Genç MÜSİAD'ın 12. Olağan Genel Kurulu'nda, iş dünyasına bir vebal yüklendi. 

Yüklenen bu vebal, hepimiz için geçerli...

Genel Kurul'da dendi ki; eğer Türkiye ekonomik sebeplerle ülkenin bekasıyla ilgili mücadeleden vazgeçmek durumunda kalırsa bunun en büyük sorumlusu biz iş dünyası olacaktır!

MÜSİAD Konya Şube Başkanı Lütfi Şimşek ve Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Türkiye'nin var olma kavgası verdiği ortamda iş dünyasını açıkça uyardı. 

İlk uyarı Sayın Şimşek'ten geldi. 

“Eğer güvenlik güçlerimiz bu vatan için canlarını feda ediyorsa, gazi olursa biz de daha fazla üreterek daha fazla fedakarlık yaparak ve kazancımızın bir kısmını da yine bu millet için harcayarak, eskisinden çok daha fazla çalışıp bu ülkeyi büyütmek ve geleceğin daha iyi bir Türkiye'sini, geleceğin hedeflerine ulaşmış, dünyanın şekline, gidişatına yön veren bir Türkiye'yi oluşturma gayretini biz iş alemine bir borç olarak yüklüyoruz. Tabii ki sıkıntılarımız var, ama bugün fedakarlık yapma günüdür, ekonomiden sızlanma, şikayet etme günü değildir...” 

Ardından Sayın Öztürk, “Fırat Kalkanı Operasyonu ve terörle mücadelede güvenlik güçlerimiz canlarını ortaya koyuyorlar. Onların da anneleri var, onların da babaları var, onların da eşleri var evlatları var ama onlar canlarını ortaya koyuyorlar.  Eğer bir gün Türkiye ekonomik sebeplerden dolayı bu mücadelesinin sürdüremezse işte o zaman bunun en büyük vebali bu salondaki sizlerin ve bizlerin... Onların bu fedakârlıklarına karşılık çok daha fazla çalışıp, vergi verip, istihdam oluşturup, ihracat yapıp onları ekonomik anlamda desteklemezsek sonuçları çok ağır hüzünle sonuçlanacaktır. O nedenle salonda bulunan sorumluluğunun hükümetteki karar alıcılar kadar önemli olduğuna inanıyorum...” ifadeleri ile yaşanılan sürece dikkat çekti. 

Bu ifadeler yerinde ve doğru bir tespitti. 

***

Türkiye bugüne kadar var olma mücadelesinde devamlı ekonomi tehditleriyle karşı karşıya geldi. 

Osmanlı Devleti, kapitülasyonlarla hasta adam haline getirildi.

Milli Mücadele yıllarında parasızlık nedeniyle komünist gözüküp Rusya'dan silah aldık. 

Kıbrıs'a Amerikan yardımları karşısında 1974'e kadar müdahale edemedik. 

Ekonomik baskılar nedeniyle ağır sanayi hamlesi başlatamadık. 

Terörle mücadelede mermiyi, bombayı sayıyla attık çünkü ekonomi topyekun bir mücadeleyi kaldıramadı. 

Ekonomik yetersizliklerle yıllarca IMF'nin kapısında birkaç milyar dolar almak için bekledik, el pençe durduk. 

Niçin her şeye rağmen Türkiye›yi ayakta tutmak için...

***

Geldiğimiz süreçte terörle mücadelede daha aktif olunarak, Fırat Kalkanı Operasyonu gerçekleştirilerek yeniden varoluş kavgasına giriştik. 

Şehit ve gazilerimize rağmen güvenlik güçlerimiz Türkiye›de ve sınır dışında destansı başarılara imza atıyor. 

Canını ortaya koyarak terörle mücadele ediyor, vatanın bekası için şehit düşüyor, arkasında ailesini, geleceğini bırakarak...

Peki bizim görevimiz ne olmalı? 

Olayları izlemek mi? 

İşte bunu yaptığımız an kaybederiz ve ifade edildiği gibi kaybetmenin faturası da büyük olur. 

Genç MÜSİAD'ın sinevizyon gösterisinde vurgulandığı gibi uzun inci bir yola çıktık. 

Bu uzun ince yolda sağa sola gitme şansımız olmadığı gibi geri dönüşü de yok!

Türkiye'yi kuşatıldığı ateş çemberinden çıkarmanın tek bir yolu var; toplumun tüm fertleri işini en iyi şekilde yapacak. 

İş dünyası daha çok çalışıp daha çok katma değer üretecek, işçi işini en iyi şekilde yaparak daha iyi ürünler ortaya koyacak, mühendis geleceğin Türkiye'sini inşa edecek, öğretmen donanımlı bireyler yetiştirmek için çaba gösterecek, bilim insanları insanlık için daha çok çalışacak, üniversiteler dünyada öncü olacak, manevi değerler en iyi şekilde verilerek FETÖcülere bir daha prim verilmeyecek...

“Vatanını en çok seven işini en iyi yapandır” düşüncesiyle hareket etmezsek bu varoluş kavgasında başarılı olma şansımız çok düşüktür. 

Çünkü sadece Türk Silahlı Kuvvetleri'ne güvenerek vatanın kurtuluşunu düşünmek 1918'e geri dönmek gibi bir durumla bizi karşı karşıya bırakır. 

Ordumuz işini en iyi yaparak mücadelesini sürdürürken, lojistik destek anlamında biz işimizi yapmazsak 1912'deki Balkan Faciasına yeniden yaşarız. 

Allah, o günleri bize bir daha göstermezin, Milli Şair'in dediği gibi “Yeniden aziz Türk Milleti'ne İstiklal Marşı yazdırmasın...”

O nedenle MÜSİAD Konya Şube Başkanı Lütfi Şimşek ve Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk›ün sözleri oldukça önemlidir. 

Mustafa Kemal Paşa'nın bu anlamda şu sözünü de hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamız gerekiyor; “Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”

***

Genç MÜSİAD Konya Şube Başkanlığı görevini devren Emre Babayiğit'e bundan sonraki hayatında başarılar diliyorum. 

Kendisi önemli çalışmalar ortaya koymaya çalıştı, ekibiyle birlikte genç girişimcilerinin yolunu açma anlamında çaba sarf etti. 

Allah yolunu açık etsin, bundan sonrada MÜSİAD bünyesinde Konya'ya hizmetlerinin sürmesini temenni ediyorum... 

Genç MÜSİAD'in yeni başkanı Kadir Başaran da çıkmış olduğu meşakkatli yolda inşallah muvaffak olur. “Ülkemizin güçlenmesi ve adil bir dünya tasavvuru için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Umarım bu anlamda güzel çalışmalarla Konya'nın katma değer üretimine en iyi katkıyı sağlarlar...