İFFETSİZLİĞİN YAYILMASINI İSTEYENLER VAR YA!
Utanmak çekinmek anlamlarına gelen Hayâ; kavram olarak Nefsin çirkin davranışlarından çekinme ve onları terk etme anlamlarına gelir. Hayâ insanı diğer canlılardan ayıran, insanın fıtratına yerleştirilmiş onu üstün kılan özelliklerden birisidir. Hz Âdem ve Havva cennette yasak meyveyi yedikten sonra ayıp yerleri birden bire açılmıştır. Hemen cennet ağaçlarının yapraklarıyla edep yerlerini kapatmaya başlamışlardır. (Taha, 121) Cennette başka kimsenin olmadığı sadece Karı-koca iki kişi oldukları halde, alışık olmadıkları bir durumla karşılaşınca birbirlerinden utanıp telaşa kapılmışlar önce Rabbimizden sonra birbirlerinden utanıp, hayâ etmişlerdir. Dolayısıyla yüzün kızardığı, başkalarının görmesini istemediğimiz hâl ve hareketlerden uzak durmamız Rabbimizin bize lütfettiği ar ve hayâ duygusundan ileri gelmektedir.
Peygamber Efendimiz de İnsanların peygamberlerden öğrene geldikleri bir söz vardır: Utanmadıktan sonra dilediğini yap! (Buhârî, Enbiyâ 54, Edeb 78.) Bu söz utanma duygusuna sahip değilsen istediğini yapma hakkına sahipsin anlamına gelmez. İnsan kalitesinde bir hayat yaşamak istiyorsan hayâlı olmak durumundasın. Hayâ, insan olmanın gereğidir. Hayâ İmandandır (Buhari, İman, 16) buyuran peygamberimizin ölçüsüne göre hayâ imanın bir alameti ise hayâsızlığın imandan nasibi olmayan insanların işi olduğunu öğreniyoruz.
İnadına mini etek ve dekolte giyin diyerek insanları kendi zihin dünyalarındaki giyim şekline zorlamak, sadece bir ötekileştirme ve dayatma operasyonu değil aynı zamanda toplumda iffet ve hayâ duygularının azalmasına, zinaya götüren yolda insanların zihinlerinde şehevi duyguların uyanmasına sebebiyet verir. Sen de bakmayıver canım ne olacak! deme hakkımız yoktur. Aynı toplum içerisinde yaşayan biz insanlar diğer birlikte yaşadığımız insanlardan kültürel olarak yaşam biçimi olarak etkilenen varlıklarız. İnsanda nefis denen insanı kötülüğe çağıran bir benlik duygusu vardır.
Kur'an-ı Kerimde iffeti ve hayâsıyla abideleşen Hz. Yusuf örneği verilmiştir. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da" (Haşa), Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi. And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Doğrusu o bizim çok samimi kullarımızdandır.(Yusuf,23-24) Bu ayeti incelediğimiz zaman asil ve güzel bir kadının zina teklifi karşısında Yusuf (as)'ın iffet imtihanından nasıl geçtiği anlatılıyor. Yusuf (as), Allah'ın kendisine olan yardımı yani peygamberliğin vermiş olduğu ismet sıfatı gereği bu iffetsizlikten korunmuştur. Allah'ın koruması olmadan insanoğlu hayâsızlık çukurlarına düşebiliyor. Dolayısıyla zinaya giden yol bir süreçtir. O sürece koyuldu mu insan, kimi zaman geri dönüş yolu bulamayabiliyor. Rabbimiz bize zina yapmayın demiyor. Zinaya yaklaşmayın(İsra,32) buyuruyor.
İffetsiz ve ahlaksız bir yaşamın yaygınlaşmasını istemek; topyekûn bir toplumu ahlaken çökertmek demektir. Şehvetine düşkün olan insanlar daha yüksek ve ulvi işleri yapamazlar. İnsanı nefsinin esiri yapan bu davranışı yüzünden kişiliği ve karakteri ağır yara aldığı gibi bu zafiyeti yüzünden rezil ve rüsvay olur. Son zamanlarda dizi ve filmlerle açık saçıklığın, nikâhsız birlikteliğin özendirildiğini üzülerek müşahede ediyoruz. Karşı cinsten arkadaşı olmayan gençlerin yadırgandığı, utanma ve hayâ sahibi insanların gerici olarak yaftalandığı, utanmanın utanılacak bir hal aldığı bir dönemden geçiyoruz. Modern hayatı dizayn etmeye çalışanlara bir bakın; hiçbir zaman lügatlarında hayâ ifadesi geçmez konuşmalarında ar ve utanma kavramları yoktur.
Kur'an-ı Kerim ahlaksızlığın ve iffetsizliğin yaygınlaşmasını isteyenleri ağır bir cezanın beklediğini haber veriyor: Mü'minler arasında ahlâksızlığın ve edepsizliğin yayılmasını isteyenler var ya; onları gerek dünyada ve gerekse ahirette acıklı bir azap beklemektedir. Allah bilir, oysa siz bilmezsiniz. (Nur,19)Sadece ahiret azabı değil dünyada bir azabın onların üzerine hak olduğu beyan eden Rabbimiz neden iki dünyada da cezalandırıyor. Çünkü ahlaksızlık bir yaygınlaştı mı artık bunun önü alınamaz. Lut Kavminde olduğu gibi toplumun tamamını helak edecek bir hastalığa dönüşmüş olur. Onun için İslam koruyucu tedbirler almıştır. Bunlar tesettürdür, edep, ahlak kurallarıdır. Fıkıhta Sedd-ü Zeraidir. (kötülüğe giden yolları kapatmak)ve Had cezalarıdır.
İffetsizliğin yaygınlaşmasını sağlayanlar dünyada ne kadar konfor içerisinde yaşarlarsa yaşasınlar ruhları azap içerisindedirler. Siz bilemezsiniz şerhini koymuş Rabbimiz, aslında onlar adı bilinmedik bir azap içindeler. Zina ve ahlaksızlık şeytanın süslemesiyle nefsimize tatlı görünse de içerisinde cehennem ateşinin ve dumanın olduğu nesilleri zehirleyen bir felakettir. Unutmayalım temiz toplumlar temiz nesillerden meydana gelir. Rabbim Hayâ ve iffetimizi bizlerden çekip almasın.