Baba mesleği olan besicilikle iş hayatına atılmış olan ve daha sonrasında kardeşi Mustafa Albayrak ile birlikte Konya’ya besicilik alanında pek çok yenilik getirmiş olana Ahmet Albayrak’ın hikayesini yeğeni Numan Albayrak anlattı. Konya’nın ilk büyükbaş besiciliğine öncülük eden Al-San, 1965 yılında Lübnan’a yapmış oldukları ihracat sayesinde de Türkiye’nin ilk canlı hayvan ihracatları arasına girmiş durumda. Al-San bünyesinde 1995 yılında üretime başlayan Meram Un Fabrikaları bugün, yılların vermiş olduğu tecrübeyle en kaliteleri buğdaylardan çeşitli unlar üretmekte.

Sizi biraz tanıdıktan sonra amcanız Ahmet Albayrak ’ı tanıyabilir miyiz?

Numan Albayrak. Babam ve kardeşlerinin kurmuş olduğu Meram Un Fabrikalarında yönetim kurulu başkanlığı yapıyorum. Amcam Ahmet Albayrak, aynı zamanda teyzemle de evliydi, bu yüzden aile bağlarımız daha kuvvetli oldu. Hayatımız her zaman beraber geçti.

Amcam Ahmet Albayrak, 1935 yılında doğmuştur. Öncelikli olarak Konya’ya nasıl göç ettiklerini anlatayım. Amcam daha 4-5 yaşlarında iken önce Çumra’da bir köye ardından da Konya merkeze göç etmişler. Bahsettiğim dönem 1940’lı yıllar ve o zaman küçükbaş hayvancılık Konya’da yaygın bir meslek. Amcamın sadece ilkokulu okuma imkânı olmuş ancak ilkokul diplomasını da 3 yılda vermişler. O kadar zeki bir insandı. Dedemler bu işle uğraşırlarken babam ve amcamlar da yaşları 10-15 olduğu zaman dedemin yanında işi öğrenerek hayvancılık işiyle uğraşmışlar. Mücadeleci yapıları sayesinde çok meşakkatli olan yolları birlikte aşmayı başarmışlar.

Amcanız bu sektörde hangi iş koluyla daha çok ilgilenmiş?

Hayvanların bakımından satılmasına kadar beraber yürütülen bir anlayış varmış. Tabi işlerinde daha işletme olamaması sebebiyle birlikte hareket ediliyormuş, her şey beraber yönetiliyormuş. Daha sonra büyükbaş hayvancılığına geçilmiş, işler büyümüş. Amcam, finansal ve yönetim konularına daha çok ağırlık vererek işletmenin pazarlama ve yönetimini amcam üstlenmiş. Ek iş olarak ve merkezle irtibat olsun denilerek manifaturacılıkta yapmışlar. Konya’da o yıllarda baktığımız zaman mükellef olarak amcamın vergi numarası, bin numaranın altında idi. Anlayacağınız ticarete çok çok eski yıllarda başlamışlar. Sırf postanede sıra beklememek için amcam ev telefonu için müracaat etmiş. Kendi iş yerlerinde bir telefon olsun istemişler çünkü farklı şehirlere ticaret için bile postanelerde saatlerce bekledikleri olmuş. Bunun için de günümüze kıyasla bir otomobil parasına, Konya’da ilk alınan telefonlardan olan 458’inci telefonu almışlar. İyi hatırlıyorum numarası da 14 58 idi.

Besicilikten un sektörüne geçiş nasıl sağlanmış?

Biz de üçüncü kuşak olarak 1980’li yılların sonuna doğru onların yanında işe başladık. Arz- talep doğrultusunda yem sektöründe de ham madde sıkıntısı doğunca bizde yem ticaretine geçmiş olduk. Daha sonra gıda toptancılığı yaptık. Konya denilince akla gelen ilk sektör olan tarım ve un sanayisinde biz de yerimizi aldık. Şimdiki yerimizi satın alarak inşaatına başlandı ve 1995 yılında da üretime başlamış olduk. Önceden üretim teknolojisi anlamında makineler yurt dışından alınırken Türkiye’de de değirmen makineleri ve sanayi sektörünün gelişmesiyle beraber işler daha kolay hale gelmiş. Bizde makinelerimizde yüzde 80-90 oranında yerli üretim makinelerini kullandık. Artık Türkiye’de makine üretim noktasında Avrupa ile yarışır hale gelmiştir. Bizim de yapmış olduğumuz bütün işler ardında başarıyı getirdi. İhracat ve diğer işlerde önde yer almak, her zaman bize avantaj sağlamıştır. Atalarımızdan öğrendiğimiz değerler sayesinde bizde başarı hikayemizi yazmaya ve büyütmeye devam ediyoruz. Al-San olarak baktığımızda da sektörde Türkiye’nin ilk 15’in içerisinde bulunmaktayız.

Dönemin zorlu koşullarına rağmen bu başarılarının sırrı sizce nedir?

Türkiye’de ihracat döneminin kolaylaştırılması bile 1980’li yıllarda olmasına rağmen onlar 1965 yılında ilk ihracatlarını gerçekleştirmişler. Daha sonra Konya’ya getirdikleri ilklere ve dönemin saygın insanlarından olmalarına bakacak olursak, ben bu başarılarının sebebinin vizyon olduğunu düşünüyorum. Ticari zekâ, özgüven ve cesaretleri sayesinde bu işe başlamışlar. İşte kazandıkları tecrübe ve uzmanlaşma, insan ilişkileri ve dürüstlükleri de bu sektörde öncü olmalarına ışık tutmuştur.  

Geçmişe nazaran çalışan- iş veren ilişkileri nasıl değişiklik gösterdi?

Eski dönemlerde saygı daha fazlaydı. Sadakat vardı. Bir işi öğrendiğin yere olan saygın ve minnetin ömür boyu sürerdi. Günümüzde bu gibi faktörlerin yanında insan ilişkilerinin de azalmış olduğunu gözlemliyorum. İnsanlar da robotlaşmış durumda diyebiliriz. Önceden insanlar iş hayatına adapte olmaya çalışırlarken görüştüğüm büyük firmalar, yeni gelen kuşak için farklı ve yeni bir çalışma modeli hazırlıyorlar. Böylelikle insanlar iş hayatına değil, artık iş hayatı insanlara uyum sağlama durumunda kalacak gibi gözüküyor.

Konya sanayisini sektörünüz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teknolojik gelişim ve yatırımlar açısından geçmişe nazaran büyük bir yol kat edildi. Biz yaklaşık 130 kişilik bir ekiple çalışıyoruz. Bunlardan emekli olan ya da ayrılanların yerini yeni nesil alınıyor. Özellikle son yıllarda gelen kuşaklarda işe bakış açısında farklılıklar gözlemliyoruz. Konuda uzman olmadan işin başına geçmek isteme arzusu bu kuşakta hâkim. Bilhassa son dönemlerde nitelikli insan gücüne olan ihtiyaçta bu anlamda bir sorun yaşıyoruz. Teknolojinin gelişmesi üretecek, yeni işler başaracak kalifiyeli eleman ihtiyacını doğurdu. Biz de Türkiye olarak bu konularda yoğunlaşmalıyız.

Al-San olarak baba ve amcanızın yanında yetişmiş sektör öncüsü insanlar var mı?

Öncelikle bizim yetişmemizde baba ve amcamın çok emeği var. Zaten Al-San olarak geçmişten günümüze kadar birçok insana öncülük edip iyi yerlere gelmesinde büyük bir emek sarf etmişlerdir. Al-San önceden bir okul olarak görülüp şimdi nasıl ki üniversite bitirmek, o sektörde büyük bir gelişme ise o günlerde de o görevi üstlenmiş. Bizim buraya gelip çalışanlar, övgüyle bahsederlermiş. Günümüzde de yıllardır yanımızda çalışmaya devam eden çalışanlarımız var.

Teşekkür ediyoruz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim