Yukarıdaki başlığa bakıp da çok paragöz olduğumu veya paraya büyük ehemmiyet verdiğimi düşünmeyin. Para hayatta gerektiği ölçüde önemlidir diye düşünürüm. 

Paranın ne anlama geldiğini biz iktisatçılara sorsanız alacağınız cevap; ödemelerde kullandığımız, biriktirmek için sakladığımız, belirli bir değeri olan, alışverişleri kolaylaştıran, makro düzeyde pek çok ekonomi değişkenini etkilemekte kullanılan bir araç olduğu yönündedir. Bozukluk ve banknot (banka notu) olarak bulunan, günümüzde elektronik ve plastik olarak çeşitlendirilen bir değer alımı konumlandırılmış geçer akçedir aslında. Zenginlik ve fakirlik arasında çokça gelgitler yaşattırır.

Ancak bu özelliklerin yanında, toplumda ise; çalışanın alın terinin karşılığı, yardımseverin yardımlarının bir aracı, çocukların harçlığı, emeklilerin emeğinin belli ölçüde karşılığı, yastık altının vazgeçilmezi, tüketim metaforunun duayeni, düğünlerde gelin ve damadın gövde gösterisi, çiftçinin gayret ödülü ya da kimine göre mikrop taşıyan yürüyen hastalık olarak görülebilir.

Bu iki bakış penceresi, sosyalitenin ve ekonomitenin birer ayrı dünya görüşü olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Bilgilendirme girişinin ardından, şimdi gelelim yazının başlığına. Parayı amaç olarak mı, araç olarak mı yoksa insani olarak mı daha çok gülümsetebiliriz? Hocam, paraya gülen yüz stikırı (sticker) mı yapıştıralım, yoksa ülke sanatımız, resimlere sakal, bıyık mı resmedelim, hocam kafa karışıklıkları geldi gelmek üzere bak haberin olsun! Demeyin. Yazının sonunu bekleyin. Konuyu eğip bükmeden ve fazlaca sulandırmadan hemen akıl uçlarımın etkileşimlerini sizlerle paylaşıyorum.

Dile getirmek istediğim durumlar şunlar:

-Parayı kazanırken ve harcarken sorgulayalım,

-Parayı hemen kullanma ve daha sonra kullanma arasında düşünme evrelerimizi artıralım,

-Parayı tasarruf edelim ancak, gelecek yatırım fırsatlarını göz ardı etmeyelim,

-Parayı araç olarak; yardımlar, ihtiyaçlar ve doğru seçimler arasında mutlaka koşturalım,

-Para paylaşımını sık sık gözden geçirelim,

-Paranın yabancı kişilere gidişine izleme yönlü değil, müdahil yönlü olarak; acaba bu para hangi işçinin, çalışanın, çiftçinin, zorluğun, ülkemin varlığının, çaba çıktısı diye düşünmeden bir çırpıda karar vermeyelim, 

-Kazandığımız veya elimizde olan paramızın ülkemiz içinde ve alın teri döngüsü arasında defalarca dolaştırmadan el alemine sunmayalım, 

-Sınırsız harcama özgürlüğü sanılan fasit daire içerisinde çıkış yollarını aramamak inadını görmezden gelmeyelim,

-Para harcadığımız ürünün Ömer Bey'in, Ayşe Hanım'ın, Ahmet Dayı'nın, üretimi olup olmadığını, zahmet kabuğunu kırmak suretiyle irdeleyelim,

-Para harcama çılgınlığı yerine para paylaşma çılgınlığı başlatalım,

-Para destek merkezini bankaların tekelinden çıkartıp; şehir, ilçe, köy, mahalle, sokak ve aile para destek merkezleri haline dönüştürelim,

-Paraya para değil, değer kazandıralım,

Sanırım bu saydıklarımı yapmaya başladığımızda paranın sırıttığını değil daha fazla gülümsediğini hepimiz görebileceğiz. 

Belki de ekonomi parayı gülümsetme sanatıdır, ne dersiniz?

 (Haydi! beğenme/beğenmeme ötesine geç ve görüş yaz. Edilgen değil Etken ol! Fikirlerin ve Görüşlerin benim için ÖNEMLİ)