Nesillerin değişmesiyle birlikte meslekler de değişiyor. İnsanların zaruri ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında barında ve üretim sektörlerinde ise ara eleman sorunu giderek büyüyor. Sanayi ve inşaat sektörlerinde işverenlerin tehlike olarak gördüğü en büyük sorun, yetişmiş personel. Bu kapsamda ilk olarak eğitim sisteminde farklılıklara gidilmesini öngören işverenler, usta- çırak ilişkisinin yeniden gündeme taşınmasıyla problemin ortadan kaldırılabileceğini düşünüyor.
PARA VAR, ELEMAN YOK!
İnşaat alanında son yıllarda giderek artan sorunlardan bir tanesi de eleman bulamamaktan kaynaklanıyor. İşverenler ve firma yetkilileri, personel bulamamaktan kaynaklı olarak işlerinin gerilediğini ya da proje alamadıklarını söylüyor. Çalışan ücretlerinin asgari ücretten çok daha fazla olmasına rağmen inşaat ya da sanayi alanlarında çalışmak istemeyen yeni nesil ise, daha özgür hareket edebileceği ve mesai kavramının olmadığı alanlara yöneliyor.
‘AĞAÇ YAŞKEN EĞİLMELİ’
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yüzde 8-10 oranlarında seyreden işsizliğin yanı sıra inşaat ve sanayi sektörlerinde işsizlikten ziyade personel arayan firma sayısı daha fazla. Yaşanan soruna çözüm olarak ‘ağacın yaş iken eğilmesi’ gerektiğini düşünen iş insanları ise bireylere çocuk yaşta inşaat ve sanayi alanlarının sevdirilmesi gerektiğini düşünüyor. Konuyla ilgili fikir beyanında bulunan İş İnsanı Cengiz Aldemir, gençlerin ortaokul ve lise dönemlerinde okulla birlikte haftanın belirli günleri mesleki eğitime yönelerek sektörleri çocuk yaşta benimsemeleri gerektiğini söyledi.
‘ASIL TEHLİKE, İDEALİST İNSANLARIN YOK OLMASI’
Tüm gençlerin üniversite hayatı yaşamalarından ziyade kendilerini eğitebilecekleri bir alana yönelmelerinin daha doğru olduğunu aktaran Aldemir, özellikle ortaokul ve lise döneminde bazı günlerde ‘maaşlı’ olarak inşaat ve sanayiye gönderilen çocukların mesleğe daha çabuk ısınarak meslekle ilgili önyargıların da kırılabileceğine işaret etti. Ara eleman sorununun yaşandığı sektörlerde gelecek yıllarda ciddi sorunların baş gösterebileceğini belirten Aldemir, “Eğitim bizim kanayan yaramız. Eğitim ve sanayiyi ya da diğer iş kollarını birbirine entegre ederek çocuklara iş dünyasını sevdirmeli ve usta- çırak ilişkisini yeniden gündeme getirmeliyiz. Masa başında değil, esas işin üretimden geçtiğini ve mesleğin saygısını çocuklara kazandırmak amacıyla ortamı aşılamak için olması gerekiyor. Yalnızca üniversite mezunu olmak için okunan bir zihniyetten çocuklarımızı kurtarmalı; teorik olarak çok şey öğrense de pratik olarak hiçbir şey bilmeyen kişilerin yetişmemesi adına bu fikri onlara aşılamalıyız. Sanayinin en büyük tehlikesinin maddiyattan çok, yetişkin personel ve idealist insanların yok olması olarak görüyorum. Onları bu hayata hazırlayacak olan devlet, millet ve bizleriz. Maddi sıkıntılar bir şekilde aşılır ancak aşıldıktan sonra o yerleri çalıştıracak neslin yetişmemesine karşın hiçbir şey yapamayız.” diye konuştu.