Geçtiğimiz günlerde Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği (OAUSD) tarafından büyük bir katılımla gerçekleştirilen “Genişletilmiş Sektör Toplantısı”nın sonuç bildirgesi yayımlandı. OAUSD Başkanı Hüseyin Emre Tekbaş adına yayımlanan sonuç bildirgesinde, gıda güvenliği ve buna bağlı olarak buğday üretiminin önemine dikkat çekildi. Genişletilmiş Sektör Toplantısı’nda üretim sezonunda TMO alım politikalarının konuşmacılar tarafından detaylı bir şekilde ele alındığının anımsatıldığı bildirgede, “Genel kabul TMO’nun buğdaya verdiği fiyat, daha sonra güncelleme ve prim uygulaması ile oluşan fiyatın dünya fiyatları ile uyumlu gerçekçi bir fiyat olduğudur. Bu fiyatın çiftçi, tüccar, sanayici tarafında da olumlu karşılandığı ortaya konulmuş, belirlenen fiyatın serbest piyasalara da benzer düzeyde yansıdığı ifade edilmiştir. TMO’nun böyle bir hassas dönemde piyasayı regüle etme görevini yerine getirebilmesi, yeterli stok yapabilmesine bağlı olduğu, stoğun bu olağan üstü koşullar dikkate alındığında 4-5 milyon ton düzeyinde olması halinde ancak piyasaları düzenleme görevini hakkıyla yerine getirmesine imkân sağlayabileceği değerlendirilerek, bu yılki uyguladığı alım politikası ile muhtemelen bu düzeyde stok yaparak, ilgili sektörleri rahatlatması, spekülasyonları önleyecek güce sahip olması önemli görülmüştür. Buğday üretiminin sürdürülebilirliği ancak buğday üreticisinin bu faaliyetinden yeterli gelir elde etmesine bağlıdır. Yıllardır tüketicileri temel gıda ekmek üzerinden koruma gayreti ile buğday fiyatlarını baskılama yoluna gidiliyordu. Bu uygulama ekmeğin çiftçi üzerinden sübvansiyonu anlamına geliyor ve buğday yetiştiricilerinin gelirlerini kısıtlıyor, rakip ürünler karşısında buğdayın rekabet gücünü azaltıyor ve özellikle sulanan alanlarda ekim alanlarının giderek azalması sonucunu doğuruyordu. Bu sezon ve geçtiğimiz sezon ise TMO farklı bir yöntem uygulamaya başladı. Bu yöntem “unu belirli bir fiyat ile satmayı taahhüt eden un fabrikalarına indirimle buğday satışı-un regülasyonu” şeklinde olup, böylece ekmek çiftçi üzerinden değil, doğrudan TMO tarafından sübvanse edilmektedir. Bu yıl buğdaya uygulanan avantajlı fiyat uygulaması, çiftçi dışında ekmek sübvansiyonunun gelecek yıllara buğday ekim alanlarının artışı şeklinde yansıyabileceği ve buğday üretiminin sürdürülebilirliğine katkı sağlayabileceği öngörülerek, olumlu karşılanmıştır. Bununla birlikte bu tür uygulamaların uzun vadede özel sektörün gelişimine ket vurabileceği endişesi dikkate alınarak, alternatif yöntemler geliştirilmesinin gerekliliği de vurgulanmıştır” denildi.

