Mardin Müftüsü Konyalı Ali Hayri Çelik, Gurbetten Konya’ya Bakanlar sayfamıza özel gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ilk bölümünde insanlığın kurtuluşunun Batı’da değil, İslam’da olduğuna vurgu yapmıştı. Ali Hayri Çelik, söyleşimizin ikinci bölümünde, müftüsü olduğu Mardin’le ilgili fikirlerini paylaştı.

Eğitim Merkezi ile birlikte yüksek lisansınızı da tamamladınız. O dönemi sizden dinleyebilir miyiz?

Konya’ya memleketime tekrar dönmüştüm. 2000 yılında alanında mütehassıs, içten ve samimi hocalarımızın nezaretinde ilahiyat fakültesi üstü ileri düzey hem klasik hem modern İslami ilimler tedrisatı alıyorduk. Ben bir taraftan da Selçuk Üniversitesinde Kelam bölümünde yüksek lisans eğitiminin ders ve tez bölümünü birlikte götürüyordum. Tabi bu benim için zor oluyordu. Ama hamdolsun sebat ettik, azmettik. 2003 yılında hem Konya İhtisas Eğitim Merkezi hem de yüksek lisans diploması almış aldım. İhtisas dersleri yalnız başına çalışılamaz, bu dersler bir kolektif çalışmayı gerektirir. Onun için İhtisas okuyan kimsenin sosyal hayata pek vakti kalmıyor. Hafta sonları dâhil arkadaşlarınızla bir araya gelip işlenilen derslerin yeniden tekrarı ve dersin müzakeresini yapmak durumundasınız. Yoksa sizin üzerine bina edeceğiniz temel dersler kafanızda tam oturmuyor. O dönemde büyük fedakarlıklarla bir araya gelip arkadaşlarımızla ortak aklın çalışma temposu her konuda zihinlerimizde yeni ufukların açtığı o bereketli ortamlarda hamdolsun büyük birikimler ve donanımlar kazandırdı.

Konya’nın en uzak ilçesinde vaizlik yıllarınız nasıl geçti?

Etrafınızda gördüğünüz çoğu Müftü ve Vaiz Yunak gibi uzak ilçelerde çalışmamışlardır. Yunak, Konya’ya 170 km kadar, hemen hemen en uzak ilçelerinden birisidir. En uzak ilçelerimizin de din hizmetine ihtiyacı vardır. Orada İmam Hatip Lisesinde, İnönü Ortaokulunda Yunak Cezaevinde dersler yaptım. Bekar olarak görev yaptım, ara sıra Konya’ya gidip geldim. Merkez Cami dâhil tüm camilerde, hatta köy camilerine kadar vaazlar ettim. Oradaki görevlilerle dostluklarımız oldu. Güzel insanları tanıdığım Yunak Konya’daki ilk göz ağrımız oldu.

Ve ilk müftülük dönemi… Güneydoğu’dan sonra bu kez Doğu Anadolu’ya gittiniz. Erzurum’da nasıl bir dönem yaşadınız?

Erzurum’un güneyinde ama Erzurum’dan 5 derece sıcaklıkta, Muş Varto yolu üzerinde bulunan Erzurum’un güneyinin en büyük ilçesi ilk Müftü olarak görev yerimiz oldu. Erzurum’luların ifadesiyle “Kış memleketi”, yılın 8 ayı beyaz örtü kar kalkmaz. Böyle soğuk bir memleketin sıcak kalpli insanlarının bulunduğu yerde iki yıl iki ay görev yapmak nasip oldu. Erzurum’un dini kültürü yaşam biçimi birçok konuda bize yakındır. Güzel anılarımız ve hizmetlerimizin olduğu Hınıs ilçemizde Peygamber sevgisi salonlara sığmazdı. Bin 500 insan programın yapılacağı salonu doldururdu. Hamdolsun içini doldurarak yaptığımız programlara aşırı ilgi göstermeleri bizleri her zaman duygulandırmıştır.

Konya’ya dönüşünüz, yine uzak bir ilçeye, Derebucak’a odu. Bu küçük ilçede nelerle karşılaştınız?

Konya’ya Antalya sınırında şirin bir ilçeye gelmiştik. Konya’nın en çok yağış alan yöresi, kışın iyi karların yağdığı, insanların gurbette olduğu şirin bir ilçeye gelmiştik. Ekilebilir arazi azlığı dolayısıyla el sanatları anlamında tüfek yapımı ile geçinen önceleri kasaba olan bu belde çıkan yangın sonucu devletin Avrupa’ya işçi götürmede öncelik tanımasıyla hemen hemen her evden en az bir kişi Avrupa’ya işçi olarak gitmiş. Birinci kuşak gurbetçiler emekli olduktan sonra memleketlerine yerleşmişler. İnsanların cömert olduğu, hayır ve hasenat konusunda birbirleriyle yarıştıklarını gördüğüm Derebucak’ta modern görünümlü evler olsa da köy kültürü yaşanmaktadır. Derebucak’ta kahvehanelere kütüphane yaptırarak Kıraathane kültürünü yaşatma yönünde çalışmalarımız oldu.

