Yerel yönetimler hukukunda değişiklikler yapan 6360 sayılı yasa sonrası Büyükşehir Belediyelerinin sınırları genişletilerek, il sınırlarını kapsar hale getirildi. Bu uygulamayla birlikte köylerin mahallelere dönüşmesiyle birlikte sosyolojik- kültürel- coğrafik bir değer olarak varlığını koruyan köyler de ‘mahalle’ unvanı alarak değişikliklerle karşı karşıya kaldı. Köy yapılarındaki bu değişimi Ziraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış anlattı. Çalış, tarım ve hayvancılık merkezli, iş gücü ağırlıklı, farklı yerlerde öne çıkan el sanatları ile adından söz ettiren köylerdeki değişimle ilgili, “. Belediye Kanunu’nda, Köy Kanunu’nda ve Mera Kanunu’nda bu olumsuzlukları ortadan kaldırılacak yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Köylerimizin itibarı tekrar iade edilip ‘Köy Tüzel Kişiliği’ tanınmalı. Zaman geçirilmeden bu düzenlemelerin yapılması ülkemizin menfaatine olacaktır. Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de görmesek de o köy, bizim köyümüzdür. Artık orda bir köy var belki, ama eski köyler değil.” dedi.
‘ARADAKİ KIYAS, SANILANDAN DAHA FAZLA’
Çalış, köyün mahalleye dönüşmesiyle birlikte, mahalli idarelerin önemli bir unsuru olan ve köy tüzel kişilikleri olarak tanımlanan köy ihtiyar heyeti ve köy muhtarlıklarının da ortadan kalktığını ifade etti. Mahalle ile köy olmak arasındaki kıyasın, gözle görülenden daha fazla olduğuna dikkat çeken Çalış, “Köy idaresinin gelirleri vardı, malları vardı, çalışanları vardı. Her köyde farklılık gösteren hamam, çamaşırlık, pazar yeri, köy malı zirai makinalar, koruluklar vardı. Yoksullara yardım etmek; sevince, kedere koşmak ise köyün özlenen hasletiydi. Bütün bu işler ve ihtiyaçlar köy tüzel kişiliğin organları olan köy ihtiyar heyeti ve köy muhtarlığınca yerine getirilmeye çalışılırdı. Bu ihtiyaçlar kimi zaman köyün kendi kaynaklarıyla kimi zaman da şimdi gözlerin aradığı sarı arabalarıyla köylerin cankurtaranı Köy Hizmetleri sonra İl Özel İdarelerinin katkılarıyla karşılanmaktaydı. Ne oldu şimdi? Ülkenin çoğunluğunu oluşturan otuz koca koca Büyükşehirlerimizde köylerden yoksun kaldık.” ifadelerini kullandı.
‘İNSANIMIZI DOĞDUĞU YERDE DOYURMAK İÇİN SEBEP OLUŞTURMALIYIZ’
Çalış, ‘mahalle’ ismini alan ve büyükşehir belediyelerinin hizmet kapsamına giren alanların, şehir merkezinden kilometrelerce uzakta hizmet beklediğine işaret etti. Köye hizmet kültür ve alışkanlığı olmayan belediyecilik anlayışıyla köylere gerekli hizmetin tam anlamıyla taşınamadığını da belirten Çalış, “İlçe merkezine 80, Büyükşehir’e 220 kilometre olan 500 nüfuslu adı mahalle yerleşim yerine yapılacak yatırımın ekonomikliğini, rantabilitesini hesap edersen illaki hesap tutmayacaktır. Belediye yatırımı anlamında geriye atılacaktır ve atılıyor. Köy iken nasıl oluyordu dersek; ya imece usulü kendi işini yapan köylüler ya da Sosyal Devlet özelliği ile köylere yatırım yapan kurumlar yapılan hizmetin rantabilitesini değil köyde oluşturulacak refahı kamu yararı olarak gözetmekteydi. İnsanımızı doğduğu yerde doyurmak ve mutlu etmek için sebep oluşturmalıyız.” şeklinde konuştu.
TÜKETİM FURYASINA KÖYLÜ DE DAHİL OLDU!
