Kulu, Ankara ve Konya arasında yer alan bir ilçe. Ankara’ya Konya’dan daha yakın olan Kulu, günümüzde Türkiye’den çok İsveç’te oldukça konuşulan bir bölge. 1960’lı yıllarda başlayan hareket ise, birkaç Kulu’nun işçi olarak İsveç’e gitmesiyle adından söz ettiren ve yıllardır süregelen “Göç Serüveni” halini aldı. Meydana gelen bu göç, karşılıklı olarak; dini, sosyal, kültürel, ekonomik ve toplumsal etkileri de beraberinde getirdi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Arif Korkmaz ise, “Göç; göçmen toplulukların olduğu kadar, göçmen kabul eden ev sahibi toplumların dini hayatında da doğrudan ya da dolaylı ve köklü değişimlere yol açma potansiyeline sahip” ifadelerine yer verdi.

KULU, EN TENHA BÖLGELERDEN BİRİYDİ

Kulu’nun göç tarihinin 1960’lardan öncesine dayandığını aktaran Arif Korkmaz, Osmanlı idaresine karşı Anadolu’da meydana gelen Celali İsyanları’nın, Anadolu’nun adeta bir savaş alanına dönüşmesine sebep olduğunu anımsattı. Bir taraftan idarecilerin zulmüne, diğer taraftan eşkıya saldırılarına göğüs germek zorunda kalan ahalinin çoğunun yurt ve köylerini terk ederek daha emin yerlere gittiğinden bahseden Doç. Dr. Korkmaz, “Bu dönemde binlerce insan Celali saldırılarından kurtulmak için civardaki emniyetli şehir ve kasabalara, İstanbul’a hatta Rumeli’ye kaçmıştı. Öyle ki 19. yüzyılın ikinci yarısında bile Konya, kilometre kareye düşen 7 kişi ile nüfusu en seyrek Osmanlı vilayetlerinden biriydi. 19. yüzyılda Anadolu’nun en tenha bölgesini başta Kulu ve çevresi olmak üzere, Tuz Gölü’nün batısındaki geniş düzlükler oluşturuyordu. Dolayısıyla bu bölgeye nüfus iskanına başlanmış; Rişvan aşiretinin iskanına rağmen nüfusun hâlâ seyrek kalması üzerine bölgeye, Kırım Savaşından sonra Osmanlı topraklarına sığınan Kırım göçmenleri yerleştirildi. 19. yüzyılda Kulu bölgesinde genel olarak 3 nüfus grubu bulunduğu söylenebilir. Bunlar; Atçeken Toplulukları, Rişvan Aşireti, Kırım Göçmenleri” diye kaydetti.

CUMHURİYET ÖNCESİ KULU’DA, COĞRAFİ KONUM SOSYOKÜLTÜREL SONUÇLAR DOĞURDU

Günümüzde Kulu’da sosyal ve dini hayatın sıradan bir Anadolu kasabasında olduğundan çok farklı seyretmediğini dile getiren Doç. Dr. Korkmaz, Konya ve Ankara’nın ortasında yer alması, Kulu’nun geçmişte Selçuklu ve Karamanoğullarının başkentine, günümüzde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentine yakın olması sonucuyla birlikte; bunun onu hem geçmişte hem de günümüzde Anadolu kırsalından ayıran ve farklılaştıran en önemli özellik olduğunu söyledi. Korkmaz, “Cumhuriyet öncesi Kulu’da, coğrafi konumun sosyokültürel sonuçlar doğurduğuna da dikkat çekmek gerekir. Çünkü Atçekenlerin, Konya gibi önemli bir kültür, sanat ve ticaret merkezine yakın olmaları Atçekenlerin kültür yapısını etkilemiş ve topluluklara mensup çok sayıda idari, ilmi, dini ve sosyal uzmanın yetişmesine yol açmış” şeklinde konuştu.  

İtibar suikastı yapılıyor! İtibar suikastı yapılıyor!

DİNİ KONUDAKİ FARKLARIN EN GÜÇLÜ NEDENLERİNDEN BİRİSİ GÖÇTÜR

Coğrafi, kültürel, toplumsal ve ekonomik faktörlerin sosyal hayat üzerinde olduğu kadar, onunla sürekli etkileşim içerisinde bulunan dini hayat üzerinde de önemli etkiler bıraktığına dikkat çeken Korkmaz, Konya gibi dini bir merkeze yakınlığın, özellikle Cumhuriyet öncesi dönemde Kulu’nun dini hayatı üzerinde olumlu etkilere yol açtığını vurguladı. Korkmaz, “Nitekim 16. ve 17. yüzyılda günümüz Kulu’sunu da içine alan bölgede yaşamış olan Atçeken oymakları üzerine yapılan bir çalışmada, Atçekenlere mensup din görevlileri sayısından hareketle bu topluluğun dini inançlara bağlılığının yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştı. Aynı çalışmada, bu sonucun ortaya çıkmasında, bölgenin Konya’ya yakınlığının da etkili olduğuna işaret edilir. Yapılan araştırmalara göre Kulu’daki dini hayatı betimlemeye çalışan rakamlar, Türkiye’deki diğer bazı yerleşim birimleri ile karşılaştırıldığında, genel olarak, Kulu’daki ibadet hayatının Türkiye ortalamasının altında seyrettiği dikkatlerden kaçmaz. Elbette dini konudaki farkların en önemli nedenlerinden birisi ve belki de en önemlisi göç. Fakat söz konusu farklılıklara yönelik bulgular, göç etmemiş Kululuların da zaten çok dindar olmadıklarını gösteren verilerle beraber değerlendirilebilir” ifadelerine yer verdi.

GÖÇ, KÖKLÜ DEĞİŞİMLERE YOL AÇAR!

Kulu’dan İsveç’e yönelen işçi göçü hakkında bilgiler aktaran Korkmaz, sözlerine son olarak şunları ekledi: “1960’ları takip eden ekmek kavgası için çıkılan İsveç yolculuğu bugün yerini keyfi ziyaretlere bıraktı. Resmi olmayan rakamlara göre İsveç’te yaşayan ve sayıları yüz bini aşan Türklerin 35 ile 40 bininin Kululu olduğu biliniyor. Kulu’da hangi kapıyı çalarsanız çalın, hane içinden olmasa bile akrabalar arasında en az bir tane yakını İsveç’te yaşayan bir aile bulmak mümkün. İşçi olarak çıkılan yoldaki dedelerin torunları bugün İsveç’te farklı iş kollarında faaliyet gösteriyor. Bu göç, dini etkileri de beraberinde getiriyor. Bir İsveçli hayatı boyunca iki kez kiliseye gider: doğduğunda ve öldüğünde; ikisinde de farkında değildir. Bunun yanında Hristiyanlık öncesi İsveç’te çok tanrılı bir din yapısı hakimdi. 1800 yılına gelindiğinde ise İsveç’in pek çok vilayeti kaybedilmiş; ülke etnik ve kültürel açıdan daha homojen bir hale gelmiş. Buna rağmen 18. yüzyılın sonuna kadar diğer dini ibadetlere müsaade edilmemiş. Bunun yanında meydana gelen göçler Avrupa’ya yeni dini reformlar getirmekte ve çok farklı zincirleme sonuçlara yol açmaktadır. O halde, modern zamanlarda Avrupa ülkelerinde meydana gelen değişimlerde, bu ülkelerde boy göstermiş olan Müslüman göçmenlerin kısmen de olsa pay sahibi olduğu anlaşılır. Dolayısıyla göç, göçmen toplulukların olduğu kadar, göçmen kabul eden ev sahibi toplumların dini hayatında da doğrudan ya da dolaylı ve köklü değişimlere yol açma potansiyeline sahip."

TUBA KAYA 

Editör: Hacer Ceylan