15 Temmuz öncesinde milli aydınlarımız, mealen: ”Acilen önlem alın darbe yapacaklar” diye uyarıp duruyorlardı; şimdi de aynı aydınlarımız, “Bizi ekonomik olarak çökertecekler, iç savaş çıkartacaklar” diye uyarıp duruyorlar. Ne yazık ki etkili ve yetkili konumda olanlar, gerekli önlemleri alıp darbe girişimini önleyemediler ve o cinnet halini yaşadık. Şimdi de aynı 15 Temmuz öncesi gibiyiz. Büyük tehlike altındayız, ama bu büyük tehlikeleri önleyecek, milleti de etkili şekilde bu önlemlere dahil edecek bir girişim yok, varsa da yetersiz. Önemli bulduğum üç milli aydınımızın yazılarından kısaltarak buraya aldığım yazıları ile bir haber sitesinden naklettiğim haberin kısa alıntısını okuyalım:

“UYARIYORUM: Tekrar deneyeceklerdir! Bu işin arkasında global derin dış güçler vardır! Satranç bitmemiştir! Yeni hamleler yapacaklardır! Önceki yenilgilerinden dolayı son derece pervasız, gözü kara, acımasız olacaklardır! Kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklardır! İlk hareketleri delilikti, bu sefer bin kere daha delice ve çılgınca işler yapabilir! Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uyarınca Türkiye'yi parçalamaya ahd etmişlerdir. Bu maksatla yeni GEZİ kalkışmaları yapacaklardır! Liseli gençliği kışkırtacaklardır! İç savaş çıkartmak için her türlü kışkırtmayı deneyeceklerdir! Terörü tırmandıracaklardır! Ülkeyi iktisaden çökertmeye uğraşacaklardır! Türklerle Kürtleri, Sünnîlerle Alevîleri, dindarlarla laikleri çatıştırmak ve çarpıştırmak planları hazırlamışlardır. Türkiye ile İran'ı savaştırmak isteyeceklerdir. Yakın tarihte Irak ile İran'ı sekiz yıl boyunca savaştırmışlardı. Her şey İsrail'in güvenliği için! Gevezelikleri, zevzeklikleri, komplo teorilerini, darbenin meraklı magazin tarafını bırakalım ve dönen dolapların içyüzünü anlamaya çalışalım. Uluslararası sağlam lise kültürüne sahip olmayan kimseler olup bitenleri anlayamaz. Liseli gençleri kışkırtanlar, onları vasıta kılarak kaos ve anarşi çıkartmak isteyenler vatan hainidir.” (Mehmed Şevket Eygi, Milli Gazete, 02.10.2016) 

 “Alo, orda mısınız; duymuyor musunuz? Bu gidiş iyi bir gidiş değil diyorum. 15 Temmuz darbesinin ardından iktidarıyla muhalefetiyle taşıdığımız o Yenikapı ruhunu kaybediyoruz diyorum. O birlik beraberlik, o dayanışma ruhu elimizden gidiyor diyorum. Ülke yeniden kutuplaşıyor; yeniden gerginleşiyor diyorum. Bu gidişten endişe ediyorum. Ülke kutuplaşırsa, gerginlik artarsa bu sadece Türkiye üzerinde hesapları olan emperyalist güçlerin işine yarar. Bilelim ki onlar asıl darbeyi vurmak için pusuda bekliyorlar. Bir taraftan da, başta ekonomimiz olmak üzere, Türkiye'yi güçsüzleştirmek için türlü oyunlar sergiliyorlar. Türkiye zaten şu anda Suriye'de savaşıyor. Otuz yılı aşkın süredir Güneydoğu bölgemizde süren savaş ise şiddetleniyor. Şu anda Türkiye emperyalistlere, yedi düvele karşı ikinci kurtuluş savaşını veriyor. ABD'si de AB'si de Türkiye'ye düşmanlaştıkça düşmanlaşıyor. İkinci kurtuluş savaşımızı veriyoruz diyorsak, bu savaşı başarıyla sonuçlandırmak için, iktidarıyla muhalefetiyle dayanışma içinde olmamız lazım. Ülkenin kutuplaşmaması, gerginleşmemesi lazım. Elbette birbirimizi eleştireceğiz; ancak bunu düşmanlığa, düşmanlaştırmaya vardırmamamız lazım. Hiç şüphesiz ki emperyalistler Türkiye'ye asıl darbeyi vurmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Bizi birbirimize düşürmek, ülkemizde bir iç savaş çıkartmak için her türlü şeytanlığı sergileyeceklerdir. Emperyalistlere karşı verilen ikinci kurtuluş savaşı AK Parti'nin tek başına yürütebileceği bir savaş değildir. İktidarıyla muhalefetiyle bu savaşı hep birlikte yürütmemiz gerekir. Bir ülke giderek kutuplaştığında, birbirine karşı düşmanlaştığında neler olduğunu bir ibret vesikası gibi bize anlatıyor tarih. “Bir ülke giderek kutuplaşıyorsa, birbirine karşı düşmanlaşıyorsa, emperyalistlerin darbe vurmak, iç savaş çıkartmak için bekledikleri uygun ortam oluşuyor demektir” diyor tarih. (Lütfü OFLAZ, Star Gazetesi, 04 Ekim 2016 Salı)

