Konya'nın Çumra ilçesinde, Anadolu'da ve dünyada ilk kentleşme modellerinden olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Çatalhöyük, insanlık tarihine 9 bin yıl öncesinden ışık tutuyor. İnsanlık için önemli kalıntıları içinde barındıran bu mekanı yapay zeka nasıl ele aldı?
Çatalhöyük, kapısız evleri, duvar çizimleri, kadın ve erkek heykelcikleri, yırtıcı hayvan kemik ve pençeleri, çoklu mezarları ve tarımın izleriyle keşfedilmeye devam ediyor.
MÜZELER İNSANLAR İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?
İnsanoğlu varoluşundan bu yana dünyada çeşitli izler bırakmıştır. Bu izler zamanla doğal ya da yapay unsurlar tarafından tahrip edilerek yok olmaya yüz tutmuş önemli eserleri müzeler adı altında muhafaza edilerek gelecek nesiller için koruma altına alınr.
İnsanlara ve medeniyetlere ait eserleri bir arada sunarak, onlar arasındaki ilişkiyi sorgulamalarına ve o değerleri fark etmelerine yardımcı olur. Medeniyetlere ait kültür değerlerini fark etme önyargıları ortadan kaldırır. Böylece birey ile diğer kültürler arasında önyargısız bir iletişim kurulur.
TARİHİ İÇİNDE BARINDIRAN ŞEHİR
Konya görkemli tarihiyle insanlığa yön veren kalıntıları içinde barındıran önemli şehirlerden biri. Bunlardan biri, Konya’da bulunan Çatalhöyük’tür. Çatalhöyük insanlığa yön verecek önemli kalıntıları içinde saklayan tarihi bir hazinedir.
İLK KAZILAR 1961 YILINDA YAPILDI VE 4 ÜLKE KAZI ÇLIŞMALARINDA YAN YANA GELDİ
Çatalhöyük’te bilinen ilk kazılar 1961-1963 ve 1965 yıllarında yapılmıştır.
1993'te yeniden başlayan ve günümüze kadar devam eden kazılar Cambridge Üniversitesi'nden lan Hodder tarafından yönetilmekte ve İngiltere, Türkiye, Yunanistan, Amerikalı araştırmacılardan oluşan karma bir ekip tarafından yürütülmekte.
ÇATALHÖYÜK’TEN NELER ÇIKARILDI?
Çatalhöyük’ün (Doğu) Kazı çalışmalarında MÖ. 7400 - 6200 yılları arasına tarihlenen 18 neolitik yerleşim katmanı açığa çıkarıldı. Romen rakamlarıyla gösterilen bu katmanlardan XII - VIII katmanlar Erken Neolitik'in (MÖ 6500 - 6000) ilk evresine tarihlendi. Erken Neolitik'in ikinci evresi ise VI. katman sonrasıdır.
Ele geçen çok çeşitli küçük buluntulardan bazıları, obsidyen aynalar, topuz başları, taş boncuklar, eyer biçimli el değirmenleri, öğütme taşları, havanlar, havanelleri, açkı taşları, taş yüzükler, bilezikler, el baltaları, keserler, oval bardaklar, derin kaşıklar, kepçeler, iğneler, bizler, cilalanmış kemikten kemer kopçaları ve kemik aletlerdir..
Pişmiş kilden damga mühürler, damga mühürlerin ilk örneklerinden sayılır. Dokuma ürünleri ve ekmek gibi çeşitli baskı yüzeylerinde kullanıldıkları düşünülmektedir. Çoğu oval ya da dikdörtgen biçimli olmakla birlikte çiçek şeklinde bir damga mühür de bulunmuştur ve dokuma desenlerinde görülmektedir.
Ele geçen heykelcik buluntuları pişmiş toprak, tebeşir, sünger taşı ve su mermerinden oyulmuştur. Tüm heykelcikler birer tapınma nesnesi olarak görülmektedir.
SAVAŞ VE YIKIM İZİNE HİÇ RASTLANMAMIŞ
İnsan kalıntılarının izine rastlanılan bu mekânda yaşam tarzı da oldukça dikkat çeken unsurlardan. Çatalhöyük’teki konutlara bakıldığında iç içe, yan yana yapılmış olması ayrı bir araştırma konusu. Bu konuda yapılan araştırmalarda kazı başkanı Hodder, savaş ve yıkım izlerine hiç rastlanmadığı için bu sıkışık yapılanmanın savunma endişesine dayanmadığı görüşünde. Muhtemelen birçok kuşağı kapsayan aile bağlarının kuvvetli olmasıydı ve konutlar, sahiplenilmiş arsalar üzerine, birbiri üstüne inşa edilmiş.
9 BİN YIL ÖNCEKİ TEMİZLİK GÖZDEN KAÇMADI!
Çatalhöyük’teki konutlarda herhangi bir çöpe ya da kalıntıya rastlanmamış. Hatta konutların temiz ve bakımlı olduğu görülmekte. Çöpleri ve kalıntıları konutlardan uzak bir alanda toplandığı görülürken evlerin ilginç yanı damlar sokak olarak kullanılmış olması.
Damlar, sokak olarak kullanıldığı gibi birçok günlük etkinliğin de özellikle havanın iyi olduğu günlerde damlarda sürdürüldüğü düşünülmekte. Daha geç evrelerde damlarda ortaya çıkarılan büyük ocakların, bu tarzda ve ortaklaşa kullanıldığı kabul edilmekte.
Yapılan kazılarda çocuk iskeletlerine rastlanmış ve bu iskeletlerin çoğunda baş, kafa kısmı olmadığı görülmüş. Hayatını kaybeden yetişkin ve çocukların farklı bölmelere gömülmüş olması neyi ifade ediyor?
Kazılarda, çocuk gömütlerinin daha çok odalardaki sekilerin altına, yetişkinlerin ise oda tabanına gömüldükleri ve bazı iskeletler başsız olarak bulunduğu bilinmekte. Bunların başlarının bir süre sonra alındığı düşünülmekte. Bazı bedensiz başlar da terk edilmiş konutlarda bulunmuş. Özenle örülmüş sepetlere konularak gömülen çocuk gömütlerinin incelenmesinde, bazılarının göz çukurlarının çevresinde olağandan fazla delik olduğu saptanmış. Bu durumun yetersiz beslenmeye dayanan kansızlıktan kaynaklanmış olabileceği ileri sürülmekte.
Konya’nın göbeğinde ilk insanların kalıntılarını içinde barındıran bu mekân en eski yerleşim yeri olarak kabul edilmekte. Yapılan kazılarda dini inançlarını yansıtan yapıtlara da rastlanılmıştır. Geniş çaplı yapılan kazı çalışmalarında Doğu Höyük, Anadolu'da kutsal yapılara rastlanan en eski yerleşim yeri olarak kabul edilmekte. Kutsal mekân olarak tanımlanan odalar diğerlerinden daha geniş. Geniş odalar ayin amaçlı yapılmış, duvar resmi, kabartması ve heykeller, diğer konut odalarına oranla daha yoğun ve daha farklı. Doğu Höyük'te bu tarz kırktan fazla yapı ortaya çıkarılmış.
Yapıların duvarlar süslemeleri av ve bereketi simgeleyen büyüler ve inançlarını yansıtan betimlemelerle zenginleştirilmiş ve süslemelerin haricinde kabartma olarak da boğa doğumu gerçekleştiren tanrıça, leopar, koç başları ve boğa figürlerine rastlanmıştır. Duvarlarda geometrik süslemeler de sıkça yer almakta. Diğer yandan toplumu etkileyen doğa olaylarının da betimlendiği görülüyor. Örnek olarak yakınlardaki volkanik Hasan Dağı'nı patlaması olduğu düşünülen bir betimlemenin açığa çıkarıldığı görülmekte.
EN ESKİ ANA TANRIÇA KÜLT MERKEZİ
İnsanoğlu neden heykelleri yapmış? Dünyanın neresine gidersek gidelim asırlar öncesine dayanan heykelleri görürüz. Bu heykeller genellikle dini ritüeller için kullanılmış. Yani insanoğlu var olduğu süre içinde hep bir ilah arayışı içinde olmuş. Çatalhöyük Doğu Höyük'te III. tabakadan X. tabakaya kadar olan bölümünde, kutsal yapıların içinde çok sayıda pişmiş kilden yapılan ana tanrıça heykelcikleri, boğa başı ve boynuzları ile kadın göğsü rölyefleri bulunmakta. Ana tanrıça, genç kadın, doğuran kadın ve yaşlı kadın olarak betimlenmiştir. Buluntuların tarihlendirilmesiyle Anadolu'da en eski ana tanrıça kült merkezlerinden birinin Çatalhöyük olduğu kabul edilmekte.
Bereketi simgeleyen ana tanrıça kültünde erkek ögeyi boynuzlu boğa başlarının temsil ettiği düşünülür. Güler yüzlü ve sevecen betimlemeler ana tanrıçanın doğaya sunduğu yaşamı ve bereketi simgelerken, kimi zaman korkunç denebilecek betimlemelerde, bu yaşam ve bereketi geri alabilme yetisini ifade etmekte.
HEYKELLER BİZE NE ANLATIR?
Çatalhöyük’te rastlanan insanlığın ilk izleri arasında heykellere çok sık rastlanılmıştır. Heykelleri kimi zaman tanrıça olarak işlemişler kimi zaman ürkütücü varlık olarak ele almışlar. Kazılarda elinde akbaba olabileceği düşünülen yırtıcı bir kuşla betimlenen tanrıça heykeli ile yarı ikon tarzı ürkütücü heykelcik ise, ana tanrıçanın ölüler ülkesiyle bağını temsil etmekte. İki yanındaki leoparlara dayanmış durumda doğum yapan şişman kadın figürü ile aslanlı tahtlarda oturur biçimde tasvirlerine rastlanan Tunç Çağı'nda Mezopotamya'da İnanna - İştar'ı ve Mısır inancındaki İsis - şekhmet'i arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.
