Kültür ve sanatın; şair ve şiirin buluşma noktası olan Selçukya Kültür Sanat Derneği’nin Kurucu Başkanı Yazar Fatma Şeref, hayat hikayesini aktardı. Yazmaya olan bağının, geçirdiği rahatsızlık dolayısıyla güçlendiğine işaret eden Şeref, “İş dünyasının koşuşturmasından yorulduğumu fark etmemişim. İnsanın bazı şeylerin farkına varması için, ölümle yüz yüze gelmesi gerekiyormuş. Ben ölürsem bir eserimin geride kalması gerektiği düşüncesiyle ilk kitabımı yazmaya başladım.” diye konuştu.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Fatma Şeref: 1970 yılında Nevşehir / Hacıbektaş Köşektaş köyünde dünyaya geldim. İlköğrenimimi köyümde, liseyi Ankara Hasanoğlan Öğretmen Lisesinde bitirdikten sonra üniversite için Konya’ya geldim. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum ve burada yaşamaya başladım.

yn 12

‘ANNEMİN İÇİNDE KALAN UKDEYİ GERÇEKLEŞTİRDİM’

Eğitim sürecini farklı şehirlerde tamamlamamışsınız; bunun bir hikayesi var mı?

Evet, aslında annemin içinde kalan bir ukdeyi gerçekleştirmek için bu kadar farklı şehirlerde okudum diyebilirim: Ben evdeki 6 kardeşin en küçüğüyüm. Annem, 1948’li yıllarda Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde okurken, o dönemde çıkan tartışmalardan dolayı eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış ve her zaman çocuklarından birinin kendi yarım bıraktığı okuldan mezun olmasını isterdi. Ben de köyümüzde okul olmasına rağmen, kendi isteğim ve ısrarımla liseyi yatılı olarak Ankara’da bitirdim. Şimdi baktığımda, o yaşlarda aileden uzak kalmak çok zordu, büyük bir cesaret göstermişim diye düşünüyorum ama pişman değilim. Hayatıma iyi bir eğitimin ötesinde değerler katan bir süreç oldu.

Üniversite yıllarımda Ankara Hukuk Fakültesinde başörtüsüyle alakalı ciddi sorunlar olduğu için abimin burada olması sebebiyle Konya’ya geldim. 1988 yılında gelmiştim ve okul biter bitmez, dönmeyi düşünüyordum. Ancak abimin bir süre sonra tayini çıktı; Ankara’ya döndü ve ben gitmeyi düşündüğüm halde 35 yıldır buradayım. İnsan ne yaparsa yapsın neticede Allah’ın takdir ettiği oluyor ve muhakkak o daha güzel…

yng15

YORULDUĞUNUZU, DURDUĞUNUZDA ANLARSINIZ

Peki hukuk ile başlayıp sonrasında yazarlıkla birleşen bir meslek hayatınız var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Çizmek onun için yaşam biçimi! Çizmek onun için yaşam biçimi!

Fakülte ve avukatlık stajımı bitirdiğimde hemen çalışmaya başlamadım. Okul dönemleri başlayıncaya kadar çocuklarımı yardım almadan kendim büyütmeyi tercih ettim. Bu arada eşimin ticaretle ilgilenmesi sebebiyle sanayi ve ticaret sektöründeki şirketlere hukuk danışmanlığı yapıyordum. Danışmanlık yaparken işletmedeki tüm alanlar hakkında bilgi sahibi oluyor ve bir süre sonra bütün sorunlu alanlara hâkim oluyorsunuz. Devamında Anonim şirketlerin yönetim kurulda bulunarak yönetimde daha fazla sorumluluk üstlendim. Yanı sıra 2001 yılında Cihan İşhanı’nda bir büro açarak avukatlığa devam ettim. Bu kapsamda kendimi ciddi bir çalışma temposu içerisinde buldum.

