Babam vefat ettiği sırada maaşından arta kalan paranın haricinde bir parası yoktu. Zaten her ay aldığı maaştan belli bir kısmını Afrika’ya, Suriye’ye ve Konya’daki ESADER Vakfı’na gönderir, geriye kalanını ise geçimi için kullanırdır. Vefatından sonra çekmecesini açtığım zaman üç tane içi para dolu zarf gördüm. Üzerinde zekât mı ve hayır mı olduğu, kimin verdiği ve ne kadar rakam olduğu yazılıydı. Bir kısmını dağıtmış bir kısmı ise duruyordu.Sert gibi görünen ama yumuşacık yüreği olan şefkatli bir insandı. Maneviyata çok önem verir ve kendisini tasavvufun yetiştirdiğini söyler, “ben manevi yolun delisiyim” derdi. Yurt dışından döndükten sonra son 17 yılını günde sekiz-10 saat Kuran ile meşgul olarak ümmeti Muhammet için dua ederek geçirdi. Ümmeti Muhammet için rahmet insanıydı. Allah gani gani rahmet eylesin. Rahmetli babam için sadakayı câriye olması kabilinden altı yıl önce yaptığım mülakattan kısa birkaç bölüm aktarmak isterim ki bu yazıda onun kendi sohbeti de bulunmuş olsun. …

“Tasavvuf, dini derunî yönleriyle hayatın bütün alanlarında yaşamaktır. O yüzden tasavvufa ihlastır, istikamettir, rıza ve teslimiyettir, cihattır, güzel ahlaktır, muhabbettir, şefkattir, merhamettir, hizmettir de diyebilirsiniz. Hasılı kelam tasavvuf, Allah’a güzel bir kul olabilme yoludur, sanatıdır.

İNANÇ MEVZUU İNSANLARIN YUMUŞAK KARNIDIR

Tasavvuf aslında bir hal eğitimi olduğu için onu kelimelerle anlatmak tam ifade edemeyecektir. Anlattıklarımızı bu hali yaşayan insanlar ancak hakkıyla anlayabileceklerdir. Elbette bu anlattıklarımız şer’i ölçülerden zerre kadar ayrılmayan gerçek tasavvuf anlayışıdır. Bir de bunun taklitçileri hatta istismarcıları vardır ki onlardan da aslandan kaçar gibi kaçılmalıdır. Günümüzde maalesef Türkiye’de ve İslam dünyasında çok kötü örneklerle karşılaşmaktayız. İnanç mevzuu insanların yumuşak karnıdır. İstismarcının elinde bazen eğitimli insanlar bile oyuncak olmaktadırlar. Malları, bedenleri, aileleri, şeref ve haysiyetleri istismar edilebilmektedir. Hatta imanları bile elden gidebilmektedir. Bu konuda çok uyanık olunmalıdır. Böyle yapıların İslamî ölçülere ne kadar uyduğu devamlı kontrol edilmelidir.

İyi araştırılmalı ve bilenlere sorarak karar verilmelidir.  Bizlere, Diyanet İşleri Başkanlığı’na hatta devlete düşen vazife böyle yapılarla mücadele edip onları engellemektir. Günümüzde olduğu gibi bu yapılar büyüyüp, palazlandıktan sonra müdahale etmek yerine daha gelişme safhasında iken ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü böyle örnekler tasavvuf düşmanları ve İslam düşmanlarının eline koz vermekte bunu İslam aleyhine kullanmaktadırlar. Ayrıca bu şekilde istismar edilen her insana yazık olmaktadır.” …

… “Y. S. TAN: Son nefese hazırlık nasıl yapılmalıdır?

M. TAN: Aslında hayatımızın da tasavvufun da bütün gayesini bu soruyla sormuş oldun.  Azrail Aleyhisselam dokunduğu anda “Allah” diyerek gidebilmek çok, çok önemlidir. Son nefesi “Allah, Allah” diyerek verebilmek en büyük kazançlardan birisidir. Peygamber Efendimiz “Son nefesinde “Lâ ilâhe illallah” diyerek ölen kişi cennetliktir” buyurmaktadır. Evet kimse ölmek istemiyor ama eninde sonunda karşımıza çıkacak olan vakıa budur. Bunu Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Cuma Suresi 8. ayette şöyle ifade ediyor. “De ki: sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görünmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” …

“Allah Teâlâ ölümün geleceğini bildirdikten sonra ayrıca Âli İmran Suresi 102. ayette de nasıl ölmemiz gerektiğini bize şöyle söylüyor: “Ey iman edenler. Allah’a karşı, O’nun büyüklüğüne yaraşır şekilde takva sahibi olun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” …

