Seçimden yeni çıkmış bir milletiz. Halen seçimin izlerini silip, kendimize gelemedik...

Uzunca bir süre de seçim sonuçlarından, analizlerden, söylemlerinden, ne olacağına ve sürecin nasıl işleyeceğine yönelik merakımızdan, olasılıklar ve olasılıksızlıklardan kurtulamayacağımız belli...

İnsan hayatında belli yol ayrımlarına giriyor zaman zaman. Bir seçim yapması gerekiyor. Önündeki iki tercihten birisi onun hayatının dönüm noktası olabiliyor. Seçmemek gibi bir şansı yok. Bir tercih yapmak zorunda kalıyor...

Bu tercih onun için nelere mâl olacak, neler yaşatacak, nasıl bir yön belirleyecek bilinmiyor. Bir bilinmezin tercihini yapıyoruz günlük hayatta. Ve bunu sıklıkla yapıyoruz...

Kaderdiyoruz buna. Kader çizgisi içerisinde yaptığımız seçimlerle yönümüzü belirliyoruz. İrade meselesi... İrademizle, Allah'ın lütfettiği akılla olaylara bakıp, istişareler ederek kendimiz için en doğru olduğuna inandığımız karara varıyoruz. Bu karar da bizim seçimimiz oluyor.

Seçmeden önce olasılıkları düşünüyoruz uzun uzun...

Görüşü, duruşu ne olursa olsun, yaratılmışların en yücesi, eşref-i mahluk olan insan, Allah'ın kendisine verdiği akıl ve fikir yürütme kabiliyetiyle tüm bu olasılıkları değerlendirerek bir sonuca ulaşıyor.

Eşref-i mahluk olan insan, her ne kadar nefsani duygularla hareket ediyor olsa da, ne kendisinin, ne de bir başkasının kötülüğünü doğrudan istemez. Akıl sahibi olmak da bunu gerektirir. Zaten dinimiz de iyilikleri gösterip, kötülüklerden uzak tutmayı emreder.

İnsan bunları düşünürken, zamanı durduramaz. Zaman akıp gider... Geçen zaman da insanın lehine değil, aleyhinedir...

Hayırlı işlerde hızlı davranmak gerektiğinide Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde buyurmuştur.

Buradan hareketle, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri doğrultusunda, yöneticilerin veya yönetici adaylarının hızlı hareket etmelerini istemek de bu milletin en doğal hakkıdır.

Çarşıda, pazarda, kahvede, dost sohbetinde siyaset konuşuluyor. Konuşuluyor da laftan öte gitmiyor. İcra makamında olanların bir an önce harekete geçmesi ve hayırlı adımlar atması gerekiyor.

Bu hayırlı adımlar için olasılıksızlıkları bir kenara koyup, olasılıklar üzerinde düşünmek gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz dönemde tek başına hükümeti kurmak mümkün değil. Bir koalisyon için kollar sıvandı ancak, bir türlü harca el uzatılamadı. Bekleniyor sadece...

Bekledikçe de kaybediliyor.

Kırmızı çizgiler, uç söylemler, olmazsa olmazlar hikaye...

Kimse kendisinden, duruşundan, düşüncesinden taviz vermek istemez. Ama amaç devletin bekası ve milletin huzuru ise düşünmekten korkulan şeyleri de düşünmek gerekir. İnsan nasıl kendi iç dünyasında attığı adımları düşünerek atıyor, verdiği kararları düşünerek veriyor ve bunu yaparken de zamanla yarışıyorsa; aynı şekilde millet adına adım atacak, millet adına ve millet için düşünecek olanlar da zamanla yarışıyor olduklarının ve zamanın onların aleyhine işlediğinin farkına bir an önce varmalı.

Mesnevi'den:

“Bil ki bir akıl, başka bir akılla birleşti mi kötü işe, kötü söze mani olur.”