Öte yandan Çatalhöyük Neolitik yerleşiminde konutun sadece barınmak, erzak ve eşya depolamak / güven altına almak gibi işlevlerinin olmadığı, aynı zamanda bir dizi sembolik anlam üstlendiği anlaşılmaktadır. Hem konutlarda hem de kutsal mekân olarak görülen yapıların duvar resimlerinde ana tema boğa başlarıdır. Günümüzde yabani sığır olarak tanımlanan boğaların alın kemikleri, alın kemiklerinin boynuzların oturduğu kısımlar ve boynuzlar, kerpiç dikmelerle birleştirilerek mimari öge olarak kullanılmıştır. Konutlardaki duvar resimlerinin, ölülerin gömülmüş olduğu kesimlerde daha yoğun olduğu dikkati çekmiş, bunun belki de ölülerle bir çeşit iletişim kurma amaçlı olduğu ileri sürülmüştür. Öyle ki duvar resimlerinin üstünün tekrar sıvanmasından sonra, sıva altında kalan resmin aynen yeni sıva üzerine boyanmış olduğu saptandı.
YAPAY ZEKA ÇATALHÖYÜK'Ü GİZEMLERİYLE ELE ALDI
ÇATALHÖYÜK: BİNLERCE YILLIK SESİZ BİLGELİK, GİZEMLERİYLE KONYA'DA YAŞIYOR
Konya’nın Çumra ilçesinde yer alan ve 9 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihine ışık tutan Çatalhöyük, barındırdığı sırlarla hem arkeologların hem de tarih meraklılarının ilgisini çekmeye devam ediyor. Neolitik döneme ait bu yerleşim alanı, sadece ilklerin şehri değil; aynı zamanda henüz çözülememiş gizemlerin de merkezi.
SOKAKSIZ ŞEHİR: ÇATILARDAN HAYATA
Çatalhöyük’te evler bitişik düzende inşa edilmiş ve girişler çatılardan sağlanıyor. Yerleşim yerinde sokak bulunmaması, güvenlik kaygılarından çok, dönemin insanlarının doğa ile kurduğu farklı ilişkiyi gözler önüne seriyor. Göğe açılan çatılar, kimi araştırmacılara göre spritüel bir yaklaşımın da göstergesi.
ÖLÜLERLE YAŞAM YAN YANA
En dikkat çekici özelliklerden biri ise evlerin altında bulunan mezarlar. Çatalhöyük halkı, ölülerini yaşadıkları mekanın altına gömüyor, bazı kafataslarını çıkararak boyuyor ve evin duvarlarına asıyordu. Bu geleneğin, atalara saygıdan doğan bir inanç mı yoksa daha derin bir spiritüel ritüel mi olduğu ise hâlâ tartışma konusu.
BOĞA BAŞLARI, TANRIÇALAR VE DUVAR RESİMLERİ
Evlerin duvarlarında yer alan boğa başları, av sahneleri ve soyut motifler, yerleşimdeki dini sembolizmin gücünü ortaya koyuyor. Ana tanrıça heykelcikleri ise kadın figürünün dönemin toplum yapısındaki önemine dair ipuçları veriyor. Bazı uzmanlara göre Çatalhöyük, anaerkil bir toplum yapısı sergiliyor olabilir.
DÜNYANIN İLK HARİTASI MI ?
Kazılarda ortaya çıkan duvar resimlerinden biri, bazı uzmanlarca dünyanın ilk haritası olarak yorumlanıyor. Resimdeki bir yerleşim planı ve arkasındaki volkan betimlemesi, bölgedeki Hasan Dağı’na işaret ediyor olabilir.
KUTSAL OLANIN MEKANI: HER YER
Çatalhöyük’te tapınak gibi özel yapılar yok. Bunun nedeni, kutsal olanla gündelik yaşamın birbirinden ayrılmaması. Yaşam alanı, aynı zamanda mezar, aynı zamanda ibadet yeri. Bu da o dönem insanının doğayı ve hayatı bir bütün olarak algıladığını gösteriyor.
UNESCO KORUMASINDA , BİLİMİN IŞIĞINDA
2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Çatalhöyük’te kazılar halen devam ediyor. Her yeni bulgu, geçmişe dair bildiklerimizi biraz daha derinleştirirken, cevapladığı kadar yeni sorular da doğuruyor.
Binlerce yıllık sessizliğiyle Çatalhöyük, insanlık tarihinin bilgelik noktası olmayı sürdürüyor. Belki de bazı sırlarını asla paylaşmayacak… Ama her ziyaretçi, orada biraz daha düşünmeye ve “yeniden keşfetmeye” davetli.