AŞKLA GELENLERE KAPI KAPANMAZ
Bir mübarek ramazan gününün gecesi, bir davulcu, zengin birinin köşk gibi evinin mermer kaplı kapısı önünde sahur davulu çalıyordu. Aşkla, şevkle tokmak davula indikçe yer gök inliyordu.
Akıllı ve anlayışlı biri davulcuya:
-Be adam, bu davulu seher vakti çal, akşamın geç vakti bu kepazeliktir, dedi. Sonra ey isteklerinin esiri, bu evde kimse yok. Cin ve şeytandan başka kimsenin olmadığı yerde vaktini niye tüketiyorsun? Davulu, tefi duysunlar diye çalıyorsan hani işitecek kulak? Dedi.
Davulcu elindeki tokmağı dikkat et anlamında adama doğru uzatarak:
-Sözünü bitirmişsen cevabıma kulak ver. Sana gece yarısı gibi gelen şu an bana neşe sabahı, geceler gözüme birer gündüz kesildi. Nil nehri sana kan bana berrak su. Sana sert demir Hazret-i Davud'un elinde mum, senin önünde susan çakıl taşları, Allah Resulü'nün yanında konuşup Yaratana hamd ederler.
Bu konakta kimse yok niçin davul çalıyorsun, dedin. Bu halk Allah için cüzdanını açıp paralar saçar, binlerce cami ve okul gibi hayır eserlerinin temelini atar. Âşıklar gibi zahmetli hac yolculuğuna çıkar. Canlarını mallarını fedâ ederler. Hiç o evde kimse yok derler mi? Hakk'ın nuruyla aydınlananlar sevgilinin konağını dolu görürler. Nice dolu köşkü de işin sonunu sezenler boş sayarlar.
Dilek ve isteğini Kâbe'de ara ki derhal önüne çıksın. Aşkla gelenlere kapı kapanmaz. Ben suçları bağışlayan sonsuz rahmet sahibi Allah için sahur davulu çalıyorum, ümidim onda. Hak'tan iyi müşteri nerde?
Malımdan işime yaramayanı veriyorum, aydınlık bir gönül nuru veriyor. Soğuk bedeni alıp cennet saltanatı veriyor. Birkaç damla gözyaşına kevser bağışlıyor. (Mesnevi, c.6,s.70)
EĞİTİLEN KÖPEK İSTENİLEN İŞLERİ YAPAR
Sırtında torbası, üstünde eski püskü yamalı elbisesi ile kapı kapı dolaşıp dilenen kör bir dilenciye köyün çoban köpeği aslan gibi saldırdı.
Gökteki ay, alçak gönüllü dervişlerin bastıkları toprağa yüzünü sürer, köpek ise fakirlere hışımla saldırır.
Kör dilenci, köpek havlayarak saldırınca korkusundan yaltaklanarak köpeği övmeğe başladı:
Ey avcıların başı, ey av aslanı, güç ve kudrette benzerin yok. Benim gibi bir zavallıya ilişme. Ben zayıf birisiyim, bana çatmaktan ne elde edeceksin? Arkadaşların dağlarda yaban eşeği avlarken, eğitim görmüş hemcinslerin av peşindeyken ancak eğitimsiz biri kör bir derbedere kast eder, dedi.
Eğitilen köpek sapıklıktan kurtulur, ormanda av (ve istenilen işleri) yapar. Köpek avcısını ve beyini bilir. Kör, beyini tanımaz.
Topraktan daha kör bir şey yaratılmadığı halde Allah'ın yardımı ile Hazret-i Musa'yı gözsüz gördü. (Ona iftira edip tutturamayan) Karun'u tanıdı ve (hazineleri ile beraber) yuttu.
Su, hava, toprak ve ateş bize karşı habersiz, Hakk'a karşı haberlidir. (Emrini anlar ve yerine getirir.)
Biz Hak'dan başkasından haberdarız, Hak'dan ve emirlerinden habersiziz. Oysa yer, gök ve dağlar emaneti kabul etmekten korktu biz kabul ettik.
Hak'dan ayrı olan yetimdir. Hakk'a yakınlık temiz kalple olur.
Bir hırsız körün eşyalarını çalacak olsa kör nasıl görür? Ancak gelip itiraf ederse bilir. Hırsızı sıkıştırmalı ki çaldıklarını söylesin.
Nefis ve şeytan insanın iyilik ve ibadetlerinin hırsızıdır.
Hırsız, önce görüş ve anlayışı kıt olanların gözünden sürmeyi çalar; görüş nurunu kaybettirir. Sonra insanı iyilik, hayır ve ibadetlerden yana çırçıplak bırakır. İşte büyük cihat (nefisle) bunlarla savaştır. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.732-742 / Mesnevi, c.2,s.182183)
(Yaşar Çalışkan, Kızıl Postun Eşiğinde Hz. Mevlânâ'dan Seçme Hikâyeler, Nüve Yayınları, Konya, 2008)