Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kısa bir süre önce Başakşehir'e açılan yeni stadyumda yapılan özel maçta aslında “mesaj”alınmıştı. Recep Tayyip Erdoğan, 12 numaralı formayı giymiş ve 12.Cumhurbaşkanı olacağından ne kadar emin olduğu göstermişti.

Peki, nasıl oluyor da bu kadar emin olabiliyordu? Nasıl olmasın ki? Karşısına çıkan adayları ele alalım:

Prof. Dr. Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu: (Nâm-ı diğer “Emsalettin” veya “Ekmeloğlu”)

Henüz babasını dahi tam olarak benimseyememiş olsa gerek ki; babasını bu topraklardan süren ve vatanından ayrı bırakan bir zihniyetin bugünkü temsilcilerinin adayı olmakla kalmayıp bir de üstüne, babasıyla beraber sürülen Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un kabri başında “Telafisi olmayan” bir gafa imza attı ve vatandan ne kadar da bîhaber olduğunu ispatladı. “Elbette İstiklal Marşı'nı biliyor, ama yaşlılığından mütevellit o an karıştırdı!” diye saçma bir savunma sergileyenler oldu bu gaf üzerine. “Özrü kabahatinden büyük” deyimi, bu savunmaya karşı cuk diye oturdu! Heceleye heceleye okuduğu mısraları, bir müddet düşünmesine rağmen hatırlayamayıp karıştıracak kadar akıl emarelerini yitirmiş bir adamı mı bu ülkenin başına getirecektik? Koskoca devleti “dil sürçmesi” ile mi yönetecekti? Sizler belki de yüremekte zorlanan ve önündeki kağıtta yazanları bile yanlış okuyan devlet büyüklerine alışkınsınız; ancak bu millet çoktan o devreleri geçti ve hitabeti ile milyonları peşinde koşturan adamı seçti. Ayrıca Sayın İhsanoğlu; ana ve yavru muhalefet önderliğinde oluşturulan ve ne temeli ne de üstüne oturtulacak binası olmayan bir “çatı”nın adayı ilan edildi. Meydanlara davullarla zurnalarla uğurlayıp gaza getirdiler Ekmeleddin amcamızı. Bu gazın etkisi bitmemiş olsa gerek ki alınan oy oranını -kendini nimetten sayarak- “İhsanoğlu tanınmıyor diyenlere ithaf olunur.” diyerek karşıladı Ekmeleddin Bey. Ah be Ekmeleddin amca. Seni o çatıya aday olarak gönderenden Allah razı olsun. Yoksa şu bir gerçek ki, bu iki parti ayrı ayrı adaylar çıkarsa şu an 2. tur seçimlerinin hazırlığı içinde olabilirdik. Sayende kısmî bir azalma oldu oylarda. Ki zaten kendi memleketinde dahi benimsenememiş olman bile, senin gerçekleri görmene yardımcı olmalıydı. “Tıpış tıpış” oy kullanmaya gitmeyen değerli seçmenler vardı bir de. Seçim sonrası ana muhalefet liderinden fırça(!) yemişlerdi: “Neden oy kullanmaya gitmediniz?” diye. Kusura bakma da Sayın Kılıçdaroğlu, senin adayın “Beni buraya niye getirdiniz?” diyecek kadar konudan habersizken ve siz daha seçmeninizi sandığa götüremeyecek kadar iktidarsızken, bu millet sizi ASLA bu ülkenin iktidarına yerleştirmez.

