İnsan hayatında acı tatlı unutulmaz hatıralar vardır. “Gençler hayalleriyle, ihtiyarlar da hatıralarıyla yaşar” derler. Bizim yaştakiler de hatıralarla yaşamaya çalışıyor ve bu hatıraları kendisinden sonra gelen nesiller aktarıyor.

Hatta şu anda aklıma gelen Hayrettin Karaman, Ali Ulvi Kurucu, Abdullah Büyük, Tayyar Altıkulaç gibi büyüklerimiz ve hocalarımız, hatıralarını yazarak bizlere yol gösterici, ufuk açıcı kalıcı eserler bırakıyor.

Siyaset, Ticaret, Spor ve Kültür alanında da önemli şahsiyetler de anılarını yazarak çevresindekilere ve sevenlerine örnek oluyor.

Benim hayatımda da, özellikle Ramazan aylarında yaşadığım pek çok anılar, unutulmaz hatıralar vardır. O hatıraların bir kısmı beni hüzünlendirirken, diğer bir kısmı ise tebessüm ettirir.

Konya İlahiyat'ta son sınıfta okuduğumuz yıllardı. Yıl, 1983 sıcak bir Ramazan yaşıyorduk. Meram'da İğdeli Camii'nde, görev yapıyordum. 

Evli olduğum için okuldaki bekâr arkadaşlardan bir kısmını ve Mehmet Bakırcı gibi bazı hocalarımızı iftara davet ettim. Sağ olsunlar geldiler. Eşim ve ailemizin diğer kadınları akşama kadar yemek hazırlamışlar, mükellef bir sofra ortaya koymuşlardı.

 İftardan ve duadan sonra Mehmet Bakırcı hocamız, yemek çeşitlerinin çokluğundan ötürü ”Evdekilere çok eziyet etmişsin, yazık” diye eleştirince “Hocam Konya'nın âdeti böyle, hem sen de bir davet yap da görelim, davet nasıl olurmuş bir göster” deyiverdim. Mehmet Bakırcı Hoca:

“Tamam, arkadaşlar, haftaya bizdeyiz. Sizlere karpuz peynir yedireceğim, hepiniz davetlisiniz” diye cevap verdi. Hepimizi evine davet etti. Çaylar muhabbet dolu bardaklarla dolu dolu içildi, namazlar kılındı. Dualarla herkes birbiriyle vedalaştı.

Ben kendi adıma Bakırcı hocamızın iftar vereceği günü iple çektim.” Bakırcı hocamız sonuçta Konyalıydı. Her ne kadar karpuz peynir dediyse de iftarın önünde, arkasında, sağında ve solunda mükellef bir sofra, çeşit çeşit yemekler, çorbalar, etliler, sütlüler, tatlılar, börekler hazırlatır” diye düşündüm. 

Beklenen gün geldi ve iftardan önce Bakıcı Hocamızın Hacıfettah Mezarlığının kuzeyindeki evinde toplandık. Güzel bir sohbet ortamı vardı. Gündem her zamanki gibi Kur'an'dı. Önce Kur'an sofrasından yaptıkları sohbetle bizlere güzel bir ikramda bulundular.

Allah uzun ömür versin, Mehmet Bakırcı ve kardeşi Saffet Bakırcı hocalarımızın gündemi her zaman Kur'an olmuştur. Halen de öyle devam etmektedirler, Kur'an'ın aydınlığını gittikleri her yere, gördükleri her kişiye taşımaya çalışmaktadırlar.

İftar yaklaştıkça benim beklentilerim artıyordu. Tepsilerde kesilmiş karpuzlar görünmeye başladı. Ardından çökelek dediğimiz peynir tepsileri ve yufka ekmekler. Yer sofraları serildi, geniş siniler yerleştirildi. 

Ortada ne bir çorba, ne bir yemek, ne bir tatlı hiçbir şey yoktu, kokusu da duyulmuyordu. Ama ben biraz sonra, az sonra gelir beklentisiyle ve umuduyla, ezana kadar, iftara kadar, hatta iftardan sonra belli bir vakte kadar bekledim. Ama karpuz ve peynirden başka hiçbir şey gelmedi. 

Neler ummuştum ve sonuç ne olmuştu. Nefsim, arzu ve isteklerim müthiş bir tokat yemiş,  büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. O günü ve o iftarı asla unutamam.

Aslında Bakırcı Hocamız, verdiği sözü tutmuştu. Karpuz peynir demiş ve dediğini ikram etmişti.

Başlangıçta umduğumu bulamadığım için, aldığım her karpuz dilimi ve peynir lokmaları boğazımda düğümlenirken, daha sonra yıllardır unutamadığım bu ders sayesinde bala ve kaymağa dönüşmüştü.

 Bu iftar sofrası, sıra dışı olan bu iftar sofrası bir gök sofrası olarak adeta ölümsüzleşmişti.

Şimdi ben, hâlâ o, önce boğazımda düğümlenen, sonra tadı damağımda kalan o gök sofrasını özlüyorum. 

Çünkü o sofra, riyâ ve gösterişten uzak, doymayan gözlerimize, bir türlü tükenmeyen açgözlülüğümüze ve nefsimize verilmiş unutulmaz bir dersti. Belki de bir Halil İbrahim sofrasıydı.

SAÇMA SORULAR

Sorulan sorular, soranın bilgi ve kültür seviyesini de gösterir. Her Ramazan Ayı gelince, Ekran Bülbülleri hocalarımıza da garip ve saçma sorular sorulur. Onlar da kırmadan dökmeden, incitmeden cevap yetiştirmeye çalışır. İşte onlardan bazıları:

Göze kaçan su orucu bozar mı?

İnternetten oyun indirmek günah mı?

Facebook'ta arkadaşımı dürtsem arkadaşımın orucuna bir şey olur mu?

Dudaklarıma ruj sürsem, kaynatamın elini öpsem caiz mi?

İftara yakın uyumuş kalmışım. Rüyamda yemek yedim, orucum bozulur mu?

Gol yemek, dayak yemek orucu bozar mı?

Denize girsek orucumuz bozulur mu?

Bu ve benzeri sorulara bir arkadaşım kızmış diyor ki?

“ Onbir ay yetim öksüz hakkı yiyin, gıybet, dedikodu yapın, iftira atın, yanı başınızda Müslümanlar boğazlanırken, dilsiz şeytanlık yapıp susun, Bir sakızı dert edinin, bir denizi dert edinin, kolalarınızı soğuk için. Yüksek sesle boğazınızı öttürüp geğirin, 7 dakikada namaz hırsızlığı yaparak teravih kıldık deyin.

Bozulmaz yavrum bozulmaz, günah da olmaz.

Kanınız bozulmuş sizin, ama orucunuz bozulmaz”

 

                                                        GÜNÜN SÖZÜ

AFRİKA'YA İLAÇ GÖNDERMEYE KARAR VERMİŞTİK. FAKAT HEPSİNİN ÜZERİNDE TOK KARNINA YAZIYORDU.

                                                                                                       Charles Budowski