Konya Yenigün'ün ilgi ile takip edilen spor yazarı İmam Şamil Özay geride kalan sezonu değerlendirdi

 

İmam Şamil Özay

 

Sezonun  ardından

2014-2015 sezonunu 46 puanla sekizinci sırada tamamladık. Aslına bakarsanız kadro kalitesine göre lig sonunda bulunduğumuz yer bizim için büyük başarı. Bu başarıda Aykut Kocaman'ın katkısı tartışılamayacak kadar büyük.

Aykut Hoca'dan önce ve sonra takımımızın lig macerasına şöyle bir bakalım ve yaşadığımız heyecanlı haftaları tekrar hatırlayalım.

TOK  BAKKAL

Sezon öncesi oldukça ümitliydik. Yapılan transferler bizi mecburen ümitli olmaya sevk ediyordu. Transferlerin erken tamamlanıp tam kadro hazırlıklara başlanması da ekstra avantajdı bizim için.

Hazırlık maçlarında aldığımız sonuçlar ve oynanan futbol sezon öncesi bizi sevindiriyordu. Bütün taraftarların tek isteği vardı : Lig başlasın..

Hiçbir özelliği olmayan bir kupa mücadelesinde Djalma'nın sakatlanması ligin başlamasına sayılı günler kala Bakkal'ın planlarını da olumsuz etkiliyordu. Adanademir'e kiralanması an meselesi olan Ömer Ali'de bu sebeple takımda kalma şansını elde ediyordu.

Ligin ilk haftasında Eskişehir karşısında özellikle ilk yarıda oynadığımız futbol, ikinci yarıda terse dönüyor ve farklı kazanabileceğimiz bir maçı 2-1 kaybediyorduk. Bakkal'ın korkak oyun tercihinin alınan yenilgide payı oldukça büyüktü.

İlk galibiyetimizi ligin en zayıf ekiplerinden ve sezon sonunda küme düşecek Balıkesir'e karşı alıyorduk. Ve yıldızımız Torje sezonun en güzel gollerinden birisini atıyordu. Bu gol aynı zamanda Torku Arenada atılan ilk gol olarak tarihe geçiyordu.

Sonraki haftalarda kötü oyun ve alınan sonuçlar bizi ligin dibine doğru itiyordu. Mesut Bakkal'ın maçlardaki sahte tavırları ve vurdumduymaz halleri gözlerden kaçmıyor taraftarın sabrını zorluyordu.

BAKKAL  KAPANIYOR

Ligin 7. haftasında deplasmanda alınan Kasımpaşa yenilgisi  ile Mesut Hoca tüm kredisini bitiriyor ve valizini topluyordu.

Bakkal giderken ardında bir enkaz bırakıyordu. Tablo ürkütücüydü. Herkesin üst sıralarda olacağını tahmin ettiği takım 6 puanla 15. sırada kendine yer bulabiliyordu.

SERGEN Mİ YOKSA AYKUT MU?

Hocasız kalan takımı emanet etmek için 2 Teknik Direktörün adı öne çıkıyordu. Biri geçen seneye damgasını vuran futbolun haylaz çocuğu Sergen Yalçın, bir diğeri ise şampiyonluk apoleti bulunan yerli hocalardan Aykut Kocaman.

Sergen valizini hazırlamış yönetimden haber beklerken Aykut ismi bir adım öne geçiyor ve ligin geri kalan haftalarında takımımız Aykut Kocaman'a emanet ediliyordu.

KOCAMAN BAŞLANGIÇ

Yeni hoca yönetiminde ilk maçımızda ,UEFA'ya giden Karabük'le karşılaştık.

Bizim açımızdan oldukça zor bir karşılaşmaydı. Takımın yeni hocayla göstereceği performans oldukça merak ediliyordu. On kişi kaldığımız son dakikalarda 88'de Ömer Ali' nin ayağından gelen gol bizi 3 puana taşıyor ve rahat bir nefes almamızı sağlıyordu.

Sonraki 4 haftada 2 galibiyet ve 1 beraberlik alarak 7 puan toplayan takımımız basamakları bir bir yükselerek 8. sırada kendisine yer buluyordu.

KABUS  BAŞLIYOR

Onüçüncü haftadan itibaren ilk yarının sonu bizim için adeta kabus gibiydi. İç sahada Galatasaray ve hemen ardından deplasmanda Gençlerbirliği karşısında alınan 5-0'lık hezimetler bizi tekrar ümitsizliğe sevk ediyordu. İlk yarının geriye kalan maçlarında sadece bir puan toplayabiliyorduk. İlk yarı itibariyle tablo oldukça vahimdi. Onyedi puanla sıralamada 14. olan ve küme düşme hattının sadece 3 puan üstünde olan bir takım.

 Ofans olarak yetersiz olan takımımız ilk yarıda bize hiç ümit vermiyordu. Sezon başlamadan önce Djalma'nın yaşadığı sakatlık yetmezmiş gibi Marica'nın da sakatlar kervanına katılması zaten zayıf olan hücum gücümüzü iyice zayıflatmıştı. İlk yarı boyunca yaşadığımız bu sıkıntı bizi yavaş yavaş ligin dibine doğru çekiyordu.

AYKUT'UN  ELİ

Bu işin böyle gitmeyeceği ve muhakkak bir şeylerin yapılması gerektiği apaçık ortadaydı. Üretkenlikten uzak, sadece savunma yapan, yana ve geriye oynamaktan başka bir şey yapamayan bir orta saha. Pozisyona giremeyen ve bulduğu zar zor pozisyonları bozuk para harcar gibi harcayan bir takım. Aykut Hoca'nın işi çok ama çok zordu.

Takımın durumunu çok iyi bilen Kocaman taktiksel olarak büyük bir değişikliğe gidiyordu. Ofans gücünün zayıflığını görüyor ve savunma yaparak, rakibe boş alan bırakmayarak puanların alınabileceğini düşünüyordu.

Takım yapımıza en uygun oyun şekli buydu. Çünkü geriye düştüğümüz maçları çevirebilecek gücümüz yoktu. Oyunu ne kadar tutabilirsek o kadar içinde kalabilirdik.

Bu anlayışla sezonun 2. yarısına başladık.

1-0'LIK  SONUÇLAR

İkinci yarının ilk maçında Eskişehir ve ardından Balıkesir maçında alınan 1-0lık galibiyetler tamamen savunma taktiğinin neticeleriydi. Yok denecek kadar az pozisyon veriyor ve bulduğumuzu atıyorduk. İlk iki maç neticesinde her şey yolundaydı.

İkinci yarıya 6 puanla başlayan ekibimiz arka arkaya aldığı 1-0'lık Sivas ve 3-0'lık Erciyes mağlubiyetleriyle tekrar inişe geçiyor ve küme düşme hattına yaklaşıyordu. Özellikle Erciyes maçından sonra çatlak sesler yükselmeye başlamıştı. Taraftarın genelinde ümitsizlik hakimdi.

Ligin geriye kalan maçlarının zorluğunu göz önüne aldığımızda bu korkuyu iliklerimize kadar hissetmemek mümkün değildi.

ZORLU  FİKSTÜR

Tablo ürkütücü. 14. sırada ve tehlike bölgesinin 5 puan üstünde bir takım ve inanılmaz zor bir fikstür.

İç sahada Fenerbahçe ile başlayacak olan zorlu fikstür sırasıyla Başakşehir(D), Kasımpaşa, Karabük(D) ve Trabzon maçlarıyla devam ediyordu. Bulunduğumuz yer itibariyle oynayacağımız bu zorlu 5 karşılaşma bizim ligdeki yerimizi de belirleyecekti.

Aykut Hoca'nın savunma taktiğiyle belkide sıfır çekilebilecek bu zorlu periyottan 3 galibiyet ve 2 beraberlik alarak 11 puanla çıkıyor ve çok rahatlıyorduk.

Atılan 4 ve yenilen 1 gole karşılık alınan 11 puan. Bunu ancak mükemmel olarak tarif edebiliriz.

Kasımpaşa maçının sonucu her ne kadar 2-1 lehimize olsa da o maçın gerçek sonucu 1-0 dır.  Bu karşılaşmada Dünya'da eşine az rastlanır ender bir olaya şahit olduk hepimiz. Oyunun durduğu anda Donk'un topu filelerimize göndermesi, sonrasında rakip takımın eşitliğin sağlanması için Kabze'ye müsaade etmesi. Hepsi tarihi anlardı. Sota'nın büyüklüğünün de altının çizilmesi gerekir. Tutunduğu tavır sadece Konya'da değil tüm Türkiye'de ayakta alkışlandı.

Bizim için ölüm-kalım periyodu sonunda ligin ortalarında kendimize yer bulduk. Artık tehlike hattının çok uzağındaydık. Küme düşme hattı ile aramızda oluşan 14 puanlık fark bizi başka hedeflere itiyordu: UEFA.

RAHAT HAFTALAR

Ligde rahat bir konuma gelmemiz bizi oyun olarak ta rahatlattı. Geriye kalan sekiz haftada 3 galibiyet ve 3 beraberlik alarak 12 puan topladık.

Beşiktaş karşılaşmasında Torje'nin köşe vuruşundan attığı gol ise hafızalarımıza kazınan anlardan birisiydi. Böylesi gollere sadece ülkemizde değil tüm dünyada rastlamak çok zor.

Topladığımız 46 puanla kadro yapımıza göre bizim için oldukça başarılı sayılabilecek bir sezonu böylece tamamladık.

 

EN AZ GOL ATAN TAKIMIZ

Alınan 12 galibiyet ve 10 beraberlik neticesinde topladığımız 46 puanı sadece 30 gol atarak gerçekleştirmek gerçekten büyük başarı. Maç başı hesabı yaptığımızda ortalamamız 1 gol bile değil. Ligin en az gol atan takımı olarak ligi 8. sırada bitirmek kolay değil. Atılan bu az gole karşılık alınan puanlar Aykut Hoca'nın taktiğinin ne kadar başarılı olduğunun ispatı. Baktı ve gördü. Ben bu takımla nasıl maç kazanırım, nasıl puanları toplarım diye düşündü ve teşhisi koydu: Savunma. Savunma diyoruz ama kalecimiz Kaya'nın da katkısını göz ardı etmeyelim. Bir çok maçta yaptığı kritik kurtarışlarla bize puanlar kazandırdı. Savunmayı sağlam yaptık, bulduğumuzu attık. Allah'ında yardımıyla çekirge defalarca zıpladı. Bizim için çok zor maçlardan puan yada puanlar alarak ayrıldık.

KİM  NE YAPTI ?

 Dediğimiz gibi kadro kalitemiz yeterli düzeyde değildi. Bunu haftalar ilerledikçe çok rahat bir şekilde gördük zaten. Sezon boyunca bekleneni bir türlü veremeyen oyuncu sayımız oldukça fazlaydı.  Kokalovıc, Ali Çamdalı, Mehmet Güven, Uğur İnceman, Kenan Özer, Hasan Kabze, Marica bunlardan bazıları. Ne için alındığı ve ne işe yaradığı belli olmayan Mahlangu'yu saymıyorum bile. Konya'da elini sallasan Mahlangu'dan daha iyisini bulursun. Kaleciler Belec ve Felgueiras transferleri ise tam bir felaket.

       Mehmet Güven, Hasan Kabze ve Kokalovıc ile yollar ayrıldı. Mahlangu zaten kiralıktı. Kiralık sözleşmeleri biten Torje ve Djalma ile tekrar anlaşma sağlanır mı bilinmez. Ama görünen o ki Torje'yi tekrar takıma kazandırmak için yönetim yoğun bir mesai harcayacak. Djalma ise düşünülmüyor.

Gidenlere baktığımızda takımımızın kadrosu çok büyük oranda değişecek. Yeni sezonda ilk onbirde en az 5-6 yeni oyuncu görecek gibiyiz.

Eksikler belli. Bu konuda Aykut Hoca ve ekibinin gerekli hamleleri yapacağına ve bize kaliteli oyuncular kazandıracağına eminim.

Giden oyuncular konusunda ise  Teknik ekibin en doğru kararı verdiğini düşünüyorum. Kokalovıc inanılmaz kötüydü.  Mehmet Güven ise son 2-3 maç hariç al gülüm ver gülüm yana ve geriye oynadı. Takımın el freni gibiydi. Savunmada da yeterli değildi. Gitmesi bize bir şey kaybettirmez.

Hasan Kabze de aynı şekilde sezonun hayal kırıklıklarından. Zar zor girebildiğimiz pozisyonlardaki başarısızlığı ve yanlış pas tercihleriyle ataklarımızı heba etmesi. Özellikle Galatasaray maçlarındaki herkesin dikkatini çeken başarısız oyunu da  taraftarın gözünden düşmesine neden oldu.

UEFA  KAPIDA

Günler geçtikçe giden futbolcular olacak. Gördüğüm kadarıyla Aykut Hoca kendi kadrosunu kurma yolunda adım adım ilerliyor. Yapılan icraatlara bakınca aynı fikirde olduğumuzu çok rahatlıkla söyleyebilirim. UEFA'ya eğer bir aksilik olmazsa biz gideceğiz. Zannedersem yönetim bu durumu da dikkate alarak çalışmalarını yapıyor. Hocanın belirlediği isimlerin takıma kazandırılması için  gerekli çalışmalar muhakkak yapılacaktır.

Yeni transferler var. Biri stoper bir diğeri orta sahada görev yapıyor.

Bu futbolcuları, yeni gelecek diğer futbolcuları ve gidenleri sonraki haftalarda isim isim değerlendirelim.

Hoşçakalın.