Hakan Güldağ'ın 7 Nisan2015 tarihli yazısında vurguladığı ve ne yazık ki çoğumuzun unuttuğu (ben de dahil), insanları ve dünyayı çevreleyen dört önemli ve bir o kadar dikkat edilmesi gereken kelime, bu haftaki düşüncelerimi şekillendirdi. Bunlar; ego, haset, hırs ve tutku.

Hakan Güldağ, yazısında şunları söylüyor:

“DeeWardHock!

1929 doğumlu Amerikalı bankacı!

Bugün dünyanın en yaygın kredi kartı sistemlerinden birinin kurucusu!

Kurduğu sistem 1976'da Visa adını aldı!

Uzun yıllar Visa'nın CEO'luğunu yaptıktan sonra 1984'te bu kuruluştaki yöneticilik görevini bıraktı!

Yaklaşık 10 yılını Pasifik kıyısında, Silikon Vadisi'nin batısında bir çiftlikte neredeyse izole bir şekilde geçirdi! DeeHock, 1991'de Amerikan Business Hall of Fame'e katıldı! Kabul törenindeki konuşmasında şunları söylüyordu: “Yıllar boyunca, bekçisini kaçınılmaz olarak parçalayıp yutan dört canavardan hep korkup onları uzak tutmaya çalıştım. Bunlar; ego, haset, hırs ve tutku idi! 1984'te izole ve kimsenin beni tanımadığı bir hayat için iş dünyasıyla tüm bağlantılarımı kopardım. Para için zamanımı, makam için özgürlüğümü, refah için egomu harcamanın ne denli büyük hata olduğuna ikna olduğumda, canavarları da güvenli bir şekilde 'kafeslemiş' oldum!”

Bir çözülme ve çözümleme ancak bu kadar güzel anlatılabilir.

Yaşadığımız dünyanın istisnasız her insanına bulaşabilecek bu dört önemli kelime, hayatımızı her alanda şekillendirmeye başladığında, sorunların başladığını gözlemleyebiliriz.

Bu dört kelimeye baktığımda aklıma, para geldi. Sanki dördünün ortak paydasında yer alıyordu. Düşünmeye devam ettiğimde ekonominin sorunlarının, bu dört kelimeyle ilişkili/ilintili olabileceğini hatırladım. Ekonominin içlerine sıkıştırılmış dört saatli bomba. Ekonominin beslendiği ve patladığında büyük bir hortuma dönüşecek kasırga misali, kriz tetikleyicisi.

Acaba krizi başlatan ilk hangisi?

Hırs! Para hırsı, kazanma hırsı, acımasızca tüm kaynakları elde etme hırsı.

Tutku! Gizem boyutlu, daha iyisi, daha mükemmeli, en iyisi olma yarışı.

Ego! Önce benmerkezci, sadece benmerkezci, her zaman benmerkezci, tekçi.

Haset! En iyisini elde tutma, başkasına bırakmama, hep diğerinden daha iyisi.

Ekonominin rekabetçi yapısı içinde bulunan bu dört kavram, iyi rekabeti, faydalı rekabeti, tatlı rekabeti, acımasızlığa sürükleyerek, kriz oluşmasına yardım edebiliyor.

Peki, bu sarmaldan kurtulmanın yolu ne olabilir. Sevgi, saygı, hoşgörü ekonomisi, olabilir mi?

Benim bulabildiğim bunlar. Ya sizin cevabınız?

 

Not: Hakan Güldağ'ın yazısına ulaşmak için bu linki kullanabilirsiniz. (http://www.dunya.com/bilgi-kirliliginden-bilgelige-giden-yol-159432yy.htm)

 

Y. Doç. Dr. Bülent Darıcı

[email protected]