Mevzumuz spor!

Bugün Çarşamba…

Yaklaşık bir saat önce trenden indim, yani 19:45 gibi…

Eve gelmem 30 dakikayı buldu, yazıya başladığım da ise saat 21.00’i gösteriyordu…

Haftada 2 gün yazıyorum…

Salı ve Cuma günleri…

Maç yazıları hariç…

Arada ekstra yazdıklarım da cabası…

Olağanüstü bir şeyler olduğu zaman da, “haber beklemez” mantığıyla oturuyorum bilgisayarın başına…

Bu yazıyı da Perşembe günü öğleden önce yazacaktım,  ancak, Konya’nın çalışkan, işini kusursuz yapmanın gayretini gösteren Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Abdurrahman Şahin, “Recep Abi Konya’daysanız ve  müsaitseniz yarın (Perşembe) sabah 10-11 arası bir görüşelim” dedi…

Kendisine Ankara’da olduğumu, ama 5:45 treni ile döneceğimi Allah’tan bir mani gelmezse de, kendisini ziyaret edeceğimi söyledim…

Mevzu tabi ki spor…

Sevgili Abdurrahman Müdürün olduğu gibi, bizim derdimiz de Konya’nın sporuna katkıda bulunmak.

xxx

Konumuza dönelim…

Anlayacağınız; gazetenin beklememesi için okuduğunuz bu yazıyı Perşembe akşamı yazdım…

Umarım meramımı anlatabilmişimdir.

xxx

Salı günü Ankara’daydım…

Çok sevdiğim bir akrabamın, daha doğrusu abim gibi sevdiğim birinin rahatsızlığı nedeniyle Ankara ziyaretimiz oldu…

Mecburen gittik…

Zar-zor, devreye hatırlı abileri de sokarak randevu aldığımız doktorumuzla buluştuk, sonuç itibarı ile olumlu da bir geri dönüş olunca, rahat bir nefes aldık…

Aynı gün akşamı sağda-solda pineklemek yerine maça gittik…

Ankaragücü-Galatasaray maçına…

Gök gürültüsü müzik sesine, Ankaragücü taraftarının bitmek bilmeyen tezahüratı da eklenince, kendimi maçta değil, çıldırmış fil sürüsünün içerisinde zannettim!

Bu arada Ankaragücü taraftarlarına da helal olsun, bir saniye durmadılar…

“Kıskanmadım” dersem yalan olur…

Gürültü-patırdı çok olunca, biraz da tansiyon yükselince, 80. dakikada Bülent Karadaş’a “haydi çıkalım, bu kadar eziyet bize yeter” dedim ve kendimizi stadın dışına attık…

Bu arada İstanbul’dan ve Ankara’dan spor gazetecisi arkadaşlar “hatıra olsun” diye 2-3 kare resim çekip paylaşınca, bazı önyargılılar, imalı göndermelerde bulunmuşlar…

“Ne işin var Ankaragücü-Galatasaray maçında” gibi, kendilerince ayar vermeye çalışmışlar…

Çokta önemli değil…

Pazar günü İstanbul’da toplantıya katılacağım,  aynı günün akşamı da Galatasaray-Fenerbahçe maçını izleyeceğim…

Elime böyle bir fırsat geçmişken, tarihe tanıklık edeceğim…

Ne var bunda?

Ne Galatasaraylı ne Fenerbahçeli, ne de Beşiktaşlıyım…

İşimde olmaz…

Futbolu seviyorum…

Boksu sevdiğim gibi…

Şunun da altını bir kez daha çiziyorum; nasıl bir Konyasporlu olduğumu başkaları değil, ben biliyorum… 

Velhasıl Sivasspor-Konyaspor maçını izlemedim, dolayısıyla da bu maçla ilgili tek kelime etmedim…

Ama bazı insanlar, kendi sosyal medya hesaplarında “Konyaspor maça asılmadı, Sivasspor da 1-0’la ligde kalmayı garantiledi” minvalinde laflar etmişler!

Bence ayıp etmişler…

Ligin sonu gelmiş, ligde iddiası olmayan kulüplerin hiçbir futbolcusu riske girmez, elini ayağını, kafasını gözünü sakatlamak istemez…

Bu doğaldır…

Dolayısıyla böyle bir maç oynamış Konyasporlu oyuncular…

Kimsenin öküz altında buzağı aramasına gerek yok.