1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 4 . Maddesi gereğince; ” Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” 

Diğer taraftan aynı kanunun 4. Maddesi gereğince, eğitim kurumlarında özel sınıf oluşturmak fırsat eşitsizliği meydana getirdiği için yasaklanmıştır. Çünkü 4. Maddede her Türk çocuğunun dil, ırk, cinsiyet, engellilik, din, ekonomik sınıf ayırımı gözetilmeksizin kabiliyetleri doğrultusunda eşit bir şekilde yetiştirilmesi amaçlanmıştır.

Özel sınıf oluşturulduğunda yani zeki, anne babası ilgili, ekonomik açıdan yüksek gelirli ailelerin çocukları bir sınıfta toplandığı için, istenmese de doğal olarak bir fırsat eşitsizliği oluşturacaktır. Bu durumda diğer çocuklar sürükleyici, lider arkadaşlara sahip olmadıkları için rekabet duygusundan yoksun yetişecekler, yeteneklerini, becerilerini, istidat ve kabiliyetlerini yeterince gerçekleştiremeyeceklerdir.

Bu kanun maddelerine istinaden Devletin Eğitim, Öğretim Kurumları’nda tüm vatandaşlara eşit eğitim öğretim hakları tanınmak zorundadır. Bazı okullarda bu kanun maddelerinin tam aksine uygulamalarda bulunulduğu duyumları alınmaktadır. Şöyle ki:

Çocuğunu okula kaydettirmek isteyen bazı hatırlı velilerin Okul Müdürü ile “ahbap-çavuş” ilişkisi içerisinde olarak, bu ilgili veliler ; “Benim çocuğumu( X Öğretmen’e )vermeni istiyorum” diyor. Yani bu durumda Okul Müdürü öğrencilere öğretmen atamıyor da veliler kendi öğrencilerine öğretmen atıyorlar. Böylece bazı öğretmenlere yeteneği, becerisi, kabiliyeti yüksek öğrencilerden oluşan sınıflar verilirken, bazılarına da bunun tam aksine yeteneği, becerisi, kabiliyeti zayıf öğrencilerden oluşan sınıf verilmektedir. Bu ise hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından bir fırsat eşitsizliği oluşturmaktadır. Böylece veliler tarafından oluşturulan sınıflarda sürükleyici, yönlendirici, yol gösterici, lider öğrenciler bir araya getirilirken, hatırı olmayan velilerin sınıflarında ise sürükleyici, yönlendirici, yol gösterici, lider öğrenciler bulunmamaktadır. Bu sebeple bu sınıflarda yeterince grup dinamizmi oluşturulamadığı için bu sınıfların öğrencileri, örnek alabilecekleri lider arkadaşlarından yoksun olduklarından dolayı kabiliyet, yetenek ve becerilerini

 

 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, Kanun Numarası : 1739 ,Kabul Tarihi:14/6/1973,Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 24/6/1973 Sayı : 14574

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 12 Sayfa : 2342 A.g.k. Madde 4

istenilen seviyede gerçekleştiremeyeceklerdir. Bu açık bir fırsat eşitsizliğidir. Bu fırsat eşitsizliği eğitimde akademik başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir.

Milli Eğitim Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve Genelgeleri’nde velilerin öğretmen seçebileceğine dair hiçbir madde yoktur. Aksine: “Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” maddesi vardır.

Seçkin öğrencilerden oluşan sınıflarda akademik başarı en üst düzeyde gerçekleşirken, seçkin olmayan öğrencilerden oluşan sınıflarda ise bunun tam aksine akademik başarısızlık ortaya çıkmaktadır. Okulun geneli düşünüldüğünde bir veya iki sınıfın akademik başarısı yüksek, diğer sınıfların akademik başarısı düşük olduğu için okul, bu seçkin sınıfları oluşturan müdür davranışları yüzünden niteliksiz ve başarısız olarak kabul edilmektedir.

 Çözüm olarak; ilgili, çalışkan öğrenciler sınıflara adil dağıtılırsa, bu çocuklar liderlik görevini yapıp diğer öğrencileri de başarılı kılacaktır. “Üzüm üzüme baka baka kararır.” atasözü de bunu ispatlar.

Yıllarca süren eğitim-öğretimden sonra alanında uzmanlaşmış öğretmenlerimizi bazı velilerin “İyi Öğretmen”, “Kötü Öğretmen” sıfatıyla nitelendirmesi, “Öğretmenler” ve “Öğretmenlik” mesleğine saygısızlıktır.

Bu sebeplere istinaden öğrencilerin hangi öğretmenin öğrencisi olacağı kura çekerek belirlenirse, hem eğitimde fırsat eşitliği sağlanacak, hem de öğrencilerin öğretmenlere adil bir şekilde dağılımı sağlanacaktır.