7 Haziran sonrasında milletvekili olmak isteyenler aday adaylığı yarışına girdi.
Kimi parti binasında, kimi otellerde gösteriş içinde aday adaylığını açıkladı...
Milletvekili olmak için gerekli şartları sağlayan herkes aday adayı olabilir.
Hatta ne çok aday adayının olması Türkiye demokrasisinin güçlülüğünü gösterir.
Ancak milletvekili olma şartlarını yerine getirmiş olması bir yana nitelik açısından, vizyon bakımından milletvekili sıfatını taşıyıp taşıyamayacağına bakmak gerekir.
Türk parlamento tarihinde bırakın milletvekilini Meclis'e çaycı olmayacak insanlar milletvekili yapıldı, bakan yapıldı.
Meclis yemekhanesinde yemek yiyip, milletvekili koltuklarında göbek büyüten yalınayaklarla, dalkavuklarla, pişkinlerle, menfaatçilerle bu ülke acılar çekti, darbeler, krizler gördü, terör olayları arttı, teröristler şımartıldı ve ülke bölünme endişesi içine girdi.
Gerçi bu onların suçu değildi?
Suçlu onları vekil yapan zihniyetteydi.
Milletvekili olduktan sonra görevleri Türkiye'nin sorunlarından ziyade hükümetlerinin politikalarına her ne pahasına olursa olsun sahip çıkmak, yanlışı gözleriyle görüp, kulaklarıyla duymalarına rağmen vicdanen rahat olup Türk Milleti'nin gözünde şirin gözükmeye çalışmaktı.
Milletvekili sıfatı altında işleri dalkavukluk olan takla atmayı sevenler rollerini bugüne kadar çok iyi oynadı.
En iyi şekilde oynayanlar defalarca milletvekili yapıldı, iyi takla atamayanlar evlerine gönderildi.
Sonuçta ne oldu, Türkiye kaybetti. Kazanan ise Türkiye'yi bu halde görmek isteyen, ceplerini dolduran yardakçılar, rant çevreleri ve küresel güçler oldu...
Bu durum yani taklacı güvercin gibi takla atmak, dalkavuklukla şirin gözükmek çıkarcıların kafasına o kadar yerleşmiş olacak ki milletvekili aday adayları açıklamalarıyla ağızları açık bırakıyor.
Hem cumhurbaşkanına hem başbakana methiyeler düzüyorlar.
Sanki cumhurbaşkanı da, başbakan da olmasa 3. Dünya Savaşı çıkacak, kıyamet kopacak, Türkiye yok olacak...!
Adayların profiline bakıyorum.
Kimi Konya'nın önemli kurumlarından istifa edip gelmiş zatlar, kimi memur, kimi bürokrat kimi de akademisyen, kimi işadamı kimi de partili.
Bulundukları konuma bakıldığında kültürlü, geleceği görebilen, Konya'nın sorunlarına odaklanmış, vizyonu geniş... insanlar olmaları gerekiyor.
Ama iş öyle değil.
Hepsi şark kurnazlığına kaçıp övgüyle, şaklabanlıkla, şirin gözükmekle, methiyeler düzmekle 14'ün içinde yer almanın derdinde.
Milletvekili olurlarsa başta Konya olmak üzere Türkiye çok fazla bir şey beklemesin.
Parlamentodaki durum aynı tas aynı hamam devam eder.
Hükümet ilgili düzenlemeleri getirir, bunlar da emme basma tulumba gibi ellerini kaldırır indirirler.
Meclis yemekhanesinde yemek yiyip, koltuklarda göbek büyütüp, muhalefetin doğru söylediklerini de eleştirip, aynı şekilde haftada bir parti binasında basın toplantısı düzenleyip, STK'ları ziyaret edip, ilçe teşkilatlarına uğrayıp Konya'da milletvekili havası atarlar.
Her defasında övdükleri Selçuklu'nun başkenti Konya da önemli yatırımlardan mahrum kalmaya, sorunları birikmeye, kendi kendine büyümeye ve gelişmeye devam eder...
Milletvekilinin milleti temsil etmesi açısından vebali büyüktür. Onun için ciddiyet isteyen bir sıfattır milletvekilliği.
Ciddiyetten uzak olanlar, "milletvekili olacağım" demesin çünkü sonrasında hem kendilerini güldürüyorlar hem de sonunda bir hiç olup toplum vicdanında yok oluyorlar...