Biz Türkler, başarısızlıklarımızın sebebini hep başkalarına yükleme gibi bir yol izlemeye bayılırız.

Son zamanların en hoşuma giden sözü, önemli mesajlar veren şu sözlerdir.

"Yanlış yapılmışsa eğer, onu hep Hasan yapmıştır, Hasan...

Doğru olan ne varsa da hep Hans yapmıştır."

Düşünelim düşünelim mana verelim bu sözlere...

Emperyalizm, kapitalizm, siyonizm, komünizm, faşizim gibi sonuna 'izm' takısını da takınca biraz daha süslü hale gelen kelimeleri kullanmaktan oldukça haz duyarız toplum olarak.

Kendi çabamızı yürürlüğe sokmayız ama hep "bir tehlikenin içinde yaşadığımızdan" dem vurur dururuz.

"Arz-ı Mev-ud" varmış da, "topraklarımızı bir bir satın alarak bu yolla işgale uğruyormuşuz" da, "elimizde olan tesisleri hep onlara satıyormuşuz" da "içimizde on binlerce ajan varmış" da "milli eğitimimizi hep yabancılar yönlendiriyormuş" da falanmış, filanmış.

Tarih boyunca bir toplumun kendisine rakip gördüğü diğer topluluklar üzerine bir hegemonya kurma istek ve arzuları hep olagelmiştir. Savaşların sebepleri hep bu yönetme arzusundan, o yerlerin zenginliklerini elde etme, kendi yönetimi altındaki halkın daha müreffeh bir şekilde yaşaması arzusu ve kaygısından kaynaklıdır. Senin de olsun kardeşim “Büyük Tütkiye “ hayallerin. Bıraka başkasının hayalleriyle hedefleriyle savunma yapmayı...

Günümüzde, Amerikan emperyalizmi dünya üzerindeki en büyük çaplı emperyal projedir. Nerede bir cerahat varsa orada Amerika’nın pis nefesi kokmaktadır. Güney sınırlarımız boyunca hem sınır dışında hem de sınırlarımız içinde 50 yıldır hüküm süren bir terör savaşı sürmektedir. Bu savaşın akıl hocası da, finansörü de ABD'dir. 50 bin insanımızın yok edilmesini, 2 trilyon dolarlık da servetimizin heba olmasını sağlamıştır Devletimizi, milletimizi 50 senedir rahatsız eden bu terör odaklarına, göstere göstere silah, mühimmat, araç gereç yardımı yapmaktadır.

Bu yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçekliğin karşısında "emperyalizm var", "dış güçler var" gibi söylemlerle elimiz kolumuz bağlı bir şekilde oturup ağlayacak mıyız? "Ellerimiz hep armut mu toplayacak?"

Ağlamaktan, sızlanmaktan gayri kendi tabancamızı, tüfeğimizi, uçağımızı, aracımızı, gerecimizi, otomobilimizi, solunum cihazımızı, dürbünümüzü, bilgisayarımızı, yazılımlarımızı yapmaya hiç kafa yormadan ağzımızı açıp "arnut piş ağzıma düş" diye bekleyecek, emperyal güçlerden el aman dileyip, "stratejik ortak", "müttefik" v.s. yalvarma ifadeleriyle gelip geçecek, ülkemizi işgal etmelerini mi bekleyeceğiz?

Ağlamak, sızlanmak tembellerin işidir. Çok konuşmak ama hiç bir şey yapmamak 'laf ebeliği'dir.

Milletimizin kendi milli sanayisini kurma çalışmalarına her fırsatta karşı çıkıp o çalışmaları aşağılamak, değersizleştirmek, cehalet değilse ihanettir. İçimizdeki bu ihanet şebekelerinin çalışmalarını izleyecek karşılığında elimiz kolumuz bağlı oturacak mıyız?

Nuri Killigiller'i, Nuri Demirağlar'ı, Vecihi Hürkuşlar'ı, Devrim Otomobillerini, Selçuk Bayraktarlar'ı nesillerimize öğretmedikten, onlara destek çıkmadıktan sonra ağlamakla, sızlanmakla vatan kurtarılamayacağını da, sahip olunan vatanın korunamayacağını da bilmemiz, gelecek nesillere öğretmemiz gerekiyor.

Ne diyor şair?

"Sahipsiz bir vatanın batması haktır,

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."

Şanlı ordumuzun bütün kışla girişlerindeki şu yazı çok manidardır.

"Vatanını en çok seven, vatanı için en çok çalışandır."

Vesselam.