Trablusgarp'ın işgali öncesi oradaki birlikler Yemen isyanı sebebiyle oraya kaydırılıyor, Halkın silahları yenilenecek diye ellerinden alınıp yenileri gönderilmiyor, İttihatçılar iktidara geldiğinde Abdülhamid düşmanlığından dolayı Yıldız İstihbarat Teşkilatını lağvettiklerinden dolayı istihbarat işleri akamete uğruyor, İtalyanlar'ın Trablusgarp'ı (Libya) işgal edeceği söylentilerine rağmen savaş ilanından 3 gün önce yaptığı konuşmada Hakkı Paşa İtalyanların Trablusgarb'a savaş açmayacağını söylüyor. Ortamı koklamaktan aciz yöneticiler iktidarda olunca olmadık olaylarla karşılıyor koca Osmanlı. Sonuçları çok ağır olan bedeller ödüyor bu masum halk.

Abdülhamid Han'ın kurduğu savunma amaçlı kul ocakları İttihatçılar tarafından ortadan kaldırılıyor tüm bu şartlardan sonra da güya gözü kara ittihatçılar Trablusgarp’ı savunmaya gidiyorlar?

Kimi kandırıyorsunuz siz?

12 adaların kaybı dahi bu süreçle başlamıştır.

1911 sonrası 1912 yılında Balkan harbi patlak veriyor hooop bu defa da oraya koşturuyor bizim İttihatçılar.

Sırplar Osmanlıya karşı Fransızlar'dan modern top alıyorlar, Avusturya-Macaristan topların sınırdan geçişine izin vermiyor.

Kim izin veriyor peki?

Said Paşa Hükümeti izin veriyor ve denizyolu ile Selanik'e kadar gelen toplar tren yolu ile Sırbistan'a taşınıyor.

Ardından Abdülhamid Han'ın usta yönetimi ile Balkan ülkelerindeki birliği bozan yegane etkenlerden olan "Kiliseler ayrılığı" prensibini güya İttihatçılar Balkanlara huzur getireceğiz diye "Kiliseler Birligi" haline getirince düşmanın ekmeğine yağ sürüyorlar. Selanik’de sürgünde olan Abdülhamid Han bunu duyunca kahroluyor.

İşin kötü tarafı Balkan ülkelerinin saldırısından 3 ay önce Hariciye Nazırı Asım Bey Balkan ülkeleri ile ilişkilerin çok iyi olduğunu söylüyor, yetkililer Rusya'nın Balkanlarda savaş çıkmayacak teminatı verdiğini söyleyip avunuyorlardı

İtalyanlar, Trablusgarp’a (Libya'ya) saldırmayacak dendi saldırdılar, Balkanlar ülkeleri Osmanlıya saldırmayacak dendi saldırdılar. Olay tamamen çığırından çıkmış, devlet yönetimi tecrübesiz ellerde, siyasi hareketlerden yoksun, denge olaylarını beceremeyen, istihbarattan yoksun bir halde dümeni bozuk bir gemi gibi devasa bir deryada bir oraya bir buraya savruluyordu.

Harbiye Nazırı baş ittihatçı Mahmut Şevket Pasa savaştan 3 ay önce istifa edecekti. Daha sonra da 1913 yılında bir suikastla o da ortadan kaldırıldı.

Bu arada Temmuz 1912'de Balkanlarda savaş çıkmayacak denildiği için 120 tabur asker terhis edilmiş savaş kapıya dayanınca tekrar o askerleri geri toplama telaşına düşmüşlerdir.

1 Ekim'de seferberlik ilan edilmiş ama 8 Ekim'de düşmanın ilk saldırıları başlamıştır.

Balkanlarda da istihbarat olmadığından düşman sınıra savaştan 1-2 hafta önce yığınak yapmaya başladığında bizimkiler ancak uyanabilmiştir. Teşkilatı Mahsusa 1913 yılında kurulacak ama bu arada istihbarat yoksunluğunun eksiğiyle de Trablusgarp (Libya) ve Balkanlar elimizden çıkacaktır.

Tamamen basiretsiz ve iktidar hırsı ile sloganist bir yaklaşımla Türkçü geçinip Osmanlı yönetimine düşmanlıkta düşmanı aratmayan İttihatçılar, 1909'dan 1918' e kadar ülkenin mahvolup gitmesine sebep olmuşlardır.

Abdülhamid'i anlamaktan yoksun beyinler dış mihrakların oyunlarına gelmiş ve koskoca bir imparatorluğun çöküşü onlar sayelerinde hızlanmıştır.

Cennetmekan Sultan Abdulhamid Han kendisini deviren İttihatçılar için:

"Ülkeyi 10 yıl idare etsinler 100 yıl idare etmişler gibi sayarım" sözü bir keramet gibi ortaya çıkmış ve İttihatçılar 10 yıl içinde beceriksiz, basiretsiz bir yönetimle ülkeyi acı sona sürüklemişlerdir.

Günümüzle bir kıyaslayın bakalım?

Karşınıza neler çıkacak...