Heyhat, yine yabancı bir kelimeyle karşınızdayım. Sevdam olduğundan değil, sorunum olduğundan!
Kelimeler gökten zembille inmez demişti bir dersinde Sabahattin Payzın hocamız. Başımızda gençlik dumanının eylendiği o yıllarda anlayamamıştım bu sözün derinliğini. Yeni yeni idrak ediyorum ki, kelimeler toplumda ortaya çıkan yeni durumları, sorunları ifade etme ihtiyacına binaen doğuyor. İhtiyacınızı yerli kaynaklarınızdan, kendi söz dağarcığınızdan temin edemiyorsanız yabancılardan alıyorsunuz.
Megalomani de yabancılardan aldığımız bir kelime. Bize Fransızlardan geçmiş ama kökü antik Yunancaya dayanıyor. Megalo büyük, mania da delilik, çılgınlık demek. TDK Büyük Türkçe Sözlük'teki karşılığı büyüklük hastalığı.
Biraz araştırıldığında, esas olarak bir ruhsal hastalığı tanımlayan megalomaninin eskiden şimdilerde narsistik kişilik bozukluğu denilen durumu tanımlamak için kullanıldığını görürsünüz.
Dünyada neyin ruh hastalığı olup neyin olmadığını belirleyen bir güç odağı olduğunu biliyor musunuz? Bu odak, Amerikan Psikiyatri Birliği. Belli aralıklarla yenilediği Ruh Hastalıklarının Tanı ve İstatistik El Kitabı var. O kitapta megalomani diye bir hastalıktan söz edilmiyor. Dolayısıyla artık megalomani tıbbi bir tanı olmaktan ziyade sosyal hayatta kullanılan bir klişeye dönüşmüş durumda.
Tabii ki El Kitabı'nda olmaması dinozorlar gibi megalomanların da neslinin tükendiği anlamına gelmiyor. Megalomanlar var ve kanımca sayıları da günden güne artıyor. Sanki bir megalomani virüsü var ve dünya çapında bir salgın söz konusu!
***
İngiliz düşünür Betrand Russel, narsistle megaloman arasındaki bir farka dikkat çeker: Narsist beğenilmeye taliptir, megaloman ise güce.
İnsan hayatındaki anahtar kelimelerden biridir güç. Dillere pelesenk olan deyişinde ne diyor Lord Acton: Güç bozar, mutlak güç ise mutlaka bozar.
Güce talip olan megalomanın da insani değerler bakımından bozulması kaçınılmazdır. Güzel bir haslet olan özgüven onda hezeyana dönüşür. Megaloman müstağni hisseder kendini, çünkü kimseden bir şey istemeyecek kadar büyüktür o. Bütün insanlık ona hizmet için yaratılmıştır. Batlamyus kozmolojisinde dünya güneş sisteminin merkezi kabul edilirdi. Dünya ne ki, megaloman adeta evrenin merkezidir.
Peki nedir megalomana bu duyguları veren? Megalomanın kerameti kendinden menkuldür. Kazandığı küçük başarılardan, etrafındaki küçük adamlardan oluşur onun küçük dünyası. Bakmayın büyüklendiğine, aslında her saniyesi küçük dünyasının yıkılacağı korkusuyla doludur megalomanın zihni.
İnsan megaloman doğmaz, çevre onu adım adım ilerleyen bir süreçte megaloman yapar. Megalomanın önce bakışları değişir: Samimi bir göz göze gelmeden nefret eder. Ya kaçırır bakışlarını, Siz de kimsiniz ey sefil varlıklar! dercesine ya da bakışlarıyla hükmetmeye kalkışır karşısındakine.
Sonra sesi değişir megalomanın: Genizden çıkarmaya başlar sesleri. Kelimeleri yutarak konuşur. Kendince çok önemli şeyler söylediği için insanları pür dikkat dinlemeye sevk etmektir bilinçaltındaki amacı. Değişim sürecinde jest ve mimiklere değişir: dudak bükmeler, el-kol kıvırmalar! Derken megaloman kendisi olmaktan çıkar, bir markaya dönüşür: Sen benim kim olduğumu biliyor musun? kısa süre içinde Ben Falan Filan'ım!a ulaşır.
Yazımızı konuyla ilgili bir şiirle bitirelim. Aşağıdaki dizelerin yazarı Danimarkalı bir bayan. Hulda Dagny Lütken, 1896-1946 yılları arasında yaşamış. Çeviriyi Ata Karatay'a borçluyuz.
MEGALOMANİ
-Bir büyük Norveç şairine-
Siz
Norveç'in en yüce bir dağı
Ben
Minnacık Danimarkalı karınca!
Ne var ki
Kimseler önleyemedi
Bugüne kadar
Dağlara tırmanmasını karıncaların.
Evet, değişmez hiçbir şey
Dağ dağdır her zaman
Karınca, karınca.
Ama sayın üstad!
Ben sizin doruğunuza eriştiğimde-
Bir karınca boyu da olsa-
Daha yüksek sayılmaz mıyım sizden?
Haydi hoşça kalın!
***
Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)