Eski gazeteleri okumak oldum olası hoşuma gider. Kim bilir belki de çocukluk günlerimin cennetine döndürdüğü içindir.

Çocukluğumun geçtiği baştan aşağı tahtadan mamûl evin duvarları iç taraftan komple gazete kâğıdı ile kaplıydı. 1960 ya da 1961 tarihli bu gazeteler şimdi aklımda kalan bölük pörçük hatıralardan yola çıktığımda, baştan aşağı 27 Mayıs darbesinin artçı sarsıntılarıyla doluydu. Bir “kuyruk” hikâyesi sürüp gidiyordu, haberlerde ve köşe yazılarında. Altında “Dünyanın en uzun kuyruğu Yassıada'da” yazan karikatürü unutmak ne mümkün!

*** 

Dün evin çatı katında biriken kâğıt küreği gözden geçirirken eski bir gazeteye rastlayınca heyecanla sayfalara göz attım.

Okuyucusu o zamanlar pek tutulan Türkçe uzmanına Bennu kelimesinin anlamını soruyor.

Uzmanımız ciddi adam. Kerli ferli, yaşlı başlı. Türlü sözlüklere bakmış, bulamamış.

Tabii ki o vakitler henüz bilgisayarlar sadece devlet kurumlarında ve koyunlu koçlu şirketlerde bulunuyordu sadece ve ABD'de neredeyse 1950'lerden beri faydalanılan internet henüz üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili ülkemize ulaşmamıştı. Doğal olarak Google da yoktu.  

Ben sözünü ettiğim elektronik kolaylıklardan faydalanarak kolayca ulaştım Bennu'nun anlamına. 

***

Vikipedia'ya göre, Mısır mitolojisinde Güneş Tanrısı Ra'nın ruhuna sahip olduğu söylenen balıkçıla benzeyen bir kuşmuş Bennu. Yine bu mitolojiye göre, Bennu kendini Ra Tapınağı'nın çevresinde olan kutsal bir ağacın alevinden oluşturmuş. Başka bir versiyona göre de, Bennu Osiris 'in kalbindeki çatlaktan dışarı çıkmış.

Mitolojiler böyledir, Mısır olsun, Yunan olsun, Hint ya da Çin olsun. Bin bir versiyonu vardır her şeyin. Azıcık içine dalınca anlaşılır ki putperestlik kolay meslek değil, Müslüman dininin kıymetini bilsin.

***

Şimdi gelelim asıl konuya, bazıları diyecektir ki, "Yahu bu ne ciddiyetsizlik, adamı dinden çıkartır hafazanallah, Müslüman adam çocuğuna gidip öyle karışık kuruşuk işleri temsil eden bir kuşun adını çocuğuna koyar mı?" 

Ad koymak önemlidir. Bana öyle geliyor ki Dedem Korkut'un kitabında anlattığı töre değişmiş olmasa bugün ortalıkta bir sürü adsızın dolaşması gerekir. Peygamberimiz (SAV) de ad koymanın önemini vurgulamıştır. Bu konudaki pek çok hadisten biri şu şekildedir: “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın.”

***

Ne var ki insanlar seslendiklerinde hoşa gidecek bir adı olsun istiyorlar çocuklarının. Anlam daima ikinci plana atılıyor, hatta önemsenmiyor bile. Böyle olmasaydı ağlayan anlamına gelen Nalan, üzüntü anlamına gelen Hicran ve tabii ki yukarıdan beri anlata durduğumuzu Bennu'yu çocuklarına ad koyarlar mıydı?

Çağımızda hayatın her alanında akıl almaz hızda değişiklikler, yenilikler oluyor. Bu, dilimizde yeni kelimelerin üretilmesini zorunlu kılıyor. Bazen türetme, bazen eski kitaplarda kalmış kelimelerin yeniden tedavüle sokulması şeklinde yapılan bu üretimde, zaman zaman yeni kelimelerin hoşa gidecek seslerden oluşması, kulağa hoş gelmesi umursanmıyor ve sonuçta o kelime tutmuyor.

“Yanıt” karşısında “cevap” halâ çok güçlüyse bunun nedenini Türkçe yerine Arapça kökenli bir kelimeyi tercih etmekte değil seslerin sırrında aramak gerekir.   

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlâna)