KARANLIK GECELERDE AYDINLIK GÜNÜ ARA
El, gönül isterse düşmana yılan gibi öldürücü olur, gönül isterse bir dosta yardıma uzanır. Gönül isterse yemekte kaşıklık yapar, yine gönül isterse düşmanın beynine ağır bir topuz olup iner. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1650)
Ayna veya terazi gerçeğe aykırı söyler mi? Biri incinecek veya utanacak diye doğruyu söylemekten kaçar mı? (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1640)
Gözün bakışı kalbin hükmü ile ruhun iradesine bağlıdır. Gönül isterse bakışlar yılan zehirine, yine isterse ibret alacak tarafa döner. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1646)
Kur'an-ı Kerim: Ey gözleri olanlar, bakıp gördüğünüz şeylerden ibret alınız, buyurdu. (Haşr s.a:2) (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1647)
Ölmüş eşek kafasına köpek dişi yakışır. Kötü söz ve çirkin iş kötüler içindir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1662)
Karanlık gecelerde aydınlık günü ara. Karanlıkları yok eden aklı rehber edinerek önüne al. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1708)
Mal tohum gibidir, onu layık olana vermemek; çorak yere atmak veya yol kesen haydutun eline silah vermek gibidir. (Şerh-i Mesnevi c.5)
Din sahibi ile kin sahibini ayırt et. Hak dostlarını arayıp bul. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1718)
Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyi Cenab-ı Hak men etmiştir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1760)
Cenab-ı Hak daha önceki dinleri en son dinle kaldırmışsa otu götürüp yerine gül getirmiş oldu. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1772)
Hurma ağacı boylanıp güzel hurma versin diye bahçıvan zararlı dalları keser (budar.) Dostunu sancıdan kurtarmak için dişci, çürük dişi çeker. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1775-1776)
Ateşe odun attıkça ateş nasıl söner? Şehvet ateşi de böyledir. Ona ancak isteğini azaltmak ve vermemekte direnmek, çare olabilir. Allah'tan korku ile ibadetler o ateşe su dökmektir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1712)
Gerçek ve aslı olmayan bir isim gördün mü? G.ü.l harflerinden hiç gül topladın mı? (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1601)
Gökler, yer ve bütün yaratılmışların bir sayı ve sınırı vardır. Bütün genişliğine rağmen âlem sonlu ve sınırlıdır. Yalnız gönül aynasının sınırı ve sonu yoktur. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1613)
Bir gün gelecek, yüzler ak mı kara mı belli olacak. Saman gibi hafif mi, dağ gibi ağır mısın anlaşılacak. Doğrulardan mı haydutlardan mısın görünecektir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1629)
Gönül, mühr-i Süleymanı bulmuş gibi beş duygunun yularını istediği tarafa çeviriyor. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1651)
Ey gönül, büyüklükte Sultan Süleyman gibisin. Eğer şu varlık âleminde hilelere sapmazsan ismin âlemi tutar ve iki cihan bedenin gibi senin itaatine girer. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1653)
Söz, kusurları ortaya çıkarır, gizli perdeleri yırtıp sahibini rezil eder. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1665)
Cenab-ı Hak rahmetinden ümitsiz olanların da ibadetten bütünüyle yüz çevirmemelerini, ibadetle şereflenmelerini ister. Bir iki gün olsun Allah yolunda gitsinler ister. Allah'ın merhameti çok ve her şeyi kuşattığı için iyileri de kötüleri de rahmetinin nurlandırmasını ister. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1666)
Cenab-ı Hak; bey, köle (zengin, fakir) herkesi ümit ve korku içinde bulunsun ister. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1667)
Işıklı sema yağışsız, karanlık yer de bitkisiz olmaz. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1673)
Şahın karşısında onu övenle, uzakta ona edeble büyüklüğünü kabul eden bir mi? Ülkenin en ücra sınır kalesini düşmana karşı canı pahasına müdafaa eden ve hesapsız altın ve imkân tekliflerine rağmen kaleyi satmayan bir mi? Padişah nazarında uzaktaki muhafız daha iyidir. Hürmet ve hizmette sadıktır. Herkesin içinde değil de gizli yapılan iyilik ve ibadetler diğerinden yüz bin derece iyidir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1680)
Güneşin karşısında durup bakmağa harap göz ve gönüller tahammül edemez. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1686)
Sohbetimde bulunanlar yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız kurtuluşa erer, doğru yola çıkarsınız. Mevlânâ bu beytinde şu hadis-i şerifi hatırlatır: Hazret-i Peygamber: Ashabım yıldızlar gibidir; yolculara mum, şeytana taş vazifesi görürler, buyurdu. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1691)
Güzel Allah'ın aşkının dışında isterse şeker yemek olsun ne varsa can çekişmekten başka bir şey değildir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1706)
Dışardaki ateşi su söndürür, içteki kötü istek ve şehvet ateşi su ile sönmez. Azap ve doymazlıkta cehennem huyludur. Bu ateşin tek çaresi din nurudur. Cehennem de zaten mü'minlere: Çabuk geç, nurun ateşimi söndürüyor, diyecek. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1711)
Kırıkçının kırması sarıp iyi etmek içindir. Kırmak ve kırık sarmak kırıkçının hakkıdır, çünkü o iyileştirmede ustadır. Dikmesini bilen yırtmasını da bilir. Sattığının daha iyisini alır. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1782)
Mevlânâ, Hazret-i Âdem'i anlatırken onun diliyle Allah'a şöyle seslenir (münâcaat):
Ey muhtaçların imdadına yetişen, ilim ve zenginlik iftihar edilecek şey değil, bizi doğru yola ilet. Güzelliklerle yarattığın kalbimizi sapıklığa düşürme. Takdir kaleminin (kaderin) yazdığı, mürekkebi kurumuş belayı bizden kaldır. Bizi temiz insanlardan, sağlam müslümanlardan ayırma. Senden ayrılıktan acısı yoktur. Yardım etmediklerinin işleri baştanbaşa ızdıraptır.
Yükümüz kendi yükümüzün eşkiyası, bedenimiz ruhumuzun soyguncusudur. Kendi elimiz ayağımızı kesmektedir. Sen koruyup gözetmezsen kim canını kurtarabilir?
Bir can cânânına kavuşmamışsa ebediyete kadar ondan mahrum, kendi halinedir. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1786-90)
Kıyamet günü sırların hepsi meydana çıkacak, açıklanması istenmeyen gizli şeyler görünecek. (Şerh-i Mesnevi c.5,s.1658)