“Bu işin sonu nereye varacak? 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrasında ivme kazanan FETÖ operasyonlarının kitlesel açığa alma, gözaltı-tutuklama furyasına dönüşmesi ve bu sürecin hız kaybetmeden sürüyor olması garip değil mi? FETÖ operasyonları çerçevesinde emniyet ve yargıda hareketlilik azalmadan sürmekte, hatta aradan geçen bunca zamana rağmen operasyonların genişlediği dahi görülmekte. Dün sabah 12 bin küsur polisin açığa alındığı haberiyle güne başladık. Neredeyse her saat farklı illerden gözaltı ve tutuklama haberleri gelmekte, buna adeta yağmakta da demek mümkün.(!)Şimdiden yüz bine yaklaşan gözaltı, on binlerce tutuklu, yüz bini aşan açığa alma ve milyarlarca lira tutarında malvarlığına el koyma kararlarını normal, olağan görmek akılla bağdaşır bir tutum olamaz. Bugün darbeye kalkıştığı için bu yapıyla geçmişte irtibat içinde olmuş herkesi örgüt üyeliğiyle itham etmek adil olmadığı gibi, akılla da bağdaştırılması imkânsız bir yaklaşım. Emniyette bugün yapılan açığa alma kararına bakalım. Hadi amir pozisyonunda olanları anladık, alt düzeydeki binlerce polis memurunu açığa almanın mantığı nedir? Bu kararların yol açabileceği mağduriyetleri akledebilecek birileri yok mu? İnsanları intihara kadar sürükleyen bu kararlara imza atanlar büyük bir toplumsal yaraya yol açtıklarını hiç mi düşünmüyorlar?(!)Bu işi böyle geçmişe şamil kılanlar, acaba kendi geçmişlerini temizleme çabası içinde olmasınlar? (Yeni Akit Gazetesi, Kaynak: Haksöz Haber,05 Ekim 2016)

 “İÇ VE DIŞ KUŞATMAYI YARMANIN 5 YOLU: Türkiye'nin içerden ve dışardan yapılan bu saldırıları püskürtebilmesinin yolları neler peki? Birincisi, toplumun kenetlenmesini sağlamak, provokasyonlara karşı teyakkuzda olmak. İkincisi, FETÖ'yle ve terör örgütleriyle mücadeleyi kararlı bir şekilde ve aksatmadan yürütmek. Üçüncüsü, İran'ın Batılılar tarafından kışkırtılmasını ve ayartılmasını önlemek. Bunun için Rusya, Çin gibi ülkeler üzerinden psikolojik ve diplomatik baskı yapmak. Dördüncüsü, Türkiye'yi sınır ötesinde fiilen savaşa sokmaya dönük tuzaklara karşı dikkatli olmak. Beşincisi, Mısır'la ilişkileri rayına oturtmak! Böylelikle FETÖ'nün Mısır'a yerleşmesinin önünü kesmek, İngilizlerin Mısır üzerinden tezgâhladıkları sinsi planları ortaklaşa püskürtmenin yollarını, yöntemlerini geliştirmek. (Yusuf Kaplan, “Üçüncü Dünya Savaşı çoktan başladı bile!”, Yeni Şafak Gazetesi, 10 Ekim 2016)

Bizi, her zaman en güçlü ve en etkili olduğumuz yerden vurdular; vurmaya da devam ediyorlar. Ordumuz dünyanın en güçlü ordularından biriydi. Kimin aklına gelirdi ki, Peygamber Ocağı'nın komutanları birbirine ve milletine kurşun sıkacak, bomba yağdıracak!.. Bu cinneti çok acı ve ağır bedelle yaşadık. Hala bir kâbus görmüş gibiyim, o feci hali üzerimden atamadım. Ordumuz üzerinden vurdular bizi. Ordumuz yaralı bir kaplan gibi ve endişeden kaynaklı olarak “yeniden darbe olabilir” diye yazıldıkça, orduda moraller kaybolmaktadır. Darbe olmaz, ama milli aydınlarımızın uyardığı gibi bu sefer ekonomi ile iyi hesaplanmamış sınır dışı bir savaş ile veya iç savaş ile bizi vurma hesapları içindedirler. Ulu ülkemiz Türkiye'mizde Cemaatler de etkili ve güçlüdür. En etkili cemaati, kendi sinsi planlarını gerçekleştirmek için kullandılar. FETÖ denen bu örgütü, bize daha büyük bir zarar vermesi için hala da kullanıyorlar; işleri bitmedi, bitince de çöpe atacaklar. Gelmiş geçmiş tüm siyasetçilerin hepsinin vebali çok büyüktür. Başımıza öyle belalar açacaklar ki, düşmana kurşun sıkacak, bir tankı yürütecek ve bir uçağı havalandıracak Mehmetçik bulamayacağız belki de! Türkler, birbirlerini affetmezler. Allah korkusu bize yetiyor, bize güç veriyor; birbirimizden korkmayacağız, affedeceğiz; affederek güçleneceğiz. Bir de şunu yapacağız: Ulu ve dualı Türk Milleti'nin her ferdine vatanseverliği aşılayacağız; acilen, hemen, hiç geç kalmadan! Oy versin ya da vermesin milletin umudu AK Parti'dir, muhalefet diye bir şey yoktur, AK Parti artık zerre kadar hata yapmamalıdır. Kendisinin ve milletimizin geleceği buna bağlıdır. İktidarın ve devletin etkili makamlarının, olağanüstü kahramanlıklar yapmasının gerekli olduğu ateşten günler içindeyiz. Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim!