2

Gençlerimiz hem  umut hem gelecek Gençlerimiz hem umut hem gelecek

Ayşe As: Ali Küçük Hoca belli bir cemaat, fraksiyon ya da gruba mensup muydu?

Ali Küçük eşittir Kur'an diyebiliriz. Kur'an herkese lazımdı; o yüzden her yere gidiyordu. Onun anlattığı şey dar bir kalıp değildi. Kur'an' la ve Allah ile insanların arasındaki engelleri kaldırmaya çalışıyordu.

Ayşe As: Ali Küçük Hoca'nın, Kur'an'ın anlaşılması konusunda öncü olduğunu düşünüyor musunuz?

Babamın yaşadığı dönemde Kur’an’ın anlaşılması konusu bugünkü olduğu şekilde değildi. O bunu fark ettikten sonra kendini bu alana vakfetti böylece bu alanda büyük bir çığır açmış oldu.

Ayşe As: Ali Küçük Hoca'nın etkilendiği kişiler var mıydı?

Lisedeyken bütün vaktini Konya’da bulunan Yusuf Ağa Kütüphanesi’nde geçirdiğini anlatırdı. Zamanla ilimde ilerleyince lisedeki hocalarının dikkatini çekmiş ve hocaları diğer sınıflara derse girince: “Bu okulda Ali küçük diye bir talebe var, onun okuduğu kitapları görseniz şaşırırsınız” derlermiş. Sonrasında diğer talebelerin de ondan etkilenerek kütüphaneye gitmesine vesile olduğunu anlattı. İnsanlara ilim öğretmeye ve Kur’an anlatmaya daha lisedeyken başlamıştı.

Zamanla okulunda, kendisine fikir danışılan biri konumuna gelmişti. Anlattığına göre hocalarının ilminden yararlanmak için evlerini ziyaret eder sürekli sorarak, onlardan istifade etmenini yollarını arardı.

Gençliğinde bir ders dinlerken veya bir kitap okurken sürekli ilmi notlar tutması arkadaşlarının dikkatini çeker bazı arkadaşları: “Niçin bu kadar not tutuyorsun?” diye şaşkınlıkla sorduğunda: “Bunun kıymetini size nasıl anlatsam?” dermiş. Gençlik döneminden kalma not defterleri hala mevcuttur.

Ayşe As: Ali Küçük Hoca bir gününü nasıl geçirirdi? Geçimini sağladığı bir işi var mıydı?

35 yaştan sonra bilfiil iş hayatında olmadı. Geçimimizi sağlayan, devam eden yatırımları vardı. Sabah kahvaltıdan sonra dersleri başlıyordu. Mesela bir kursta, öğrenci yurdunda, dersleri oluyor, öğleyle ikindi arasında eve geliyor, yemekten sonra tekrar birkaç yerde dersi oluyordu. Akşam yemeğini mutlaka evde yer, birkaç saatini evde geçirirdi. Sonra tekrar derslerine giderdi. Gün içinde bu şekilde 5-6 ders grubu muhakkak oluyordu. Konferans varsa annemizle birlikte şehir dışına gider, orda da dersler yapardı. Evde olduğu saatlerde mutlaka soru ve istişare için gelenler olurdu. Bizim aktif olarak ilmin her boyutu gündemde olurdu.

Ayşe As: Evinizdeki çalışma ortamınız nasıldı? 

Babam oturma odasında bilgisayarın başında çalışırdı. Bizim çalışma odalarımız vardı ama babamın yoktu. Bazen bizleri de kitaplarımızla beraber yanına çağırır, oturma odasına toplardı. Zaman zaman hepimizin aynı ortamda çalışmasını isterdi. Kendisi her daim bizim olduğumuz odada çalışırdı, yazardı.

Ayşe As: Bunu bir strateji, eğitim metodu olarak mı yapıyordu? Sessiz sakin bir ortamda çalışmayı istemez miydi?

Kendisine bir kule kurmazdı. Bizim yanımızda, yüzü duvara dönük değil yüzü bize dönük olarak çalışırdı. 

Ayşe As: Ali Küçük Hoca için Ümmet neyi ifade ediyordu?

Onun için ümmet, emeğini hesap etmeden cömertçe vakfettiği bir dünyaydı. Dünya Müslümanlarından, siyasetinden kopuk bir bakış açısı yoktu. Mahalle davası değil, kainatı temsil eden bir dava düşüncesi vardı.

Ayşe As: Çağın teknolojisinden ve araçlarından faydalanır mıydı?

Evimizde babamın kendisinin kullandığı ilk laptop bilgisayar, Bilgi Üniversitesi'nde teknolojideki ilklerden biri olarak sergilenmiş. Teknolojik imkanların tebliğ faaliyetlerinde çok fazla kullanılmadığı bir dönemde bu imkanların her birini kullanarak videolar çekti, yazılar yazdı. Kur'an'ın İnsanlara ulaşmasını kolaylaştıracak çağın araçlarını kullanmaktan çekinmezdi. Buna karşı da değildi.

Ayşe As: Çok teşekkür ediyorum, babanız Ali Küçük Hoca ile bizi tekrar buluşturduğunuz için. Allah O'na rahmet etsin. Mekanı Cennet olsun Peygamberlere komşu olsun.

Kaynak: Ayşe As