MUHARREM AYI KARDEŞLİĞE KAPI AÇMALIDIR.

Hicri 61. yılda Kerbela'da yaşanan müessif hadise ayrılıkların ve kutuplaşmaların değil de yeni kardeşliklerin ve yakınlaşmaların fırsatı neden olmasın. Hz. Hüseyin sevgisinde buluşmamıza yeni köprüler kurmamız için bir fırsat olmasın. Çünkü Hz. Hüseyin hepimizin önderi, O'nun uğrunda hayatını feda ettiği değerler tüm inananların özlemini çektiği değerlerdir. Hz. Hüseyin'in haksızlığa karşı duruşu, mücadele ruhlu oluşu; tüm mazlumların ilham kaynağıdır. Dolayısıyla dünya Müslümanları olarak yaşadığımız acılar, ayrılıklar hep Hz. Hüseyin'in duruşunu kendimize örnek almadığımızdan dolayıdır. Hz. Hüseyin'in kanı Kerbela'ya düştü. Evladı Nebi'nin düşen bu kanı tüm Müslümanların altında gölgeleneceği Hüseynî davanın yeni tomurcukları olsaydı, acılar derinleşmeden muhabbete dönüşseydi, yaslar tutulmayıp, 10 Muharremler yeni kardeşliklere kapı aralasaydı; Modern dünyada Müslümanların yaşadığı şu acılar, düşmanlıklar olmayacaktı.

Kaç zamandır. Alevi kardeşlerimizle oturup bir 10 Muharrem akşamı soğuk suyu yudumlarken Hz. Hüseyin'i düşünerek anlatabilsem, Can'larla bir araya gelip Hz. Peygamberin Reyhanı Hz. Hüseyin'in yolunda birlikte yürüyelim desem diyordum.  Geçen Hafta canlardan bir Amcamızın vefat yıldönümü vardı. "Sazcı Ali Amca'nın Mevlidi" vardı. Yasin Suresinin okunduğu, ilahi ve kasidelerin olduğu sonu da dua ile biten bir programdı. Beni de davet etmişlerdi. Bir araya gelip sohbet etmek için can attığım meclis orada idi. Uzaktan yakından Merhum Sazcı Ali Amca'nın dostları oradaydı. Hemen Mevlid'in icra edildiği Ali Amca'nın evinin bahçesine koştum. İmam kardeşlerimiz ses sistemini kurmuşlar Kur'an okuyorlardı. Mehmet hocamız da Hz. Hüseyin'e bir Mersiye okudu. Sıra bana gelmişti. Mikrofonu elime aldım. İlçe Müftüsü olduğumu söyleyerek başladığım konuşmamda önce toplanma sebebimiz olan Sazcı Ali Amcaya ve bütün geçmişlerimize Allah'tan rahmet diledim. Sözü, içerisinde bulunduğumuz Muharrem ayına ve Kerbela hadisesine getirdim. Yolumuzun Hz. Hüseyin'in yolu olduğu, Hz. Hüseyin'in iman ve mücadele adamı olduğunu, Babası Hz. Ali'nin de haksızlıklara karşı dik durduğu yiğitçe mücadele ettiğini, ama onların cenk meydanından önce mihrapta nefsi ve şeytanıyla mücadele ettiğini, hayatlarını vakfettiğini, Rabbine yakınlaştığını namazda son nefesini verip şehit olduğunu anlattım. Milletimiz her zaman mağdurun ve mazlumun yanında olmuştur.  Bakın her evde bir Ali, bir Hasan bir Hüseyin, bir Fatıma bir Zeynep vardır.  Hiçbir evde Yezid ismine rastlayamazsınız dedim.

Bizler aynı suyu içmiş, aynı ayazda üşümüş, ortak kaderi paylaşmış, Hz. Muhammed'e Ümmet olmayı şeref bilmiş bir milletiz. Rabbimiz kimseye kabirde mezhebini ve meşrebini sormayacaktır. Dinimiz, Kitabımız ve Peygamberimizden sorulacak, namazdan hesaba çekileceğiz. Aramızdan duvarları, ayrılıkları kaldıralım. Hz. Hüseyin sevgisi altında Rabbimiz bizleri kardeş eylesin dedim. Sonra hep birlikte elleri semaya kaldırıp dua ettik. Duamızda Muharremlerimize Kerbela ateşi düşürme Ya rabbi diyerek başlayıp Hz. Ali, Hz. Hasan ile Hüseyin'e ve ehli beyte dua ederek bitirdik. İnanır mısınız herkesin gözlerinde bir ışıltı vardı. Yüzler gülüyor Ali Amca'nın ölüm yıldönümü bizleri bir araya getirerek dostluklara kapı aralamıştı. Muharrem ayının gölgesinde Kerbela ateşinden gönüllerde yeni dostlukların yeşerdiği ve kardeşliğimizi pekiştirecek hatıralarla ayrıldık. Bizlere şimdiye kadar sizinle nasıl tanışmadık, neredeydiniz mealinde tebrik ve teşekkür ifade eden tatlı sözlerle uğurlandık. Bu birliktelikten gördük ki bizler aynı inancı paylaşan fakat farklı dünyalarda gezen insanlarmışız. Hâlbuki bir adım yaklaşmak, acıları ve sevinçleri paylaşmak ne büyük kapılar açacaktır. Ön yargılarımız bizi yalnızlığa mahkûm etmemeli, Tarihte yaşanmış acılar bizleri derin ayrılıklara götürmemelidir. İnsanlarla diyalog ve toplumun inancına ait değerleri hoşgörüyle karşılama her zaman kendi düşüncelerimizi ve değerlerimizi karşı tarafa anlatma imkânı verir. Neden aynı toplumda yaşadığımız halde tanışmadan bu dünyadan ayrılalım. Bizler düşüncelerimizi ve inancımızı körü körüne taklit ederek devam ettirmeyi esas almış bir dinin mensupları değiliz. Dinimiz İslam akletmemizi, muhakeme edip tefekkür etmemizi istiyor. İlk inen ayetler “oku” diyerek başlıyor. Okur yazarlığı olmayan bir peygambere “Oku” emri aslında muhakeme et, kainatı tefekkür et, İç âleminde ve dış âlemde gözünle gördüğün her şey seni yüce kudret sahibine götürüyor mu anlamındadır. İşte okumanın, bilgi sahibi olmanın anlamı budur. Dolayısıyla toplumdaki her düşünceye sahip insanlar bir iletişim ve etkileşim içerisinde olmalı ki hatalar düzeltilsin, kapalı kalmış konular aydınlatılsın. Herkes aslında inancını yükselttiği bir temelde haklıdır. Ama onu haklı kılacak deliller, başka delillerle karşılaştırılmadığı için hakikati yalnızca kendi penceresinden görünen olduğunu zanneder. Okumak, araştırmak, karşılaştırmak, muhakeme etmek, tefekkür etmek, diyalog kurmak ve ahirette verilecek hesabı düşünmek insanı her zaman hakikate götürecektir. Rabbim bizleri Kur'an'ın aydınlığında Hz. Muhammed'in önderliğinde Hz. Ali'nin yiğitliği ve Hz. Hüseyin'in sevgisi etrafında toplanmayı nasip etsin.