Merhum Mustafa Büyükkaplan, Cumhuriyet döneminde Konya’nın ilk hafızlarından olmasıyla biliniyor. Hafızlık eğitimine önem veren merhum Büyükkaplan, çok sayıda talebe yetiştirmiş, hafızlık eğitimi vermiştir. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk hacca gidildiği yıllarda hac vazifesini yerine getiren, ilk hacılardan olan Mustafa Büyükkaplan’ın hayat hikayesini, torunu Mustafa Büyükkaplan anlattı. Dedesinin hafızlık ve imamlığın yanı sıra ticaretle meşgul olduğunu söyleyen Büyükkaplan, “Dedem çok prensipli, kibar ve nazik bir yaratılışa sahip, hak hukuka son derece dikkatli, ileri görüşlü, kimsenin arkasından konuşmayan, konuşulmasına müsaade etmeyen birisi idi. Biraz sert görünümlü olmakla birlikte çok yufka yürekli, namazda, duada, sohbet esnasında, günlük hayatta gözü daima yaşlı olurdu.” diye konuştu.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben Mustafa Büyükkaplan. Konya doğumluyum. Hafızlığımı ilkokul sonrası; Havzan Nuraniye Kuran Kursu İsmail Ketenci Hoca Efendi'de ikmal ettim. Allah gani gani rahmet eylesin. Sonrasında sırasıyla Konya İmam Hatip Lisesi, ardından Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde eğitimimi tamamlayıp iş hayatına atıldım ve aile mesleğimizi devam ettiriyorum. Tekstil işiyle iştigal etmekteyim.

Dedeniz Mustafa Büyükkaplan’ın hayatını sizden dinleyebilir miyiz?

Dedem Mustafa Büyükkaplan, 1914 yılında Konya’da doğmuş ve Kaplanzade Hacı Osman Efendi’nin beş çocuğundan biridir. Annesi Şerife Hanımı, üç yaşındayken kaybetmiştir. Babası Osman Efendi, iki büyük oğlunu okutmuş biri Üsteğmen biri muallim olmuştur. Ancak Mustafa’yı toplumdaki bozulmayı gerekçe göstererek okutmamıştır. Onu yedi yaşındayken hafızlığa başlatmış ve hafızlığını tamamlamıştır. Kendisi; Cumhuriyet döneminin ilk hafızlarından olduğunu, Konya’da hafızlığa çalıştığı dönemde üç kişi olduklarını anlatırdı. Aziziye Cami imamı olan hocası, Yağcızade Mustafa Efendi ile birlikte Aziziye camisinde mukabele okumuştur.

Size anlattığı çocukluk yıllarından anıları var mıdır?

On iki yaşlarında iken mahallelerinde bir cenaze evine babasının yanında gitmiş ve hatim okuyan hafızlara adet olduğu üzere para teklif etmişler. Paraya ihtiyacı olmasına rağmen kabul etmemiştir. Çevrenin baskısı ile parayı almak zorunda kaldığını anlatırken ‘Parayı alırken tepemden aşağı kaynar sular döküldü’ demiştir.

İş hayatını nasıl idame ettirmiş?

Çalışarak kazanma arzusu dedemi yün ve derilerin alınıp satıldığı pazara yönlendirmiş. Yün ve dericilik, baba mesleği olması hasebiyle, azda olsa bu mesleğe aşinalığı vardı. O zamanlar köylülerin getirdiği yün ve deriler bu pazarda alınıp satılırmış. Dedem önceden bu işi yapmış biriyle deri-alıp satmaya başlamış, daha sonra da babasının Müze Caddesi, Borsa Sokak’ta kiralamış olduğu dükkânı kendisine devretmesi ile dükkân sahibi olarak ticaret hayatına girmiş.

1935 yılında Kağnıcı Mehmet Efendi’nin kızı Vesile Hanım ile evlendirilir. Bu izdivaçtan üç erkek ve bir kız çocukları olur. Kısa bir dönem kadrolu müezzinlik görevi de olan dedem; ticaretle de uğraştığı için bazı vakitler de camiye gidemez. Kendisi ‘Nadir de olsa bazen

vazifemi aksatıyorum. Kazancıma halel geliyor’ diyerek resmi müezzinlik görevini bırakır. Kırk yılın üzerinde fahri imamlık yapar. Üç vakit kılınan namazlarda imamlığını devam ettirir. Daha sonra 1952 yılında halıcılık yapmaya başlar.

Dönemin zorluklarından da bahseder miydi?

Halıcılık yaptığı dönemlerde makine halısı üretimi olmadığı için el halıları satılmaktaymış. Isparta, Uşak, Demirci, Gördes, Simav ve az miktarda Sille de yeni yeni de Ladik’te halı imalatı yapılmakta. Halı daha çok Demirci yöresinde dokunurdu. Oraya ulaşım çok zor olduğu için Konya esnafı pek gitmek istemezmiş. Konya’dan Akşehir’e kadar otobüs ile Akşehir-Afyon arası tren, Afyon’da aktarma yapılır. Uşağa tekrar trenle. Uşak’tan Demirci’ye tomruk kamyonları üzerinde zor bir yolculukla ulaşılırmış. Dedem bu meşakkatli yolculuğa katlanır, gider halıları alır, Konya’ya getirir, bir miktarını kendi mağazalarında satarlar, bir miktarını da esnafa üçer - beşer dağıtır ve halı almaya tekrar gidermiş.

TÜRKİYE’NİN İLK HACILARINDAN

Askerlik dönüşü rahmetli Rıfat Hekimoğlu Efendi ile ortaklıkları olmuş, Adana’dan buğday satın almışlar, satışında biraz zorlanmışlar, kendi aralarında ‘bu işten para kazanırsak hac parası yapalım’ demişler. Buğdayı Urfa’ya satmışlar. Hacca gitme niyetleri 1949 yılında gerçekleşmiş. Türkiye’den hacca ilk defa bu tarihlerde gidilmeye başlanmıştır. Babası ve üvey annesini de alarak uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra hac farizasını yerine getirmiş olurlar.

Peki kendisi anlatılan ve anımsadığınız kadarıyla nasıl bir insandı?

Dedem çok prensipli, kibar ve nazik bir yaratılışa sahip, hak hukuka son derece dikkatli, ileri görüşlü, kimsenin arkasından konuşmayan, konuşulmasına müsaade etmeyen birisi idi. Biraz sert görünümlü olmakla birlikte çok yufka yürekli, namazda, duada, sohbet esnasında, günlük hayatta gözü daima yaşlı olurdu. Adına yapılan okulumuz Mustafa Büyükkaplan Hafız İmam Hatip Ortaokulu hayatta iken onu en çok mutlu edecek işlerin başında gelirdi, yetişse ne kadar memnun olurdu, bu hayratta hafızlarımızın yetişmesi, memleketimize ve ümmete faydalı olması onun ruhunu şad edecektir. Allah gani gani rahmet eylesin.

Peki sizin yeni nesillere hafızlık eğitimiyle ilgili önerileriniz, tavsiyeleriniz neler olur?

Öncecilikle yeni nesillere hafızlık yapmalarını ısrarla tavsiye ediyorum. Anne babalar olarak evlatlarımızı hafızlığa teşvik edelim. Hafızlığın kolay bir iş olmadığını biliyorum. Hafızlıkta, esasında öğrenci kadar hoca ve ailede büyük fedakârlıklar göstermelidir. Hafız İmam Hatip ortaokulları açılmıştır. Bu okullarda öğrenciler okulla birlikte hafızlıklarını da tamamlıyorlar. Klasik sisteme nazaran bu okullarda öğrenciler daha kolay ve hızlı bir şekilde hafızlıklarını bitiriyorlar. Ayrıca sene kayıpları da olmuyor ve bu okullar eğitim alanında da yüksek başarılar gösteriyorlar.

Hafızlığı bitiren öğrencilere ise hafızlığın onlara ne kazandırdığı bilincinin verilmesi, Kur’an Arapçası ve sure muhtevaları gibi anlama yönelik çalışmalar da yapılmalı ve dil öğrenimine ağırlık verilmelidir. Hafızlığı bitirenler farklı meslek ve branşlara yönlendirilebilir, illa hafızlar imam veya hoca olacak diye bir kaide yok. Benim dönemimde birçok arkadaşımız farklı branşlara gitti ve başarılı oldular. Örneğin dönem arkadaşlarımdan bugün valiler, akademisyenler, doktorlar ve bürokraside görev almış, önemli yerlerde çok başarılı hafız ve imam hatip mezunları vardır.

Çok teşekkür ediyoruz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim