Rus yapımı bir oyuncak bebek türüdür. Ahşap el yapımı olan bebekler ortasından açıldığında başka bir bebek çıkar, onu açtığınızda yine başka bir bebek çıkar. Tek anne figürünün içerisinde iç içe yerleştirilmiş beş veya yedi bebekten oluşur.
Matruşkalar genelde geleneksel Rus kıyafeti olan sarafan giymiş bebekler şeklinde boyanır. Ancak bazen Sovyetler Birliği liderleri olarak çizilmiş olanları da vardır.
İşte esas itibariyle dikkati çeken kısım bu. Bir liderin içinden başka bir lider, onun içinden de bir başkası! Bu hikâyeyi ilk duyduğumda aklıma bugünün liderleri geldi. Şöyle ki; tanıdık diyorsunuz birçok anlaşmalar yapıyorsunuz ithalat ihracat vs. Bir sabah bir uyanıyorsunuz ki o anlaşma yaptığınız babacan tavırlı liderin işaret parmağı sizin üzerinizde. Hop hadi bakalım içinden çıkıyor bambaşka bir yüz. Tıpkı matruşkalar gibi. Ne oldu şimdi? Düne kadar iyiydik de bugün değişen ne?
Neyse efendim fazla siyasi konulara dalıp da canınızı sıkmayayım. Zaten basın yayın hep benzer haberlerle dolu. Ben biraz Tolstoy'un Rusya'sından bahsetmek istiyorum. Bilindiği gibi Tolstoy sadece Rusya'da değil bütün dünyada kabul görmüş bir usta yazar. Rus Halkı hakkında, kadınlar ve erkekler hakkındaki birçok eserinde, yerinde ve doğru kabul edebileceğimiz pek çok tahlilleri mevcut. Tanzimat Döneminden bu yana pek çok Türk yazarı etkilemiş fikirlere sahip. Örneğin Kadının Ruhu adlı romanının arka kapak yazısında aynen şu cümleleri kurmuş:' Sevildiğini hisseden kadın kadar çekilmez bir şey yoktur! Kadının gerçekte namert ve tehlikeli olan tabiatı öyle bir safhada adeta öldürücü bir mahiyet alır. Yabani kedilikten, zehirli yılanlığa geçer ve gitgide hayalimizin ölçemeyeceği kadar derin, nihayetsiz ve tuzlu kötülük denizinde, gülerek çırılçıplak yüzmeye başlar'.
Sevilen ve sevildiğini hisseden kadın hakkında Tolstoy'un görüşü bu yönde; Şimdide bir Türk yazara kulak verelim. Yazarımız Fecr-i Ati'den yetişmiş Yakup Kadri Karaosmanoğlu. Yayınlanmış birçok eserinin yanında romanları ile daha çok tanınmış olan yazarımızın Yaban adlı romanında büyük Rus düşünür ve yazar Tolstoy'dan ne denli etkilendiği şu satırlarda apaçık ortaya çıkar: ' ! Zira sevildiğini hisseden kadın kadar çekilmez bir şey yoktur. Kadının gerçekte, namert ve kancık olan tabiatı, öyle bir safhada, adeta öldürücü bir mahiyet alır. Yabani kedilikten Zehirli yılanlığa geçer ve gitgide, hayalimizin ölçemeyeceği kadar derin, nihayetsiz ve tuzlu kötülük denizinde, gülerek çırılçıplak yüzmeğe başlar'!
Bu satırları okuduğumda ne yalan söyleyeyim biraz hayal kırıklığı ve şaşkınlık yaşadım. Niyetim usta yazarımızı kötülemek değil. Fakat bu görüşü noktası ve virgülüne kadar aynen kullanmak yerine en azından kendi cümleleriyle ve tabi ki kendinden bir şeyler katarak husule getirse daha isabetli olmaz mıydı diye düşünmeden de edemiyorum. Özellikle bizler onları örnek alarak kendimizi geliştirmeye çalışırken. Örnek alma, öykünme tabi ki olacak. İnsanın kendini belli hususlarda yetiştirmesi için farklı görüşlere açık olmasının yanında fikir bakımından kendine yakın bulduğu kişiler de olmalıdır. Bu zaten doğal ve olması gerekendir. Böylelikle kişi kendi üslubunu geliştirir ve yolunu çizer kanaatindeyim. Fakat basmakalıp fikirler kişileri ve toplumları bir kısır döngüye sürüklemez mi? Belki yazarımız orada Tolstoy'dan bahsederek fikirlerine katıldığı noktasını belirtseydi en azından daha etik kabul edilebilirdi ne dersiniz?
Konuyu nereden nereye getirdik. Efendim Matruşkalara iyi tarafından bakalım. Söz gelimi insan çok yönlü bir varlıktır. Değerli bir maden misali işlendikçe içinde nice cevherler çıkar. Veya insan iyileşme, kemale ulaşma, insanı kâmile varma yolunda bedeni ve nefsi riyazet çerçevesinde ele alınırsa son derece mükemmel sonuçlar ortaya çıkacaktır. Sıcacık gülümsemelerle dolu bir hafta sonu dileğimle!