Bazı insanların kendisinden çok başkalarına değer vermesinin altında da bu sebep vardır. Kendilerinin başkaları tarafından sevgi, şefkat, nezaket ve ilgi hak etmediklerini, değersiz olduklarını düşünürler. Kendi değerlerinden şüphe ederler. Bu, insanın kendini en acı şekilde aşağılama yöntemidir belki de. Buna karşın kendilerinde bulamadıkları değeri, değer verdiği insanlardan beklerler her zaman. Genellikle kendilerine en ufak ilgi gösteren insanlardan bir parça sevgi görmek için onlara fazlaca değer verip onları kaybetme korkusu ile sevgiye boğan insanlar, karşısındaki insanın en ufak ilgisiz ya da kırıcı hareketi karşısında hem üzülür hem de suçu karşıda değil kendilerinde bulurlar.
Kimilerinin ise bunun için daha bilinçdışı sebepleri olabilir. Örneğin ince düşünce denilen şey aslında acıma duygusu olabilir. Başkalarından göremediğiniz sevgiyi karşıdaki insana acıyıp ona veriyor, sevgisizliği tecrübe edip üzüldüğünüzden dolayı karşıdaki üzülmesin diye de üstüne titriyor olabilirsiniz.
İnsanın başkalarına ve kendilerine verdiği değerde her zaman bir denge olmalıdır. Kendinizi tamamen unutup kendinizi başkalarına adayıp altruizmin eşiğine gelebilirken başkalarını tamamen unutup kendinizi üstün görüp narsisizme de ulaşabilirsiniz.
Peki onca değere rağmen neden o insanlar size kaba ya da düşüncesiz davranır? Öncelikle şunu belirteyim; bu, günümüz insanının sorunu değil. Bu yüzden cevabını 19. yy. filozofu Schopenhauer’dan nakledeceğim: “Bir dosta karşı gururlu ve onu biraz ihmal edici bir biçimde davranarak onu yitirmeyiz ama ona karşı çok fazla dostça ve kibar davranırsak onu yitiririz. Çünkü bu davranışımız onu küstah ve katlanılmaz kılacaktır, bu da bir kopmaya yol açacaktır. İnsanlar, özellikle onlara muhtaç olduğumuz düşüncesini kesinlikle kaldıramazlar. Kibir ve kendini beğenme bu düşüncenin ayrılmaz eşlikçileridir. Hemen onların nazını çekmek zorunda olduğumuzu düşünürler ve nezaket sınırlarını genişletmeye çalışırlar.”
Özünde insanların bir arada yaşaması, arkadaşlıklar kurmasının nedeni farkında olmasak da çıkarlardır ve bu çıkarlardan elde edilen tatmin olma duygusudur. Bir insana sizden elde edebileceği tüm çıkar ve değeri siz bir anda ve bütün olarak sunduğunuzda bu kişinin sizinle iletişimini koparması sizden alabileceği daha fazla bir şey kalmamasındandır aslında. Schopenhauer’ın kopma dediğinden kastı da budur.
Bu kopmalardan sonra insanlar genelde olduğundan daha fazla yanıltıcı mesaj alır. “Değersizim, kimse beni sevmiyor, benden hiçbir şey olmaz, zamanım boşa gitti…” vs. Yanıltıcı beyin mesajları size sağladığı güvensizlik etkisiyle bir yandan sizi hedeflerinize ulaştıracak çabalardan, denemelerden, kendinizi sorgulamanızdan alıkoyarken bir yandan da başkalarından kendinizde bulamadığınız ilgi ve sevgiyi aramanıza devam ettirir. Bu, ayrıca çaba ve özgüven gerekerek ulaşacağınız bir şeyin hazzını alamadığınızdan; bu hazzı başkalarından ilgi, sevgi görerek ve onlara fazlaca değer vererek almaya çalışmanıza da neden olur.