2

Konya kadim bir Türk başşehri olmasına rağmen, sahip olduğu Selçuklu eserlerini yeterince koruyamamış ve geleceğe taşıyamamış olmakla talihsizdir ve bundan dolayı da araştırmacılara ciddi görevler düşmektedir.  Alaeddin Tepesi havzası, Takkeli Dağ ve Loras başta olmak üzere son yıllarda, önemli bir kısmında sizin de görev aldığınız çalışmalar yürütülüyor. Elde edilen verilere dair bizi bilgilendirebilir misiniz?

Takkali Dağ veya Gevale Kalesi’ndeki çalışmalarımızda on üç yılı geride bıraktık. Selçuklu Belediyesi, Konya Müze Müdürlüğü ile Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü olarak işe başladık ve kurumlar arası işbirliğinin uyumunu sekiz yıllık beraberliğini ortaya koymuş bulunmaktayız. Bu birliktelik Konya’daki diğer kurumlara örnek teşkil etmesini diliyorum. İşin idari boyutuyla birlikte bizi ilgilendiren teknik boyuta gelince Ortaçağ tarihinin önemli buluntularını bilimsel kazı yöntemlerini kullanarak tespit etmiş durumdayız. Buradan elde edilen buluntular ise Konya Müzelerinde teşhir edilmektedir.

Gevale Kalesi için tarihi kaynaklar, “Konya’nın kilidi” şeklinde tanımlamaktadırlar. Bu cümleden hareketle Gevale Kalesi, Konya’nın güvenli mekânı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kale normal bir iskân mekânı olmaktan öte yönetici kitlenin olağanüstü durumlardaki sığınma mekânı olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta kalede Selçuklu sultanlarının sefirleri kabul ettiği ve de av mekânı haline getirdiğini bilmekteyiz. İşte bu denli önem arz eden kalede kazılarla bu bilgileri destekleyecek Konya şehrinde kazmayı nereye vurursanız tarih fışkırıyor.

Alaeddin Tepesi ve Şükran Mahallesi dediğiniz anda Konya şehrinin kalbinden söz ediyorsunuz demektir. Buralardaki kazı ve sondaj çalışmaları Konya Müze Müdürlüğü riyasetinde icra edilmiştir. Alaeddin Tepesi’nin ivedilikle tamamlanarak tarih ve sanatseverlerin hizmetine açılmasını beklemekteyiz.

Konya Kalesi Türk tarihi açısından çok değerli bir sembol olması gerekirken maalesef günümüze bir burcu bile kalmamış. 1980’liyıllarda Alaaddin civarında bir inşaat kazısı yapılırken kaleye ait duvar kalıntısına rastlanmış ve binanın bodrumunda muhafaza edilmek kaydıyla inşaatın devamına ruhsat verilmişti. Benzer durum Zindankale civarında ve Şükran Mahallesi dönüşümünde de yaşandı. Acaba temsil bakımından, şehrin bir bölgesinde kaleye dair bir kalıntının aslına uygun şekilde gün yüzüne çıkarılması mümkün olmaz mı?

Konya insanlık tarihinin erken iskân alanlarının başında gelmektedir. Çatalhöyük, Boncukluhöyük gibi Neolitik dönemin erken yerleşmelerine sahip nadir şehirlerden biridir. Yine Lystra, Sille, Gilistra, Zengibar, Kubadabad, Gevale gibi sınırlı sayıdaki mekânların mevcudiyeti dahi Konya’nın tarihteki kıymetini izah için yeterlidir. Tarihi sadece bu mekânlarla sınırlandırmadan  mekânların sayısını artırmak mümkündür.

Özellikle Konya merkezdeki Alaaddin Tepesi bile insanlık tarihinin en önemli merkezlerinden biri olarak şehrin merkezinde durmaktadır. Orada daha evvel gerçekleştirilen bilimsel kazılar sayesinde höyüğün tarihi M.Ö 2500’lü yıllara kadar buluntular vermiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse Konya şehrinde kazmayı nereye vurursanız tarih fışkırıyor dersem mübalağa etmemiş olurum. Bu da bizim tarihi ve kültürel zenginliğimizdir. 

