Matbaanın icadı, bilgiye erişimi kolaylaştıran ve dünya tarihinde önemli bir dönüm noktası olan bir olaydır. Türkiye’de matbaanın gelişimi ise kendi içinde benzersiz bir hikayeye sahiptir.
Türkiye’de matbaacılık Osmanlı döneminde 1719-1720 yıllarında İbrahim Müteferrika tarandından kurulmuş, ilk baskı ise Marmara Denizi haritası olmuştur. 
Bu matbaada ise basılan ilk kitap, Sıhahul Cevheri’nin çevirisi olan Vankulu Lugatı’dır. Böylece 1729 yılında halk ilk kitap ile buluşmuştur. Müteferrika, coğrafya, edebiyat ve tarih gibi konular başta olmak üzere 17 adet kitap baskısı yapmıştır. Fakat Müteferrika matbaayı halka çok kolay kabul ettirememiştir. Bazı kesimler tarafından matbaanın batı icadı olması, dinen uygun olmadığı gibi düşünceler, Türkiye’de baskının gelişimini yavaşlatmıştır. Matbaanın kabul görmeye başlaması ile 1796’da Abdurrahman Efendi tarafından Mühendishane Matbaası, 1802’de Üsküdar Matbaası ve 1831 yılında Takvim Hane-i Amire Matbaası kurulmuştur. Sonuç olarak, matbaanın Türkiye’deki gelişimi, hem toplumsal hem de kültürel dinamiklerin bir yansımasıdır. Bu süreç, bilgiye erişimin önemini ve toplumların yeni teknolojilere adaptasyonunun zorluklarını göstermektedir.