Y. S. TAN: Okuyucularımıza tavsiyeleriniz neler olur?

Teknik ve medeniyetteki  ilerlemeler edebiyatla olur Teknik ve medeniyetteki ilerlemeler edebiyatla olur

M. TAN: İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri der ki: “Kalbe giren kimse Kabe’ye giren kimseden daha üstündür.” Kardeşlerimiz kalplere girsinler, kalplerde izleri olsun, gönüller alsınlar, gönüller kazansınlar. Allah’ın rızasını kazanabilmenin ve cennetlik olabilmenin yolları elbette gösterilmiştir. Bir de kısa yollar vardır. Cennete ulaşabilmenin kolay yolları vardır. Bunları arayınız. Mesela anne babaya hizmet bunlardan birisidir. Yetimleri koruyup gözetmek, cömert olmak, çok salavatı şerife getirmek, seher vakitlerini değerlendirmek, gibi... Böyle ilave gayretleri kurtuluşumuz için vesile haline getirmemiz bizim faydamızadır. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin ümmetine vasiyet gibi bıraktığı Veda Hutbesinden sonra belki en çarpıcı sözü son nefesini verirken tekrar edip durduğu ve ondan sonra da ruhunu Rabbine teslim ettiği iki cümledir. Neydi o iki cümle?  Peygamber efendimiz son anında şöyle buyuruyordu: “Aman namazlarınıza dikkat edin.

Aman emrinizin altındakilerin haklarına yani kul haklarına dikkat edin” Ya Rabbi, bu dünyada hepimiz kirlendik, bizlerin huzuruna temiz olarak çıkmamızı nasip eyle.  Ya Rabbi, şu konuşmalarımızı rızâna muvafık eyle ve kardeşlerimizin istifadesini lütfeyle.  Bizleri istikametten ayırma ve hepimizi cennette, cemeyle. Cemâli seyretme şerefine eriştir.  Ümmet-i Muhammed’e birlik, dirlik, gayret, çalışma ve cihad ruhu lütfeyle. Eski izzetini ve şerefini kazanacak anlayışa ulaşmayı nasip eyle. Sözümüzü Allah’ın kelamınıyla bitirelim.  Rabbimiz Bakara Suresi 101. ayette bizim kendisine özellikle şöyle dua ve niyazda bulunmamızı istiyor: “...Rabbimiz. Bize dünyada da iyilik ver, ahiret te de iyilik ver ve bizi Cehennem azabından koru.” …

“ALLAH” DİYEREK BİR ANDA RUHUMU TESLİM ETMEK

Vefatından bir hafta önce kemoterapiye götürmek için İstanbul’dan geldiğim zaman bana şunları söylemişti; “Oğlum bu yalancı dünya bizi de eskitti, devrimizi tamamladık.” Ben de kendisine “baba vedalaşır gibi konuşuyorsun, kemoterapi çok iyi gidiyor, hücreler küçülmüş, elhamdülillah iyi durumdasın” dedim. Söylediklerime çok itibar etmeyerek sözlerine şöyle devam etti; “Rabbimden artık üç şey istiyorum. Birincisi muhakemem yerinde olarak, ele ayağı düşmeden ahiret yolculuğuna çıkmak.

İkincisi, Rabbimin dinine ve Kur’an ‘a ömrüm boyunca çok hizmet etmeye çalıştım, bunun da çok bereketini gördüm, ahirette de bereketini görmek. Üçüncüsü “Allah” diyerek bir anda ruhumu teslim etmek.” Bana da sadece âmin demek kalmıştı. Vefat ettiği akşam saat 20:00’ye doğru yatsı ezanı okunuyordu. Ezan okunur okunmaz namazını kıldıktan sonra tekrar abdestini alıp yatağına dönerken Azrail Aleyhisselam emaneti almak için ziyaretine geliyor. 20:35 sularında tahminen 7- 8 dakika içinde kendisinin de mülakatta ifade ettiği üzere “Allah” diyerek ruhunu teslim ediyor. Yani daha vakti içindeyken namazını eda ederek Rabbine kavuşuyor.

Allah gani gani rahmet eylesin. Son söz olarak şu duygularımı da ifade etmek isterim. Babam yıkanırken baktım ki ruh gidince vücut sadece bir kovana dönüyormuş. Demek ki bizim asıl unsurumuz ruh ve yatırımın çoğunu ona yapmamız gerekiyor. Ölüm bir akşam vakti gelip çattığında ertesi akşam olmadan toprağın altına giriveriyorsunuz. Rabbimden babama rahmetler niyaz ediyorum. Sevenlerine ve okuyucularımıza hayırlı ömürler ve ölümler temenni ediyorum. Rabbim bizleri salih, sadık kullarıyla cennetinde cem eylesin inşallah. Ruhu için bir Fatiha.

Muhabir: MUHAMMED ESAD ÇAĞLA