Pozantı döneminde nelerle karşılaştınız?

Adana’ya bağlı olsa da Pozantı, İç Anadolu kültürü hâkimdir. Çukurova’nın yaylası olan Pozantı’nın dünya çapında kaliteli suyu vardır. Şekerpınarı’ndan çıkan su tüm evlerde musluklardan akar. Müftülük hizmetlerinde çok güzel hizmetler gerçekleştirdik. Gençlerle sohbet programlarımız, 4-6 yaş kurslarımız, dini duyarlılığı canlı tutuma adına Cuma namazı sonrası yürüyüş ve dua programlarımız olurdu. 15 Temmuz gecesi ve sonrasında ilçede yapılan programların tamamını Müftülük olarak bir STK ile birlikte gerçekleştirdik. Tabi hepsinden önemlisi Müftülük Külliyesi inşaatının kabasını bitirip Sinop iline tayinimiz çıkmıştı. Hz Ali Cami, Gençlik Merkezi, 4-6 Yaş Kur’an Kursu, Toplantı Salonu gibi bölümleri olan Külliye Pozantı ilçemize ayrı bir heyecan getirmişti.

İlk İl Müftülüğü göreviniz bir Karadeniz şehrinde oldu. Sinop sizin için ne ifade ediyor?

Türkiye’nin en genç İl Müftüsü olarak 40 yaşında İl Müftüsü olarak Türkiye’nin en kuzey noktasındaki iline atanmıştık. Türkiye’nin belki doğal güzellik olarak en güzel illerinden birisi olan Sinop’ta başta gençlik hizmetleri olmak üzere çok güzel hizmetler gerçekleştirdik. 4-6 Yaş Kuran Kursları açtık, Gençlik Merkezi açtık. Sinop’ta gençlerle her hafta sohbet ve sonrasında değişik etkinliklerin olduğu uzun süreli programlar düzenleyip sonunda Çanakkale-Bursa-İstanbul turlarıyla çalışmalarımızı taçlandırdık. Salgın hastalık baş gösterince Sinop’ta doğal güzelliklerin önünde video çekimli vaaz irşad hizmetlerimiz Türkiye için örnek oldu. Birçok müftülük bu hizmetleri gerçekleştirmek için bizi takip ettiler.

Üç dine mensup insanların yaşadığı Mardin, adeta bir dini turizm merkezi olan Mardin’i nasıl buldunuz?

İslam ordularının Anadolu’da ilk fethettiği topraklardan birisi olan Kadim kardeşlik şehri Mardin eski Süryani Hıristiyanların yaşadığı şehir iken Hz Ömer döneminde 639 İslam’la tanışmıştır. Birisi Mardin Merkezde birisi de Midyat’ta olmak üzere iki tane bölge Metropolitliği vardır. Patriğin altı, papazın üstü olan bölge dini otorite iki Metropolit Mardin ilindedir. Asırlar boyunda farklı dinler ve diller kardeşçe yaşamış ve hiçbir zaman ayrılık unsuru olmamıştır. Bölgede Türkçe, Kürtçe, Arapça, Süryanice konuşulmaktadır. Az da olsa Ezidi ve Keldaniler de bulunmaktadır. Diyarbakır’da Üniversiteyi okumam hasebiyle bölgede yabancılık çekmiyorum. Burada Müftü ve hocalara çok aşırı bir saygı ve hürmet gösterilmektedir. İnsanlar çok sıcakkanlı, esnaflar yolda size kolonya ikram edip yemeniz için küçük yiyecekler ikram ederler, evine davet edip yemek yedirmek isterler. Eski Mardin ve Midyat özellikle taş yapıları ile turizm bölgesi olup hem tarihi camiler hem de kiliseler turistlerin uğrak yerleridir. Mardin’in kurucusu Artuk bey Kudüs’te kaldığı sürece şehir imar planını tıpkı Kudüs gibi inşa etmiştir. Evler kıbleye bakar dar sokakları, tünel gibi geçiş koridorları (abbara) şehre ayrı bir güzellik katar. Burada din hizmeti vermek için var gücümüzle Allah’a hamd olsun çalışmaya gayret ediyoruz.

Görevleriniz sebebiyle Orta Anadolu’dan Karadeniz’e, Güney Doğu Anadolu’dan, Doğu Anadolu’ya geniş bir kültür yelpazesini yakından gözlemleme imkânı buldunuz. Benzerlik ya da farklılıklar adına bize neler anlatabilirsiniz?