Genelde ölümle yüz yüze geldiğimizde hayatımızın asıl amacının farkına varıyoruz. Ben 15-20 yıllık bir avukatlık sürecinden sonra yaşadığım bir rahatsızlık sebebiyle yorulduğumu fark ettim. İnsan koşarken kendisini düşünmeye vakit bulamıyor ancak oturduğu zaman yorgunluğunun farkına varıyor. Ticaret kar amaçlı görünse de , üreterek, istihdam sağlayarak ve daha fazla zekat verme duasıyla güne başlayarak, sanılanın ötesinde saygıdeğer bir iş. Avukatlık hakkın yerini bulmasında bir nebze katkınız olsa ayaklarınızı yerden kesecek kadar önemli ve özel bir meslek. Her iki alan da beni ziyadesiyle mutmain etmiştir. Ama hasta yatağımda yatarken artık her ikisini de dinamik genç meslektaşlara bırakmak gerekiyor diye karar verdim. Çünkü ben çocukluğumdan beri kitap yazmak istiyordum ama çok vaktim var sanıyordum. Oysaki hiç yoktu!  Hemen yazmaya başladım. Yazdıkça iyileşiyordum ve böylece hayattaki amacımın bu alanda olduğuna daha fazla inandım.

12-6-3

DÖNEMİ ANLATAN GERÇEKÇİ BİR ESER!

Yazdığınız kitaba da bu süreçte mi başlamıştınız?

Evet, benim için çok değerli olan ‘Aşk Güneşe Benzer’ isimli kitabımı o dönemde yazmaya başladım. 5 yıl araştırarak ve dönemin bütün kaynaklarını inceleyerek, gerçekçi gözle  Şems ve Mevlana’nın dostluğunu ve Şems-i Tebrîzî cinayetini anlatan bir eser ortaya koymaya çalıştım. Romanım 2011 yılında yayınlandı. Ve o dönemde, oyuncu Necati Şaşmaz, Aziz Yıldırım gibi ünlü isimlerin romanımı okuyup beğenmesi benim için çok teşvik edici ve gurur verici oldu. Daha sonra Kınnesreyn Yazıları isimli deneme kitabım ve Yolcular Okulu isimli çocuk hikayesi serisi kitaplarım yayınlandı ve aralıklarla 8 yıldır gazetelerde köşe yazıları yazıyorum.

Daha önce de yazıyor muydunuz; sonradan mı kendinizi sanatın içinde buldunuz?

Elbette, çok küçük yaşlarımdan beri yazmak hayatımın bir parçasıydı. Kültür sanat faaliyetleri de öyle, bulunduğum her ortamda bir yolunu bulurum. Hayatımın her döneminde bu anlamda çalışmalarım oldu.  Ancak yazdıklarımı yayınlama cesareti yukarıda anlattığım süreçte oluştu. Ne yazık ki yazmanın nasıl bir emek olduğunu ama yayın tanıtım aşamasının ülkemizde ne kadar yetersiz kaldığını gördüm. Bu yüzden Selçukya bu açığı kapatma çabasıdır biraz da şairlerimiz başta olmak üzere yazar ve sanatçılarımızın seslerini daha fazla duyurabilmek en büyük mutluluğum.

12-4-4

MEDENİYET ÜLKESİ: SELÇUKYA

Selçukya Kültür Sanat Derneği’nin Kurucu Başkanı olarak, bizlere Selçukya’nın kuruluş sürecini aktarır mısınız?

Aslında dernek kurmak gibi bir niyetimiz yoktu. Selçukya kendiliğinden oluştu desem yanlış olmaz. Okuyucu ve izleyici olarak sürekli takipçisi olduğum güzel kültür derneklerimiz vardı. Ve ilk romanımın yayınlanması ile birlikte daha önce takipçisi olduğum Türkiye Yazarlar Birliği’nin (TYB) o dönemki başkanı Muhammet Ali Köseoğlu’nun davetiyle üye olarak katıldım. Benim için çok anlamlı bir gündü. Aydınlar Ocağı ve Fikir Sanat Adamlarına da öyle… Doğal olarak kültür sanat camiasına daha aktif katılım göstermeye başladım.

