On bir ayın sultanı, rahmet ve mağfiret ayı, Kur'an ve Oruç ayı Ramazan'ı uğurlamanın Bayram'a kavuşmanın mutluluğu içindeyiz. Bu yıl Ramazan ülkemizde daha güzel, daha coşkulu, daha hareketli, bereketli ve huzurlu geçti. Okulların da tatil olması öğretmen ve öğrencilerin işini daha da kolaylaştırdı.

Yer altında ve yer üstünde zor şartlarda çalışan kardeşlerimiz,  uzun yaz günlerinden, temmuz sıcaklarından hayli etkilendiler ama sağlıklı olana günler çabucak geçiverdi.

Gündüzler kimileri için geceye, geceler de gündüze dönüştü. Sahura kadar ayakta olanlar, sabah namazlarını kıldıktan sonra işleri yoksa oruçlarını uykuya tutturdular.

Herkes yaptıklarının ecrini, sevabını niyetine göre alacak. İnşallah, yapılan bütün ibadetler, namazlar, niyazlar, oruçlar, sahur ve iftarlar, teravihler, teheccüdler, Kur'an Okumaları, mukabeleler, vaaz ve sohbetler amacına ulaşan, kabul gören, Allah'ın rızasını kazandıran amellerden sayılır.

Her şey güzelken, güzel olmayan tek şey, İslâm Alemi'ndeki, Suriye, Irak, Mısır, Doğu Türkistan ve Filistin'deki dağınıklık, fitne ve fesat hareketleri, kan dökmeler, zulüm ve haksızlıklar, mezhep kavgaları, saltanat kavgaları, tefrika ve bölünmüşlükler!

İsrail'in Filistin, Gazze üzerindeki insanlık dışı saldırıları, ölen ve öldürülen din kardeşlerimiz, İsrail'in Siyonist uygulamaları, İslâmsız İslâm Âlemi'nin, Batı'nın ve Amerika'nın kuklası liderlerin, kralların, şeyhlerin aymazca tutumları, korkak ve sessiz kalmaları. Her Ramazan'da olduğu gibi, bu Ramazan'da da yüreklerimizi sızlattı.

Mükellef iftar sofralarında, camileri klimalı ortamlarında, AVM'lerin alışveriş kuyruklarında, kömürlü çay ocaklarının etrafında, hem kardeşliğimizi, hem insanlığımızı hem de yaşadığımız zillet ve meskeneti unuttuk.

Ve şimdi, Bayram yapacağız. Neyin bayramını yapacağız? Bayram ne?

Bayram yapmaya ne kadar lâyıkız?

Bayram yapmayı ne kadar hak ettik?

Ya da bayramdan ne anlıyoruz? Tıka basa yemek ve içmek mi? Güzel elbiseler giyinmek mi? Son model arabalar binip, tatile gitmek mi? Bol bol gezmek mi, ne anlıyoruz?

Ya da yetim kalan çocukların, dul kalan kadınların, evsiz ve yurtsuz kalan binlerce insanın bayramını mı kutlayacağız?

Ezilmişliğimizin, sömürülmüşlüğümüzün bayramını mı kutlayacağız?

Parça parça olmanın, birbirimizin boynunu vurmanın, birbirimizi yok etmenin bayramını mı kutlayacağız?

Hani bayramlar, sevgi ve kardeşlik günleriydi? Hani bayramlar, kucaklaşma ve yardımlaşma günleriydi? Hani bayramlar, yetimleri, öksüzleri ve kimsesizleri yedirme, içirme, giydirme ve sevindirme günleriydi?

Hani bayramlar, mazlumun elinden tutma, zalime başkaldırma günleriydi?

Alvarlı Efe Hazretlerinin

“Mevlâ bizi afvede, gör ne güzel ıyd olur,

Cürm ü hatalar gide, bayram o bayram olur” dediği gibi, Allah bizi afv ederse, günah ve hatalarımızı bağışlarsa ancak o zaman bayram yapabileceğiz.

Peki, Allah bizim hatalarımızı, günahlarımızı bağışlar mı? Allah, biz Müslümanları afv eder mi?

İnşalllah diyoruz, Allah'ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz.

Evet, bütün okuyucularımın bayramını, eğer bayramsa tebrik ediyor ve kutluyorum. Rabbim cümlemizi gerçek bayramlara kavuştursun.

Bayramınız mübarek olsun.

                                                         GÜNÜN SÖZÜ

HANGİ ÇİÇEK DİĞERİNİ “SARI AÇTI” DİYE AYIPLAR? HANGİ KUŞ “FARKLI ÖTÜNCE” DİĞERİNE YASAK KOYAR? DERİSİNDEN, DİLİNDEN ÖTÜRÜ ÖLDÜRÜLÜYOR İNSANLAR. AH İNSANLAR! HER ŞEYİ BULUP KENDİNİ BULAMAYANLAR.

                                                                                                           Charles Bukowski