Asli ihtiyaçları giderme anlayışından yeni çağın hastalığı ‘tüketim’ furyasına eklemlenen köylünün, üretimin yapıldığı en önemli bölgelerden olan köyleri bir bir terk etmesiyle üretim aktörünün tüketicine rolüne büründüğünü ifade eden Çalış, “Sanayileşme- endüstri iş sahası olarak köye nazaran daha kolay ve ekonomik getiri olarak yüksek bir meblağ oluşturduğu düşüncesi, köylülerin direncini kırdı. Sadece toprak, hayvancılık ve el sanatlarına bağlı emek gibi dar geçim araçları yerine sürekli çeşitlenen alanlara yoğun talep oluştu. Bununla beraber yeni kapital düzen çalıştırılacak ucuz iş gücü için köylülerin şehre gelmesini teşvik etti. Tarımda makineleşmeye paralel olarak, tarımsal faaliyetlerin emeğin azalması yeni nüfus hareketlerini hızlandırmıştır. Anadolu coğrafyasına kılcal damarlar gibi yayılmış olan köyler artık hızlı nüfus değişimi ile birlikte yok olma noktalarına kadar gelmiştir. Bu nüfus hareketliliği üretimde kalma anlamında Türkiye’nin geleceği açısından kaygı verici bir durumdur. Köylünün yeni hayata adaptasyonu ve getirdiği ve götürdüğü değerler açısından karşılaştırıldığında kaybeden köylerimiz ve köylülerimiz olmuştur.” dedi.
‘SİYASİ VE AYDIN HASSASİYETİ DEVREYE GİRMELİ’
Tüm bu durumlara rağmen köylerdeki nüfus hareketliliklerinin ‘köye dönüş’ yolunda yavaş yavaş başladığını da ifade eden Çalış, kırsal alana dönen kişilerin ise ‘üretim için ellerinde bilgi, görgü ve en önemlisi heyecanları kalacak mı’ sorusunun cevapsız kaldığını söyledi. Türkiye’de bir nostaljiden öteye gitmeyen ‘köy ve köylülük’ olgusunun sosyal, kültürel ve siyasal anlamda bir değer atfedilmemesi nedeniyle unutulmaya yüz tuttuğunu belirten Çalış, bu sorunları ifade edecek siyasal mekanizma ve aydın hassasiyetinin devreye girmesi gerektiğine işaret etti.
DEVA OLUNAN DERT FARKLI!
Köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi bulunmayan ihtiyaç sahiplerinin köyde ev sahibi olmaları ve ödemelerinin kolaylaştırılması adına değişikliğe gidilen Köy Kanunu hakkında da konuşan Çalış, asıl sorunun farklı olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Köy Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanun 18 Kasım 2024 tarihinde TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’ndan kabul edildi. Bu kapsamda köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi bulunmayan ihtiyaç sahiplerine satılan taşınmazlar üzerinde çeşitli nedenlerle bina yapmayanlara ya da taksitlerini ödemeyen hak sahipleri ile 31 Aralık 2024 tarihinden önce süreleri dolacak hak sahiplerine binalarını yapmaları veya taksitlerini ödemeleri amacıyla 31 Aralık 2028’e kadar ek süre tanınıyor. Hâlbuki köylerimiz boşaldı üreten nüfus yaş ortalaması 54’e çıktı. Köylerimizde sorun iskân değil üretim ve sürdürülebilirlik. Köylere dönüşü istiyor ve destekliyoruz ancak piknik ve emekli anlayışı yerine üretime dâhil olacak fizik, beyin yapısında insanlarımızla. Belediye Kanunu’nda, Köy Kanunu’nda ve Mera Kanunu’nda bu olumsuzlukları ortadan kaldırılacak yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Köylerimizin itibarı tekrar iade edilip ‘Köy Tüzel Kişiliği’ tanınmalıdır. Zaman geçirilmeden bu düzenlemelerin yapılması ülkemizin menfaatine olacaktır. Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de görmesek de o köy, bizim köyümüzdür. Artık orda bir köy var belki, ama eski köyler değil.”