Oryantalizm ve Oksidentalizm hususunda araştırma yaptığınızı hatta bir kitap neşrettiğinizi biliyoruz. Bu hususta bizi bilgilendirebilir misiniz?

Bu Oryantalizm kelimesinin eş anlamlısı Doğubilim, Şarkiyat, Doğuculuk gibi terimler de kullanılmıştır. Kelimelerin anlamıyla Doğuya ait olanlar kastedilmiştir. “Oryantalist” kelimesi 1799 yılından itibaren hem Fransa’da hem de İngiltere’de sözlüklerdeki yerini almaya başlamıştır. Oryantalizmin genel gidişatının tahlilinde şöyle bir kanaat hâsıl olmuştur: Oryantalizm,  Doğunun tecrübeleriyle Batının Aydınlanma dönemi sonrasında elde ettiklerini birleştirerek daha faydacı hale getirmiştir. Temel gayesi Doğudan yararlanmaya yönelik bu girişim, zaman zaman fantezilere yönelerek kendini eğlendirmek veya Doğunun egzotik unsurlarıyla farklılıklar yaşama güdüsüne dönüşmüştür.  Bu yaklaşım tarzıyla Batı, hem fayda elde etmiş hem de gönlünü eğlendirerek psikolojik rahatlama sağlamıştır. Bu süreç bütün hızıyla devam etmektedir. Diğer taraftan Oksidentalizm ise şimdilik isminin zikredildiği, içeriğinin bile tam olarak algılanamadığı bir kavram/teşekkül olması sebebiyle meselenin zorluğunu ifadeye yeter kanaatindeyiz.

Peki, oryantalizm neyi hedeflemektedir, ülkemizdeki etkilerine dair neler söylenebilir?
Batının hareket noktası epistemolojik bağlamda “ampirik ve akla dayalı tarihselcilik” üzerine odaklanmıştır. Bu sebeple Batı, Oryantalizm sayesinde kendini özne yerine koyarken, ötekileştirdiği Doğuyu ise araştırmanın nesnesi olarak telakki etmiştir. Böylece Batı bilen ve yönlendiren pozisyonuna oynarken, diğer taraftan Doğunun araç veya madde olarak tasnifi ortaya çıkmaktadır. Batı bu rolü yaklaşık iki asırdan beri sergilerken, oyunun sahnelendiği alanı kendi coğrafyasının uzağında tutmaya gayret sarf etmiştir. Böylece Doğu, nesne olarak bu oyunun mizanseninde pasif kalmıştır.  Edward Said’in ifadesiyle “Doğu, sadece Batının yakın komşusu değildir. Bu alan aynı zamanda Avrupa’nın en geniş, en zengin, en eski sömürgelerini kurduğu bir bölge ve uygarlığının ve dillerinin temelidir. Bu alan yine aynı zamanda kültürel rakibi; ilhamını yine Avrupa’dan alan büyük bir karşıtıdır. Dahası var… Doğu fikirleri, hayalleri kişiliği ve deneyleri ile kontrastlar yaratarak Avrupa’nın (yahut Batının) tarifini kolaylaştırmaktadır.”

Doğu ve doğunun araştırılması ve hatta egemenlik altına alınması batılılar için neden önemlidir?

Oryantalizmin temel gayesini/idealini ortaya koymakta yarar vardır ki bu noktada Batının “ben merkezli pragmatist/faydacı” amacı devreye girmektedir. İdealin eyleme dönüşmesinde “öteki”ni husumet ortamının dışında tutarak ondan nasıl fayda sağlayabilirim düşüncesine/noktasına doğru çekmiştir. Böylece Batının çıkarlarına hizmet eden Doğu, kendiliğinden teşekkül ettirilmiş ve bu durum Batının çıkarlarına hizmet eden bir durum haline getirilmiş olacaktır.  

Batılıların tarihsel arzularını bugün dahi diri tutmalarına karşılık ülkemizde kâfi düzeyde milli şuur çalışmaları yapılıyor mu?