Selahatttin Demirtaş:

Bu amca da kendi memleketi olduğunu söylediği ama sorsanız hemşehrim dediği insanların %95'i tarafından hemşehri dahi sayılmayacak kadar sevilmediği bir şehrin, milliyetçilik damarı koyu bir şehrin, Elazığ'ın içinden çıkmış biri. Elazığ'da Erdoğan'ın aldığı %70'lik rekor oy oranı da bunun en belirgin emaresi zaten. Diğer yandan bakacak olursak da %9,7 gibi bir oy oranı ile seçimin belki de en sürpriz sonucuna imza attı. Peki nasıl? Komplo teorileri ile yetişmiş bir nesilden biri olarak benim teorim şu: malum çevreler ve bu çevrelerin medyası, seçimden önceki gün ve seçim günü sürekli PKK eylemlerini gündemde tuttular. Ve seçimde de Selahattin Demirtaş, oy alması nâmümkün olan Karadeniz Bölgesi'nden dahi oy almıştı. Tam da o çevrelerin nüfusuna ve nüfuzuna yakın bir oy oranı. Herkes onların Ekmelettin İhsanoğlu'nu desteklediğini söylese de, benim kanaatim kesinlikle tam tersine Selahattin Demirtaş'ı destekledikleri yönünde. Peki neden desteklediler? İhsanoğlu'nun alacağı oy oranındaki değişim, Erdoğan'ı koltuğundan etmez veya Erdoğan aleyhinde propaganda yapmak için ileride kullanılabilecek bir malzeme olamazdı. Ancak başkanlık sistemine geçişin sinyallerinin iyice arttığı şu günlerde, “Başkanlık sistemini getirirlerse ülkeyi bölecekler! Doğu Anadolu'da Kürdistan kurduracaklar! Demirtaş gibi adamları meclise soktular ve Erdoğan sayesinde bu kişiler adam oldular! Seçimlerde de gördüğünüz gibi Demirtaş, büyük bir oy oranı aldı ve artık memlekete yavaş yavaş Kürdistan fikrini kabullendirdiklerinin en büyük göstergesi de budur! Erdoğan'ın sayesinde artık Karadeniz'de bile oy alıyorlar! %10 bandını geçecekler mecliste MHP kadar koltuk sayıları olacak! MHP ve bu partiler arasında çatışma çıkacak ve meclis başta olmak üzere tüm mecralarda kavga çıkacak! Bu ülkeyi bölmek isteyenlerin önünü aça aça sonunda bu noktaya getirdiler! AK Parti'ye oy vermeyin ki ülke bölünmesin! Tek başına iktidar olursa topraklarımız elden gidecek ve Kürdistan kurulacak!””” vb... söylemlerle genel seçimlerde AK Parti'nin başında Erdoğan'ın da “resmi” olarak bulunmamasından istifade edip, AK Parti'nin oy oranlarını düşürmek için kara propaganda başlatacaklar. Yolsuzluk söylemi tutmadı. “Mağduruz!” söylemleri ise hiç mi hiç kabul görmedi. Şimdi sıra PKK'yı hortlatmakta ve “Allah muhafaza” şehit verirsek, bu şehitlerin kanı üzerinden siyaset yapmakta! Uyan ey arkadaş!

ABD'de gerçekleşen bir görüşme sonrası Erdoğan'ın masaya ağırlığını koyarak yaptığı bir söylem sonrası 7 Şubat, Gezi Parkı, 17 Aralık ve 25 Aralık olaylarını yaşadık. Bu olaylar ne ilkti, ne de son olacak. Birileri tarafından “Müttefiğimiz olabilir; ancak yine de dikkatli olmalıyız.” diye değerlendirilen Erdoğan, onların dikkatini başka yerlere çekerek yumuşak karınlarına dokundu. Ve yine o birileri, Erdoğan'ın üstünü çizdi. Bu ülkenin üzerine oynanmış ne kadar oyun varsa hepsini unutun! Daha büyükleri için hazırlık var! 

Tüm söylediklerim sadece teoride kalabilir ve ben haksız çıkabilirim; ancak ya haklı çıkarsam? Haklı çıkarsam ve bu planların tamamını uygulasalar da korkmayın. Üstâd Sezai Karakoç'un dediği gibi:

“Ne yapsalar boş! Göklerden gelen bir karar vardır...”

Hû ile...

Ömer Faruk KILIÇ