Sekiz mart (dün) dünya kadınlar günü! Her şeyden önce annelik vasfıyla bezenmiş, yaratılmış olanlar. Nasıl bakarsanız bakın, bizi doğuran, normal şartlar altında sabır ve dirayet gösterilemeyecek her konuda çocuğuyla ilgilenen annelerimiz, çocuklarımızın anneleri, bizim eşlerimiz el üstünde tutulmayı, değer görmeyi sonuna kadar hak eden cefakar ve saygıdeğer varlıklar.
Bugün, Türkiye'de aile içi şiddet deyince çoğunlukla kadına yönelik şiddet vakalarını görmekteyiz. Utanacağımız, üzerinde düşünmemiz gereken önemli konulardan bir tanesi “kadınlarımıza uygulanan” şiddettir. Kadın ve erkek, kendi anne veya babalarından gördükleri şiddeti bugüne taşımaktadırlar. Dayağın şiddetinden ve sıklığından çok varlığının önem taşıdığı görülmektedir.
Türk aile yapısının geleneksel geniş aile formatı temeline dayandığı gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekir. Her ne kadar günümüz modern ailesi yani çekirdek aile yani kent ailesi birey sayısı, ekonomik kazanım, mekan, iş, sosyal hayat gibi faktörlerle geniş aileden farklılıkları olsa da kültür, anlayış ve değerler açısından geniş aile zihniyeti modern çekirdek ailenin temeli anlayışını oluşturmaktadır. Türk aile yapısında, yetiştiriliş tarzı, ataerkil yapının bir sonucu olarak, evin dışa bakan yüzü, ekonomik olarak “eve ekmek getiren kişi” olarak konumlanan erkeğin, şiddet anlayışının kuşaktan kuşağa sorun çözme biçimi olarak aktarılması ve yaşam pratikleri içerisinde bunun pekiştirilmesini görmekteyiz. Bunun sonucu olarak da şiddet davranışının hem devamının hem de alanının genişlemesinin sağlandığı aşikardır.
Şiddet davranışı gerçekleştiren bireylerin, şiddet davranışını sergilemeyenlere nispeten daha çok aile içi şiddete maruz kaldıkları veya daha çok şiddet davranışının sergilendiği ortamlarda büyüdükleri söylenebilir. Aile içi şiddet için toplumun değer yargıları bu duruma; aile meselesidir, karışılmaz gözüyle baktığından, bu olayları önleyici yasal yaptırımların yetersiz oluşundan, şiddete ve istismara uğrayan kişilerin utanma, korkma ve benzeri duygusal zorlanmalar nedeniyle bildirimde bulunmamalarından ve gerçekleri inkar etmelerinden, kurbanlarla ilk karşılaşan hekimlerin belirti ve bulguları iyi tanıyamamalarından dolayı, aile içi şiddet olguları yeterince bilinememektedir.
Erkekler niçin kadınları döverler? Erkekler için eşlerini dövmenin kazançları; duygusal baskıları ortadan kaldırmak, hayal kırıklıkları için bir çıkış yolu bulmak ve kendi isteklerinin gerçekleşmesini garanti altına almaktır. Aslında bir acziyet gösterisinden başka bir şey değildir. Evet şiddete başvuran erkek bir acziyet, yetersizlik göstermektedir.
Kadına uygulanan şiddetten çocukların da olumsuz yönde etkilenecekleri unutulmaması gereken önemli bir husustur. Eşleri ile ilişkilerinde yaşadığı çatışmaları dayak yolu ile çözmeye çalışan erkekler, sosyal ve kişisel yetersizliklerini ve engellenmiş duygularını, kendilerinden zayıf kimselere fiziksel güç gösterisi ile giderme yolunu seçmektedirler. Bunlar gerçek duygularını anlamakta ve tanımlamakta güçlük çekmekte ve sorumluluğu eşlerine, çocuklarına yüklemektedirler. Özellikle çocukluk dönemindeki şiddete maruz kalma veya şahit olma deneyimleri sonucunda oluşan kişilik yapısı ileriki dönemlerde kişinin saldırgan davranışlar sergilemesinin kaynağı olabilmektedir.
Sevgisiz ve baskıcı ortamlarda yetiştirilen çocuklarda sürekli kaygı, kendine ve geleceğe güvensizlik, düşük özsaygı gibi kişilik özellikleri gözlenmektedir. Şiddete maruz kalan, şiddeti yaşayan veya şiddete şahit olan çocukların psiko-sosyal gelişimleri önemli ölçüde olumsuz olarak etkilenmektedir. Ayrıca bu çocuklar yetişkin olduklarında da birer şiddet uygulayıcısı olarak toplumda yer alacakları unutulmaması gereken bir konudur. Şiddet uygulama, öğrenilebilen bir davranıştır. En önemli öğrenme kaynağı ise, şiddeti uygulayan kişinin kendi ailesidir.
Şiddeti önlemek için yasal yaptırımlar elbette ki ağırlaştırılarak uygulanmalıdır. Ancak bu durum şiddet davranışı gerçekleştikten sonra olacak olandır. Önemli olan, şiddet davranışının olmasını engellemektir. Bu nedenle eğitim önemlidir. Çocukların şiddet yaşanan ailelerde bu duruma maruz kalmalarını, şahit olmalarını engelleyebilirsek, şiddeti özendiren televizyon programlarını filtreleyebilirsek, şiddetle bir şey çözülemeyeceğini öğretebilirsek öğrenilen bir davranış olan şiddet eğilimini ortadan kaldırabiliriz.
Bilinçli aileler, bilinçli erkekler, bilinçli kadınlar ve bilinçli çocuklar! İşte Türkiye'miz için bir gelecek tanımlaması!.
AİLE VE EĞİTİM DANIŞMANI, [email protected], @mayolcu_