Tarikatlerde ve medreselerde bir mevki işgal eden zevatın malumat ve muktesebatının nesebinin gayri sahih olup olmadığını ispata yarayan bir vesika var idi: Silsile
Yani o kişinin malumat ve irfanı sahih mi, değil mi? Bunu o kişinin silsilesine bakarak anlayabiliyorduk. Silsilesi varsa iş bitmiyordu. Ancak silsile yoksa başka bir şeye bakmaya gerek duymadan o kişinin malumatını itibarsız kabul edebilirdiniz.
Bu silsileler bir birine teselsül ederek Rasulullah'a vasıl olmakta idi.
Yağ satarım bal satarım oyunundaki ustam ölmüş ben satarım sözü de buna müteallik olsa gerektir. Yani kıymet ustada ve ustanın öğrettiğindedir. Benim kıymetim kurduğum irtibat, münasebet vesilesiyledir denilmiş oluyordu.
Bizim halefliğimizin kıymeti selefimizin kıymetiyle mukayyettir. İnsan, Allah'ın değil, selefinin halifesidir. Bu itibarla aslımız kıymeti kadardır bizim kıymetimiz.
Bu memleketi Hıristiyan takvimine göre 13. Asırda vatanlaştıranların mirası İstiklâl Harbinde hatırlandı. Türkiye'nin aslının ne olduğu tebeyyün etti. Çanakkale şehitleri için söylenen Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i sözü tahakkuk etti. Çanakkale Zaferinin temin ettiği satıh üzerinde yürüyebildi İstiklâl Harbi. İstiklâl Harbinde şehit düşenlerin boşuna ölmedikleri bu harbin neticesinde teşekkül eden Cumhuriyetin bir İslam Cumhuriyeti olarak 29 Ekim 1923'de ilan edilmesiyle anlaşıldı.
41 mısraı okunduğu zaman sütü bozuk olmayan herkesin gözlerinin dolduran, göğsünü kabartan bir marş var; İstiklâl Marşı. İstiklâl Marşı selefimizin bize aslî bir talimatıdır. Hristiyan Takvimine göre 20. ve 21. Asırda Türkiye'de hayat süren bizler, bu talimata bîgane kalarak halefliği, halifeliği bize bırakılan emaneti reddetmiş sayılır, hainler zümresiyle haşrolmaktan imtina etmemiş oluruz.
İstiklâl Marşı bugüne kadar sağcılar tarafından çokça istismar edildi. Bu nedenle bugün İstiklâl Marşına açıkça, müteammiden, kasten ihanet edenler hiç yüzleri kızarmadan bu marşı istismar etmeye hala devam edebiliyorlar.
İstiklâl Marşı:
(Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli!)diyor.
Başka:
(Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.) diyor!
Birileri ne yapıyor: Yabancıların mülk edinmesinde bir ülkenin haysiyeti manası taşıyan, haysiyetinden ferağ etmemiş hiçbir milletin vazgeçemeyeceği mütekabiliyet şartını kaldırıyor.
Onlar mütekabiliyet şartını kaldırıyor. Senin ne mütekabiliyet şartından ne de bunun kaldırıldığından haberin bile olmuyor.
Haber verilince de ne diyorsun?
Abi, dünya küçülüyor, dünya bir köy oldu artık. Yurtdışındaki Türkler de oralarda bir şeyler alıyor. Ne olmuş yani? Serbest piyasa abi. Yapacak bir şey yok! Büyümemiz şart. Büyümek için de bize ait/mahsus bir vatan fikrinden vazgeçmeliyiz. İşte o zaman büyüyebiliriz! Türkiye'nin büyümesi için yatırım lazım. Aslolan kalkınmadır. Kalkınma demek yatırım demek, yatırım için de yerli-yabancı fark etmez. Dünyaya ayak uydurmaktan başka çaremiz yok... Bırakın bu modası geçmiş ideolojileri. Global rekabet için yabancı ortak şart! Turizmde Yunanistan kadar bile olamadık!
Demiyor musun?
Diyorsun.
!
O marşı okurken hiç mi utanmıyorsun?
7 Rebi'ül evvel 1435
(8 Ocak 2013)