Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in doğumunu Mevlid Kandili olarak idrak etmek, kadim geleneklerimizden birisidir. 1989 yılından beri Diyanet İşleri Başkanlığı buna ilaveten Peygamberimizin doğum günü olan 20 Nisanı da içine alan haftayı Kutlu Doğum Haftası olarak kutlayarak bu haftaya resmiyet kazandırmıştır. Her yıl toplumda eksikliği hissedilen bir konuyu ele alan Diyanet, bu yıl gerçekten ümmetin büyük bir yarası olan bireysel ve toplumsal dağınıklığı ve kopukluğu tedavi ve tamir etmek için 2016 yılı Kutlu Doğum haftası için "Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet" konusunu belirlemiştir. Tevhid çoktandır unuttuğumuz kalbimizin derinliklerinde Allah'ın tekliği ve bir oluşuna iman ve iman doğrultusunda bir hayat nizamı kurmak olarak karşımıza çıkarken Vahdet ise Tevhidin toplumsal karşılığı, yani Ümmetin birliği ve dirliğidir.
Kalbinde Tevhidi inşa edemeyen insanların oluşturduğu topluluklar vahdeti gerçekleştiremeyeceklerdir. Çünkü Rableriyle gönülleri arasındaki iletişimde Rablerine karşı güveni tesis edemeyenler, birbirlerine karşı da güveni inşa edemeyeceklerdir. Tevhid, bir olan Allah'a teslim olmak ve O'na güvenmektir. Hiçbir kimseyi ve gücü Allah'a ortak koşmamaktır. Tevhidi kendi bedenimizde, doğada, bitkilerde, galaksilerde, eşyadaki kusursuz düzende görebiliriz. Her bir ağacın meyvesinin molekülleri ve şifreleri bir diğerinden farklıdır. Ama bu farklılıklar hiçbir zaman kaos oluşturmamıştır.Her bir meyveyi yüce kudret eliyle yaratılmış olması; insanı her şeye gücü yeten bir yaratıcının varlığına götürür. Parmak izlerimizden tutun da beynimizdeki kılcal damarlara kadar bedenimizdeki tüm mucizevi mükemmel tasarım ve donanım bize şunu öğretir ki hayatta tesadüfün yeri yoktur. Bu kadar farklı varlık görevlerini yerine getirirken krizle değil de ahenkle uyum içinde karşılaşıyorlarsa bu düzen ancak kimseden yardım almayan tek bir yüce kuvvet tarafından yaratılmıştır. İşte bu inanç kişiyi tevhide götürür.
Vahdet, Allah'ın yarattıklarının birbirleriyle ilişkileri ve bu ilişkilerin sonunda Allah'a çıkmasıdır. Tasavvufta "Kesrette vahdet" anlayışı budur. Kâinatta yaratılmış ve farklı gibi görünen tüm varlıkların aslında hep birlikte Allah'ın huzurunda verilen görev çerçevesinde Rablerine boyun eğdiklerini, aynı aşk ve şevkle emre itaat ettiklerini görürüz. Ya Müslümanların vahdeti hangi boyuttadır. Kâinattaki hareketliliği ve dolaşımı gören her feraset sahibi insan kalbindeki tevhid kimliği ile doğrudan vahdet zikrinin bir halkası olmak için çırpınır. Vahdet, farklılıkların bir arada ahenk içinde buluşmasıdır. Kâbe-i Muazzama etrafında tavaf eden birçok farklı cins, renk ve boyuttaki Müslümanların iman selinde benliklerini kaybedip Vahdet potasında nefislerini eriterek oluşturdukları birliktelik Vahdetin en büyük tezahürüdür. Ama bu vahdet yalnızca bedenlerin bir araya gelmesi demek değildir. Vahdet; zor günde, sıkıntılı anda, savaşta, barışta, kabilesini, meşrebini, mezhebini, cemaatini bir kenara bırakıp İman kardeşliği altında bir arada bulunabilmedir.
Müslümanlar olarak sayılarımız çok, ama güç ve kuvvetimiz bitmiş durumdadır. Çünkü şu ayetin gereklerini yerine getirmediğimiz için sıkıntılarımız da bir türlü bitmiyor. "Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal,46) Allah ve Rasûlüne itaatte samimiyetimiz kalmamış, birbirimizi sevmeyi öğrenememişiz devamında da güç ve kuvvetimiz de kaybolmuştur. Kalpleri bir araya getiren Allah'tır. Çünkü aramızda var olan muhabbetin tesisini Rabbimizin kurduğunu bizzat kendisi ifade ediyor. "Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız." (Al-i İmran 103) Bu ayette de önce Kur'an'a vahye sımsıkı topluca sarılmamız emrediliyor. Dolayısıyla toplumsal birliktelik önce kalplerde başlıyor. Rabbim bu hafta vesilesiyle gönüllerimizde Tevhidi, Toplumumuzda da vahdeti inşa edebilmeyi nasip eylesin.