Sonra 2017 yılında bir grup arkadaşla, şehirde devamlı bir şiir etkinliği olmadığı üzerine konuşurken, kendi aramızda şiir geceleri düzenleyip şiir okumaya başladık. Fikir Sanat Adamları Derneği’nin o zamanki başkanı rahmetli Seyit Küçükbezirci , dernek binasında bize yer vererek, etkinliğimize ev sahipliği yaptı. Sonra orası restorasyona alındı. Konya Büyükşehir Belediyesi Kılıçaslan Salonuna geçtik.

12-3-3

İlerleyen süreçte, etkinliklerimizi daha sağlıklı gerçekleştirmek resmi prosedürlerde daha hızlı davranmak için gerçekten şiire inan ve şiirin öneminin farkında olan arkadaşlarla yürümemiz gerektiğini fark ettik. Böylece Selçukya Kültür Sanat Derneği doğdu. Açıkçası şiir akşamlarına ilk başladığımızda, birkaç hafta okur bırakırız, kimse gelmez diye düşünüyordum. Ama bu şehir beni şaşkına çevirdi. Şairi, ozanı ile, fotoğrafçısı, gazetecisi, medyası ile akademisyenleri, sanatçıları, üstatları , hocaları hatta yoldan geçip çay içeni ile Selçukya’ya öyle sahip çıktılar ki : Sadece şiir gecesine devam etsek başarı sayılır diye başladığımız yolda , konferanslar, kültür gezileri, kitap tanıtım, imza günleri, çocuk etkinlikleri, ilçe ilçe Konya Başkanlarla Söyleşi serisi ve kültür yayınları ile yolumuza devam ediyoruz. Üye ve gönüllülerimizin kişisel çalışmalarına elimizden geldiği kadar destek oluyoruz.

Selçukya’nın anlamı nedir?

Selçukya : Selçuklu yurdu, Selçukluların ülkesi demek. Konya’nın kültür duayenlerinden Şair Feyzi Halıcı, ‘Selçukya’ sözcüğüne şiirlerinde sıkça yer verir. Türkiye gibi, kelimenin sonuna gelen -ye, -ya ekleri ülke anlamı veriyor.  Bazı büyükler de bu yüzden Konya’ya Selçukya ismini vermiş. Selçuklu kültürü aslında yalnızca Anadolu’da kalmamış; din, dil ayırmadan tüm dünyaya yayılmış bir medeniyet. Selçuklular, Dünya tarihinin akışını değiştirecek ilim , fikir ve sanat adımları atmış, bize  hala yeterince anlaşılmamış  derin bir miras bırakmış hayran olduğumuz atalarımız. Ve Selçuklu’nun manevi mimarlarından Hz. Mevlana , kendi ırkından olmayan , kendi dininden olmayan , kendi dilini bilmeyen insanları sadece şiirleri, dizeleri , kelimeleri ile dünyanın dört bir yanından buraya kadar getirmeyi hala başarıyor. Bu anlamda dünyada bildiğimiz tek örnek ve biz bunu şiirin önemini ifade etmek için hep hatırlatıyoruz. İşte bu yüzden Selçukya ismini çok seviyor, şiire saygıya devam ediyoruz.

12-2-4

Selçukya olarak sizlerden ilerleyen dönemlerde farklı projeler görebilecek miyiz?

Salgın süreci ve ardından yaşadığımız büyük deprem yıkımı sebebi ile ertelediğimiz birçok faaliyet var. Onları tekrar gözden geçiriyoruz. Mevcut etkinliklerimizi genişletip derinleştirerek devam etmeyi daha anlamlı buluyorum. Dernek faaliyetleri gönüllülük üzerine kurulu olduğu için hepimizin şahsi işleri var. Bunun dışında kalan zamanlarda arkadaşlarımız yoğun bir özveri dernek çalışmalarını sürdürüyor. Elbette yenilikler ve sürprizler de olacak. Her şeyin en güzeline layık bu şehrin, bu cennet vatanın gönlünde bir mısra kadar yerimiz olursa ne mutlu…

Teşekkür ederiz.

12-10-1

yn24

yn5

HACER CEYLAN 

Editör: Birkan Bakay