Ülkemizin her köşesinin ayrı güzellikleri var. Kültür ve yaşam biçiminde farklılıklar var. Ortak noktaları olduğu gibi ayrıştığı yerler var. Konyalı olmam dolayısıyla hep kendi doğup büyüdüğümüz pencereden olaylara bakıyoruz. Ama her farklı ortam bizlerin fikir dünyasına büyük katkılar sağlıyor. Hiç Konya dışına çıkmamış insan karşılaştığı birçok olayı anlamakta zorluk çeker. Olaylara tek pencereden bakar. Kişilerin yetiştiği ortam çevre faktörü kişilerin dünya görüşünde doğrudan etkiler. Ben çalıştığım her bölgede yaşadığım insanlardan çok şeyler öğrendim. Memleketimizin bu denli zengin kültürel mozaiğinde Konya’nın bize kattığı güzellikleri de görev yaptığımız yere taşıyarak oradaki insanların da Konya kültürüyle tanışmasına vesile olduk. Her gittiğimiz yerde Konyalı olmanın hatırını ve saygınlığını hep gördüm. Türkiye’nin birçok farklı bölgesini gören birisi olarak olaylara tek bir pencereden değil birçok pencereden bakmayı öğrendim. Sosyolojik olarak toplum psikolojisini, toplumların dinamiklerini öğrenmiş olmam, topluma din hizmeti sunan birisi olarak şahsıma büyük katkılar sağladı.

Dünya ülkeleri kadına yönelik şiddetin önünü alabilmek için ‘peşin hükümlü’ metinler hazırlayıp çareler ararken İslam’ın bu konudaki tavsiyelerini insanlığın gündemine taşımak için neler yapmak lazımdır?

Dünyada kadına karşı şiddetin temel saiklerini sanki İslam’dan kaynaklanan bir durum gibi sunma gayretleri var. Halbuki 13. yüzyılda Avrupa’da kadına değer verilmezken İslam 7. yüzyılda kadınlara şerefli bir makamı vermiş, peygamberimiz onları kırılacak bir kristale benzetmiş ve “İnsanların en hayırlısı eşlerine iyi davrananlardır” buyurarak tavsif etmiştir. Kadına karşı şiddeti bu merhaleye getiren, kadınları olduğu yerden koparıp, erkeklerle yarış edercesine onların karşısına bir rakip olarak çıkaran Batı zihniyetidir. Kadın erkeğin rakibi değildir. Herkesin fıtratına göre yapacağı işler vardır. Karşılıklı görev ve vazifeleri sevgi ve muhabbetle yapan eşler arasında şiddet olmayacaktır. İslam en büyük değeri aileye vermiştir. Modern hayatın doyumsuz hırsları eşleri birbirine karşı düşman yapmıştır. Ailede alemlerin rabbi Allah’ın rızası ve hükümlerine eşler gönülden boyun eğerse hiçbir problem olmayacaktır. Rabbimizin lütfettiği kutsal yuvada elde edilemeyen aile sıcaklığı Batı’nın ortaya koyduğu kurallarla mı giderilecektir. Batı’nın felsefesinde karşılıksız Allah rızasına dayalı bir sevgi yoktur. Kapitalist zihniyetin sürekli harcamaya ve tüketmeye matuf telkinleri insan nefsini kışkırtarak ailedeki düzeni alt üst etmiştir. Bizim kadim değerlerimiz aile içi şiddeti ve eşlerin birbirine düşmanlığını söndürecek en büyük kuvvettir.

Görev yaptığınız diğer şehirlerden baktığınızda nasıl bir Konya görüyorsunuz?

Konya hep milli manevi değerlerin toplum nezdinde hissedilir derecede sıcaklığı ile yaşandığı yer olarak bilinir. Gerçekten de öyledir. Bazen bir namaz çıkışında amcaların samimi sohbetleriyle cami avlusundaki insanlarla tanışma ve yol göstermedeki tavırlarını arıyorsunuz. Konyalı olduğumuz söylediğimiz her yerde hemen herkesin Mevlâna ile ilgili bir hatırası vardır. Kimisi Mesnevi’sini okumuştur kimisi türbesini ziyarete gelmiştir. Konya benim için dışarı çıkılınca hep özlenen ve insanı sevgisiyle ana kucağı gibi sarmalayan bir sıla olmuştur. Bağrında taşıdığı tarihi şahsiyetlerin yaşayanlar üzerinde gerçekten tesiri olduğu uzaktan daha çok hissedilen bir baba ocağıdır. En çok özlenen tarafı da modern şehir olan Konya’mızda yaşatılan kırsaldan getirdiğimiz geleneklerimiz ve modern hayata karşı direnen köylerimizden şehre taşıdığımız muhafazakar kültürümüzdür.

MUSTAFA GÜDEN

Editör: TE Bilişim