İsmet Özel'in "ceketi varken gidip yeni bir ceket satın alanın aklından şüphe ederim" mealindeki cümlesini okuyalı herhalde yirmi yılı aşkın zaman geçti. 

En az çeyrek asırdır,  satın alma eylemini somut bir ihtiyacımızı karşılamak için yapmıyoruz. Satın almak ruhumuzda bir boşluğu dolduran, bir ihtiyacı gideren, ancak "manevi" sıfatıyla nitelenebilecek bir eylem halini aldı. O eylemi yerine getirmemek içimize dert oluyor, bizi -haşa- Yaratan'ın yerine koyulan toplumun gözünde küçük düşürüyor. Şu ya da bu nedenle terk edildiğinde, bir an önce kazası gereken bir ibadet gibi artık satın almak. Birkaç gün bir şey satın almayan insan, bu yeni ve farkında olmadan bağlanılan sözde dinin ibadethaneleri hükmündeki alışveriş merkezlerine gidiyor ve huşu içinde kazaları eda ettikten sonra üzerine bir dizi de “nafile” alışveriş yapmayı ihmal etmiyor.

Dinlerin ibadete çağrı biçimlerini biliyoruz. İslam ezanla, Hıristiyanlık çanla çağırır ibadete. Günü belli vakitlerinde yapılır bu çağrı. İlginçtir, bu çağrıları sık bulan, bu çağrılardan sıkılan modern insan yazımıza konu olan sözde dinin ibadet çağrıları hükmünde olan reklamlardan hiç sıkılmıyor. Bırakın mahalle kahvelerini, üniversitelerin hoca yemekhanelerinde bile bir akşam önce setredilen televizyon reklamlarındaki cümlelerin, jest ve mimiklerin tekrarlandığını görmek sıradan bir durum. 

Konuyu paylaştığım bir dostum "haklısın da, bildiğimiz dinlerin ibadet çağrılarından hep aynı şeyler tekrarlanıyor, reklamlar öyle mi ama?" diye bana karşı çıktı. İlk bakışta haklıydı dostum. Gerçekten de olağanüstü etkileyici reklamlar yapılıyor. Kimisinde kurgu, kimisinde müzik, kimisinde konu, kimisinde oyuncuların performansı insanları cezbediyor. 

***

Ben yaşta olanlar çok iyi hatırlayacaklardır, Kenan Evren'li yıllardı. "İyi günde, zor günde" sözleriyle başlayan, belki de dönemin ruhunun etkisiyle, marş tarzında bestelenmiş bir müzik parçası içeren bir Ziraat Bankası reklamı vardı. Benim gibi maaş alma dışında bankayla ilişkisi olmayan biri bile ezberlemişti sözlerini. Müziği de, ortalama müzik dinleyicisinin beklentilerini karşılamış olacak ki, Kenan Evren bir gazetecinin o yılki Eurovision Şarkı Yarışması konusundaki sorusuna  "Ziraat Bankası reklamının müziği ile katılsak" cevabını verdiği basına yansımıştı.

 

***

Ancak temelde, tıpkı bildiğimiz dinlerin ibadet çağrıları gibi bu sözde dinin ibadet çağrıları da aynı şeyi tekrarlıyor. Bildiğimiz dinlerin ibadet çağrıları "seni yaratan bir Allah var, O'na kulluğunun gereğini yap" derken sözde dinin ibadet çağrısı da "senin satın alman için üretilmiş dünya kadar mal var, hemen güdülenmişliğinin gereğini yap" diyor. 

Biliyorum modern insanın satın alma saplantısından “sözde” kaydıyla da olsa “din” diye bahsetmemde abartı var. Ben de eskiler gibi “la teşbih” diyorum, “teşbihte hata olmaz”a sığınıyorum. Maksadım sadece vurgu yapmak, insanlığın yaşadığı ciddi bir kaymaya dikkat çekmek.  

Biliyorum bu devran böyle gitmeyecek. İnsanlar ihtiyaç fazlası üretim yapanlardan da, bu yaptıklarını satabilmek için reklam yoluyla (hatta bazen savaş yoluyla!) yapay talepler oluşturanlardan da sıkılacaklar. Üretim yeniden insanla buluşacak. Tüketim bir gösteri olmaktan çıkıp yeniden ihtiyaç karşılama eylemi haline gelecek.

O zamana kadar acizane bir tavsiyem var: Satın alınamazın peşinde olun...

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)