BUĞDAY ÜRETİMİNDE KURAKLIK GİBİ ETMENLER HESAPLANMALI

Türkiye nüfusunun 85 milyon civarında olduğunun ancak bununla birlikte yakın coğrafyamızda ya da gönül coğrafyamızda yaşanan olumsuzluklar sebebiyle misafir ettiğimiz göçmenlerin, üretimden düşmüş ülkelere yapılan yardımların, sayıları rekor düzeyde artan turistlerin de dikkate alındığında 100 milyon üzerinde bir nüfusun ele alınmasının zaruretinden bahsedildiğinin altı çizilen bildirgede, şu sözlere yer verildi, “Bu düzeyde bir nüfusta iç tüketim için 20 milyon ton civarında buğday üretimi gerekmekte, bu üretim yılında olduğu gibi buğday üretimi birçok yılda iç tüketimi karşılayabilecek düzeyde olmakla birlikte, kritik bir sınırda olmakta, kurak yıllarda ise iç tüketimi karşılayamama durumu ile karşılaşılmaktadır. Gıda sanayiinin gelişmesini belirleyen önemli etkenlerden birisi yeterli ve uygun kalitede hammaddeyi sürekli olarak temin edebilmektir. Pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı, iklim değişikliği ve küresel riskler gıda hammaddelerine ulaşmada önemli sorunlar oluşturmaktadır. Bu nedenle küresel risklerden korunmak için stratejik ürün olan buğday üretiminin artırılması, sürdürülebilirliğin sağlanması gerekmektedir. Bunun için de 7 milyon hektar düzeyine gerilemiş olan buğday ekim alanlarının tedrici artışla 8 milyon hektar düzeyine çıkarılması elzemdir.”

TÜRKİYE’NİN DİPLOMASİ ZAFERİ

Bildirgede, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ortaya çıkan Ukrayna’daki tahıl ürünlerinin dünya pazarına ulaşması noktasında Türkiye’nin öncülüğünde gerçekleştirilen Tahıl Koridoru projesine de atıf yapıldı. Tahıl koridoru ile Türkiye’nin küresel ölçekteki rolünün öneminin bir kez daha anlaşıldığına vurgu yapılan bildirgede, şunlar kaydedildi, “Bu durum Dünya’nın gözü önünde gerçekleşen Türkiye’nin kesin bir diplomasi zaferi, Dünya gıda güvenliğine vurulmuş bir mührüdür. Temel gıdalar konusunda Dünya’yı rahatlatacak, soluk aldıracak bir girişimdir. Afrika’daki kıtlığın pençesinde kıvranan toplumlara sunulmuş bir umut ışığıdır. Bu anlaşma başka programları da gündeme getirebilecek, belki tahıl koridorundan sonra enerji koridoruna evrilerek, Dünya’yı enerji kıskacından kurtaracak bir gelişmenin de yolunu açabilecektir. Muhtemeldir ki kalıcı ateşkesin sağlanmasına yol açacak, diplomatik çabaları da tetikleyebilecektir.”

BİLDİRGEDE ÖNERİLER DE YER ALDI

Buğday üretiminin artırılması ve üretimdeki sürdürülebilirliğin sağlanması noktasında önemli adımlar atıldığının belirtildiği bu adımlara ilave olarak çeşitli önerilere de yer verilen bildirgede, “Bu üretim yılında un sanayicilerine uygun fiyatla buğday tahsisi (un regülasyonu) yolu ile bir ölçüde çiftçi dışında ekmeğin dolaylı sübvanse yoluna gidilmesi, dünya fiyatlarında gerçekçi fiyat belirlenmesi, prim uygulaması ve fiyat güncellemesi buna katkı sağlayacak olmakla birlikte, ilave tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda buğdayda sertifikalı tohumluk, gübre ve mazot desteklerinde çok önemli artışlar sağlanması ve dekara 171 TL ye ulaşması önemli görülmüştür (ancak geçen yıl geçici olarak verilen 50 TL destek ile bu rakam 116 TL idi. Bu açıklamalardan geçici desteğin kaldırıldı anlaşılmaktadır. Bu desteğin kalıcı hale getirilerek 171 TL ye ilave edilip, dekara desteğin 221 TL ye çıkarılması önerilmektedir. Yine kg’a 10 krş olan ürün desteğinin 25 krş’a çıkarılarak devamı önem arz etmektedir)” ifadeleri kullanıldı.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim