SAĞIRIN YAPTIĞI BİR KIYAS 

Varlıklı ve insanlıklı biri sağır komşusuna:

-Biliyor musun? Komşunun delikanlı oğlu hastalanmış, diyerek komşu gencin hastalığını haber verdi. 

Sağır adam kendi kendine: Komşunun ziyaretine gidip geçmiş olsun demem gerek. Ama bu ağır kulakla o hasta gencin hastalıkla iyice kısılmış sesini nasıl duyar, sözlerini nasıl anlarım? Fakat çaresiz gidip görmeliyim, dedikten sonra yine kendi kendine: Hasta gencin dudağının kımıldadığını görünce, ona kendimce bir kıyas yaparım. Ona dertli komşum nasılsın, deyince o elbette iyiyim veya rahatım diyecektir. Ben de, çok şükür, derim. Sonra, acaba ne yiyorsun? Derim. O süt veya mercimek çorbası der. Ben de, sıhhat ve âfiyetler olsun, derim. Hekimlerden kim gelip bakıyor? Derim. Şüphesiz filan geliyor cevabını verir. Ben de: Ayağı uğurlu bir hekimdir. O geliyorsa işin yolunda demektir. Onun ayağının uğurunu denedik, derim. O saf adam kendi aklınca bu kıyaslı konuşmaları tasarladıktan sonra hastanın evine gidip yanına girdi. Selam aleyküm diyerek selam verdikten sonra geçip hastanın başucuna oturdu. Eliyle ellerini tutup alnına, ateşine baktıktan sonra:

-Nasılsın? Diye sordu. Hasta genç:

-Ölüyorum, deyince sağır:

-Şükür elhamdülillah, karşılığında bulundu. Bu karşılık hastayı çok üzdü. Canını sıktı. İçinden: Bu nasıl şükür? Şimdi şükrün sırası mı? Bu adam galiba düşmanımızmış da anlamamışız, diye geçirdi. Sağır adam bir kıyas yaptı o da aksine çıktı. Sonra hastaya sormağa devam etti:

-Ne yedin? Dedi. Hasta, sinirli olduğu için:

-Zehir, dedi. Sağır:

-Âfiyetler olsun, deyince cevap hastayı kahretti. Ziyaretçi komşu daha önce tasarladığı gibi devam etti:

-Peki, hekimlerden kim gelip tedavi ediyor? Diye sordu. Hasta:

-Azrail geliyor, deyince hasta komşu:

- Haydi defol, diye bağırdı. Sağır ise:

-Ayağı uğurludur, sevin, cevabını verdi. 

Sağır, hastanın derdi yeğin, ıstırabı büyük böyle bir zamanda komşunun hatırını yapmam, gönlünü almam iyi oldu, diye sevinerek dışarı çıktı. 

Hasta ise: Bu herif bizim can düşmanımızmış. Ağzı akrep yuvası, dudaklarından yılan zehiri akıyor. Meğer komşu evi değil çiyan yuvasıymış. Onun cefa ocağı olduğunu bilmiyorduk, dedi. 

Hasta, komşunun sözlerini düşündükçe aklından sövmek, geçiyor. Küfürlü haberler göndermek istiyordu. Hasta genç, yediği bayat yemekle midesini bozan, iki de bir kusmağa yeltenen kimselere döndü. 

Öfkeyle söylemek istediğin küfrü içinde tut, kusma, sabr ederek sövmekten vazgeçersen ödülü tatlı sözler işitmektir. 

Genç, Kur'an'a göre cennetin eninin göklerle yer kadar olduğunu yine cennetin, Cenab-ı Hak tarafından insanların kusurunu afvedenler için hazırlandığı, müjdelerini hatırladı. (Ali İmran: 133-134)

Hasta, çektiği derdin etkisiyle sabırsız ve tahammülsüzdü. Sağırın sözlerini kafasından söküp atamıyordu. İkide bir söylediklerini ona iade edeyim diye düşünüyor. O bu sözleri söylerken uyumuş aslan kesilmesine hayret ediyordu. Hasta ziyareti, hastanın gönlünü almak içindir. Bunun yaptığı hatır sorma değil düşman sevincidir. Düşmanı zayıf ve dermansız görüp kalbini rahatlatmaktır. 

Birçok insan Hakk'a kulluk ve ibadette sapıklığa düştüğü halde Allah'ın rızasını kazanıp bu sevapla cennete gireceğini ümit eder. Onların yaptıkları örtülü günahtır. Bulanık suyun bir kısmını duru sanmak gibi!

Allah'ın nurları arasında ilk kıyası şeytan yaptı. Şüphesiz ateş topraktan daha iyidir. Ben ateşten, Adem çamurdan yaratıldı. Diyerek bir karşılaştırma yaptı. 

Sağırın yaptığı bir kıyas (karşılaştırma) sonunda on yıllık komşuluk sohbeti bozuldu.  (Şerh-i Mesnevi, c.5,s.1555-1569) 

 

***