Ortadoğu’da tansiyon bir kez daha yükseldi. 13 Haziran’dan bu yana devam eden İsrail-İran gerilimi, yalnızca iki ülke arasında yaşanan askeri bir çatışma değil; Siyonist ideolojiyle şekillenen büyük bir emperyal projenin yeni halkası olarak okunmalı. Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şaban Halis Çalış, yaşananların tarihsel bir arka plan ve bölgesel yıkım zincirine dayandığını ifade ederek süreci yorumladı.

‘OLAY 13 HAZİRAN’DA BAŞLAMADI’

Prof. Dr. Çalış’a göre, İsrail’in İran’a dönük saldırılarını sadece son gelişmeler üzerinden okumak yanıltıcı olur. Çalış, konuyla ilgili şunları söyledi: “13 Haziran’da başlayan süreci anlayabilmek için 7 Ekim 2023’te Gazze’de yaşananları ve hatta daha öncesini dikkate almak gerekir. Hamas’ın 7 Ekim’deki hareketliliği bir sebep değil, bir sonuçtur. Gazzeliler, en temel insan haklarından mahrum bırakılmış, adeta yaşam alanları yok edilmiş bir halk. Tepkileri bu şartlarda değerlendirmek gerekir.”

‘İSRAİL HER ZAMAN BÖLGEDE İSTİKRARSIZLIK OLUŞTURAN BİR DEVLETTİR’

İsrail’in sadece bugünkü siyasi kadrosuyla değil, kuruluşundan bu yana bölgede sistematik şiddet ve istikrarsızlık ürettiğini ifade eden Çalış, bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “İsrail’in kimin tarafından yönetildiği önemli değil. Bu yapı, kurulduğu 1948’ten beri soykırımcı, haydut bir devlettir. Bugüne kadar gelen başbakanlarının çoğu kasap olarak anılmıştır. Gazze’de yaptıkları ortadadır. Filistin halkının yaşam hakkı ellerinden alınmıştır.”

‘SALDIRININ ARKASINDA SİYONİST AKIL VAR’

Prof. Dr. Çalış, bugünkü saldırıların yalnızca askeri değil, ideolojik ve tarihsel bir zemine oturduğuna dikkat çekti. İsrail’in yalnız hareket etmediğini, Batı’dan güçlü destek aldığını ifade eden Çalış, “İsrail’in arkasındaki güç Siyonizm’dir. Bu düşüncenin temelleri 19. yüzyılın sonlarına kadar gider. Hedef, Nil’den Fırat’a kadar uzanan bir Yahudi devleti kurmaktır. Bugün yapılan saldırılar da bu projenin adımlarıdır. Filistin’den sonra Ürdün, Lübnan, Suriye, Mısır gibi ülkeler sıradadır. 1948’e kadar İsrail’in hamisi İngiltere’ydi. İran’a düzenlenen ABD hava saldırılarının Amerika’dan gelen ve İngiltere’nin Hint Okyanusu’ndaki üssünden kalkan uçaklarla yapıldığını biliyoruz. ABD 1948 sonrası sürecin baş aktörüdür. Ama burada ilginç bir ilişki vardır: İsrail mi Amerika’yı yönetiyor yoksa tersi mi? Çünkü Siyonist sermaye her iki devleti de etkileyebilecek güçte.” diyerek İngiltere ve ABD’nin rolü hakkında konuştu.

‘BANA GÖRE BİR SAVAŞ DEĞİL, GAYRİ AHLAKİ VE GAYRİ HUKUKİ AÇIK BİR SALDIRIDIR’

Cam temizliğinde  dron devri başladı
Cam temizliğinde dron devri başladı
İçeriği Görüntüle

Çalış, 13 Haziran’da başlayan gerilimi klasik bir savaş değil, bir devlet terörü, tek taraflı bir saldırı olarak değerlendirdiğini belirtti. İsrail’in hedefinde yalnızca İran olmadığını da vurgulayan Çalış, “Bu bir savaş değil; doğrudan bir saldırıdır. İran ise bunu savaşa çevirebilecek güçte değil. Meşru müdafaa hakkı çerçevesinde sınırlı bir yanıt verebiliyor. İsrail bu saldırılarla hem İran’ı hedef alıyor hem de bölgede İran’ın desteklediği tüm direniş hatlarını yok etmeye çalışıyor. İsrail’in, genelde ise Siyonizm’in asıl amacı, Nil’den Fırat’a uzanan Yahudi devletini kurmak. Bunun için önce Gazze’yi yok etmeye çalıştılar. Sonra Lübnan, Ürdün, Suriye. Şimdi de sırada İran var. İran’ın bölgedeki vekil yapıları da bu projenin önünde engel olarak görülüyor. O nedenle 13 Haziran’daki saldırının ikinci hedefi bu yapıları yok etmek.” dedi.

‘SİYONİST ZİHNİYET ÇİFTE STANDARTLIDIR!’

Siyonist ideolojinin insanlık dışı çifte standardına da dikkat çeken Çalış, İsrail’in sivillere yönelik saldırılarını meşrulaştırdığını, buna karşılık meşru müdafaa kapsamında en küçük misillemeyi bile terör olarak lanse ettiğini belirtti. Bu kapsamda Siyonistlerin kendileri dışındaki insanlara ‘insan’ olarak bakmadıkları, kendi dışındakilerini hor gördüklerini vurgulayan Çalış, “Siyonist felsefede Yahudiler dışındaki insanlar insan bile sayılmaz. İsrail sivillere, ibadethanelere saldırınca bu onların ‘hakkı’ olur ama İran’ın füzesinden bir bina zarar görse bunu insanlık suçu ilan ederler. Bu zihniyet, işte bugünkü tüm kaosun kaynağıdır.” diye konuştu.

‘NÜKLEER SİLAH’ PROPAGANDADAN İBARET OLABİLİR

Tüm dünyada konuşulan ‘İran’ın nükleer silah üretme potansiyeli’ üzerine de yorumda bulunan Prof. Dr. Çalış, bu durumun göz boyama ya da istihbarat propagandası olarak gösterilmiş olabileceğine dikkat çekti. 1991 yılında Irak’a yapılan saldırı ve sonrasında Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in ortadan kaldırılmasını hatırlatarak aynı yalan üzerine oturan propagandanın o dönemde yapıldığına da dikkat çeken Çalış, “O dönemde de Irak'ın biyolojik silahlar ürettiği, cehennem toplarına sahip olduğu söylendi ve bu yalanla Irak’a müdahale ettiler. Dolayısıyla ‘İran’da nükleer silah’ haberleri de bir algıdan ibaret olabilir. İran böyle bir silah üretmiş olsaydı neden tüm tesislerin vurulup önemli merkezlere saldırılmasına bu kadar sessiz kalsın ki? Bunu en azından bir tehdit unsuru olarak kullanmaz mı?” ifadelerini kullandı.

SAVAŞIN MALİYETİ DE ÖNCEDEN MÜSLÜMANLARDAN ÇIKARILDI

İsrail’in işbirlikçisi ABD’nin Başkanı Donald Trump’ın İsrail’in İran saldırısından yaklaşık 1 ay önce yaptığı Körfez turunun ‘trilyonlarca dolarlık’ yatırım ve anlaşmayla sonuçlandığını da söyleyen Prof. Dr. Çalış, “Savaşın maliyeti, savaş öncesi Müslüman ülkelerden çıkarılmıştır” dedi: Müslüman kanının Müslümanların cebinden çıkan parayla akıtıldığını ve bu durumun kabul edilemez olduğunu aktardı.

Muhabir: HACER CEYLAN ZAMAN