Patlamak, nesnelerin, iç basıncının etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek demektir. Patlamak fiilini hem soyut, hem de somut olarak milletçe çok kullanıyoruz. Ben de sıkıntıdan patladığım için bu konuda birkaç kelam etmek istedim.
Bu vakitler sınavların yaklaşmasından dolayı herkes de bir bunalma ve sıkılma hali mevcut. Sanırım haklıyız da! Hayatın bizi yeterince sınadığı yetmezmiş gibi bir de sınavlarda ter dökmek zorunda bırakılıyoruz. İlerdeki hayatımız için ama ileriye çıkacağımızdan bihaber!
Tabii milletçe patladığımız bir konu daha var. Dibimizde patlayan bombalar! Şu vakitler en çok canımızı sıkan hadise de bu olsa gerek. Üst üste gelen üzücü haberlerin yanı sıra insanların bu vicdansız halleri iyice canımızı sıkmaya başladı. İlk zamanlarda bu olaylardan ödümüz patlasa da bu duruma da ne yazık ki alıştık! Herkes bunun bile şakasını yapar oldu. Durumun ciddiyetinden uzak her şeyi dalgayla geçiştirmeye çalışır olduk.
Oysa önceden böyle miydik? Patlamayı, hayatın tadını çıkarmak için kullanırdık. Mısır patlatırdık mesela! Sevdiklerimizle filmler izler, muhabbetler ederdik. Sıkıntılarımızı patlayan mısır sesleri arasına saklar ve hepsini unuturduk. İnsan sevdikleriyle birlikte olunca mutluluk patlaması yaşıyor zaten! Ki bu patlama bütün kötü düşünceleri hapsedip, kendi içinde yok ediyor. Binaenaleyh gönlümüz rahattı o vakitler.
Ufacık çocuklar bile sıkıntı içerisinde kıvranıyorlar. Hepsi evde hapis olmaktan ve teknolojiyle avunmaktan bıkmış durumda! Yine ah eski zamanlar diyeceğim çünkü ne varsa eskiler de vardı. Yaşam standartları çok iyi değildi belki ama azla yetinmesini bilirdik, yükseklere göz dikmezdik. Sokaklarda unutuluyordu bütün kötülükler! Şimdi sokaklarda patlıyor bütün gerçekler. Aileler de haklı çocuklarını yanı başlarından ayırmamakta! Bu durum karşısında ne kadar kafa patlatsalar da nafile! Gerçek hayat hiç kimsenin yakasını bırakmıyor.
Herkesin gönlü patlamaya hazır bir yanardağ gibi beklemekte! Lavlar yine kendi kalplerimizi yakacak olsa da içerde sıkışan o kötü duyguları daha fazla durduramaz olduk. Milletin üstüne tüflerini savurmaya başladı bile terör! Her saçılan sızılar gönüllerde gam diye başköşeye yerleşiyor. Ama Allah var, gam yok. İnancımızla sakinleştiriyoruz gönümüzü!
Kurduğumuz onca güzelliklerin altına patlamaya hazır dinamitler yerleştirilse bile biz tek yürek, tek bilek her zorluğa göğüs gereriz evvelAllah! Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi,
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın!
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Hiçbir patlama bizi bölemez, korkutamaz. Yanımızda bir balon patlaması gibi kalır. İlk başta küçük bir ürperti olsa da sonradan silkinerek kendimize gelmemizi sağlar. Milletçe ne çok infilak ediyoruz bu aralar! Hepsi gelip geçici olan! Hayatı farkındalıkla yaşamak gerek.
Ve İstiklal Marşımızın son kıtasıyla bitirmek istiyorum,
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!