Oryantalizm’e itiraz doğal bir refleks olarak kendiliğinden teşekkül etmektedir. Bu sebeple Oksidentalizm’in karşı tez olarak sürekli canlı kalması gerekmektedir. Ancak bu sayede belli bir mesafe kat edilebilir. Özellikle meselenin merkezinde akademik birimlerin yer alması gerekmektedir. Araştırma merkezlerini tesis ederek bir an evvel yola revan olmak gerekiyor. Oksidentalizm hususunda kalem oynatan üç-beş kişiyle sınırlı kalmıştır. Esas olan bu sahaya yeni isimler kazandırmaktır. Oksidentalizmin disiplinler arası boyutu hesaba katılınca her bilim dalından meseleye katkı sağlayacak zinde isimlere ve beyinlere ihtiyaç vardır. Sizin sorunuz ancak bu sayede hayatiyet kazanabilir.

‘Vurulan vurulduğu  yerde kalıyordu!’ ‘Vurulan vurulduğu yerde kalıyordu!’

Selçuklu Tarihi ve Sanatı üzerine çalışmalar yaptığınızı gördüm, bu hususta tafsilatlı bilgi verebilir misiniz?

Mustafa Bey, 2016 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesi, Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni kurduk. Üniversite bünyesindeki bu merkez sayesinde çok önemli çalışmalara imza attığımızı tahmin ediyorum. Hemen kuruluş sürecinde Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi’ni yayın hayatına kazandırdık ve bu yıl kısmet olursa 10. Yıl özel sayısını neşretmiş olacağız. Bu dergi Tr Dizin vb. Uluslararası indeksler tarafından taranır hale geldi. Yani bu dergi şu anda dünyada Selçuklu sahasındaki nadir başvuru kaynaklarından birisi durumundadır. Ayrıca yine bu süreçte Konya Büyükşehir Belediyesi ile birlikte aktif hale getirdiğimiz “Selçuklu Okumaları Sertifika Programı” sayesinde geleceğin Selçuklu uzmanlarını yetiştirmeye devam ediyoruz.  Aynı merkez ve Selçuklu Belediyesi ile birlikte Selçuklu Tarihi Coğrafyası Sempozyumlarını ikişer yıllık fasılalarla gerçekleştirmeye gayret sarf ediyoruz. Yine kurulduğu günden beri devam edegelen ve Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü işbirliğinde gerçekleşen Selçuklu Emirleri Konferansları sayesinde Sahib Ata Araştırmaları, Sadreddin Konevî Araştırmaları ve Selçuklu Emiri Celâleddin Karatay Araştırmaları kitaplarını bilim âlemine kazandırdık. Allah ömür verirse Konya şehrine bu alanlarda hizmet etmeye devam edeceğiz.

Görev aldığınız sivil toplum kuruluşlarından bahsetmek ister misiniz?

Fakültedeki dersler ve araştırma projeleri yanında sivil toplum kuruluşlarıyla irtibatı muhafaza edebilmek için çaba sarf ettiğimi ifade etmek isterim. Konya şehrinde faaliyet gösteren bazı sivil toplum kurumlarının üyesi olduğumu söyleyebilirim. Özellikle Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nde aktif olarak görev almaktayım ve son beş yıldır faaliyetlere katkı sağlamaya çaba sarf etmekteyim. TYB Konya Şubesi tarafından tertip edilen konferans ve kongrelerde üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyorum.

Son olarak bize neler ifade etmek istersiniz?

Efendim, Anadolu’nun taşrasında doğmuş ve taşra koşullarında çocukluk yıllarını tamamlamış birisi olarak öncelikle memleketime, sonra ülkeme ve daha sonra da insanlığın hayrına işler yapmaya gayret ediyorum. Mensubu bulunduğum Üniversite bünyesinde öğrenci yetiştirmeye çalışıyorum. Ömrüm oldukça da hizmete devam etmek isterim. Nezaketinizden dolayı size ve Yenigün Gazetesi’ne teşekkürlerimi bildirmek isterim. 

Kaynak: Mustafa Güden