Filleri yetiştirmek için, onları küçükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlar. Tabi ki filin bu zinciri koparabilmesi ya da kazığı sökebilmesi imkânsızdır. Küçük fil bir süre bu esaretten kurtulmak için tüm gücüyle çabalar ama sonuç değişmez, özgürlüğüne kavuşamaz ve kabullenir.

Yıllar geçer, fil kocaman olur, güçlenir. Bağlı olduğu kazığın ve zincirlerin onlarca katı güce sahiptir artık. Ancak fil asla bunu denemez.

Çünkü o özgür olamayacağına inanmıştır bir kez. Artık kırılamayan şey zincir değil, filin inancıdır.

Bu duruma “Öğrenilmiş Çaresizlik” deniliyor!!

UNUTMAYIN!Kendi ZİNCİRlerinizden kurtulabildiğiniz an gerçek özgürlüğü tadarsınız !!

Öğrenilmiş çaresizlik kavramı Seligman'ın hayvanların öğrenmesi üzerine 1960'lı yıllarda yapmış olduğu çalışmalardan ortaya çıkmıştır.

Bu çalışmalardan elde ettiği sonuçları insanlara da uyarlayan Seligman' a göre, hayvanlar gibi insanlar da travmatik, kontrol edilmesi nerdeyse imkânsız durumlarda öğrenilmiş çaresizlik tepkisi geliştirirler.

Öğrenilmiş çaresizlik teorisinde bireyler deneme yanılma sonunda çaresizliği öğrenir. Öğretilmiş çaresizlikte ise, kişi herhangi bir deneme yaşamasa da, toplum tarafından bireye çaresizlik kültürü yüklenir.

Öğrenilmiş çaresizlik kültüründe, bireye neleri yapmamaları gerektiği o kadar güçlü bir şekilde öğretilir ki, o kişi o alanda yeni bir denemede bulunmayı aklından bile geçirmez. Kişi deneyip yanılmadan doğuştan kaybetmeyi kabul eder.

Klasik koşullanmadan organizma çaresizdir. Organizma ne yaparsa yapsın durumu değiştiremeyecektir. Herhangi bir ödül elde etmek ya da cezadan kaçmak için tepki gösterilir ancak öğrenilmiş çaresizlik durumunda, organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu değiştiremeyeceğini öğrenerek pasif kalır ve bu pasifliği de istenmeyen durumlara geneller.

Örneğin, okuldaki derslerde ve sınavlarda sürekli başarısız olan bir öğrenci hayatı boyunca başarısız olacağını düşünür. Bir genç erkek kızların kendisini beğenmediğini ve kendisinde sürekli kaçtıklarını düşünerek buna inanır.

Öğrenilmiş çaresizliğin başlıca belirtileri; herhangi bir pekiştireci elde etmek ya da cezadan kaçmak için davranış göstermeye isteksiz olma, pasif olma, depresyon, korku, her türlü sonucu kabul etmeye isteklilik, boyun eğmedir.

Gökhan, okuldaki derslerde isteksiz davranmakta ve sınavlarda başarısız olmaktadır. Bu nedenle yaşamı boyunca başarısız olacağını düşünerek, bu durumunu düzeltmek için hiçbir çaba içerisine girmemektedir. Gökhan'ın bu durumu koşullanma sürecinde öğrenilmişlik çaresizlik ile açıklanabilir.

Örneğin öğrenci, YGS-LYS sınavlarından istediği puanı alıp, istediği programa girememişse, “ Ne yapsam nafile” şeklinde olayın kendi kontrolünün dışında olduğuna inanabilir ve öğrenilmiş çaresizlik duygusu yaşayabilir. Ya da elinden gelen tüm çalışmaları gösterdiği halde deneme sınavlarında matematik dersi netlerinde bir artış görmeyen öğrenci öğrenilmiş çaresizlik duygusu yaşayabilir.

Baggiano ve Barett (1985), çocuklar üzerinde, güdüsel yönelime bağlı öğrenilmiş çaresizliğin gelişmesinde başarısızlık geri bildirimlerinin etkisini incelemişlerdir. Elde edilen sonuçlara göre, başarısızlık geri bildirimi alan dıştan motivasyonlu çocukların sonraki performansında azalma olurken, içten motivasyonlu çocukların başarısızlık geri bildirimi almalarına rağmen çaresizlik davranışı göstermediği görülmüştür.

İnsanlar üzerinde yapılan bir deneyde, deneyin birinci aşamasında kaçma ve çaresizlik grubundaki denekler tek tek bir deney odasına alınmışlardır. Kendilerine zaman zaman tepedeki bir hoparlörden gelen çok rahatsız edici bir ses duyabilecekleri ancak önlerinde bulunan düğmeye bastıkları zaman bu sesin duracağı söylenmiştir. Deney, kaçma grubundaki deneklerin düğmeye basarak sesi durdurabilecekleri, çaresizlik grubundaki deneklerin ise ne yaparlarsa yapsınlar sesi durduramayacakları biçimde düzenlenmiştir. Kontrol grubundaki denekler deneyin bu aşamasına katılmamışlardır.

Deneyin ikinci aşamasında her üç gruptaki denekler tek tek bir odaya alınmış ve kendilerine tekrar rahatsız edici bir ses duyacakları, ancak ellerini önlerindeki panelin doğru yöne ittikleri zaman sesin duracağını söylenmiştir.

Deneyin sonuçları, çaresizlik grubundaki deneklerin kaçma ve kontrol grubundaki deneklere oranla, gerek deneme sayısı gerekse deneme için harcanan süre olarak, doğru yönü bulmak için daha az çaba gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Kontrol edemedikleri bir itici uyarıcıya maruz bırakılan deneklerin deneyin ikinci aşamasında daha az çaba göstermeleri öğrenilmiş çaresizlikle açıklanmıştır. Bunun yerine, çaresizliğin gelişimi için sonucun kontrol edilemeyeceğine bireyin inanması gerekmektedir. Eğer birey belli bir davranışı göstermenin sonuca hiçbir etkisinin olmadığına inanırsa o davranışı gösterme sıklığında azalma ortaya çıkacaktır.

Deney sonuçlarına baktığımızda insanlar kontrol edemedikleri sonuçlarla karşılaştıklarında birinci durumda olduğu gibi çaresiz olduklarını öğrenir ve sonraki durumlarda bu duygudan kurtulamazlar. Daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda kişi bu deneyimleri yaşamadan da ciddi bir engelle karşılaşan insanların, çaresiz olduklarının söylenmesi hatta başkalarının gözlemlemeleri bile çaresiz olmalarını etkilediği yurt dışında yapılan çalışmalarda bulunmuştur.

Seligman'ın teorisi, öğrenilmiş çaresizlik yaşantısı geçiren ve çaresizlik semptomları gösteren bireyin olağan aktiviteleri olan ilgisini kaybedeceğini psikomotor davranışlarda yavaşlama ve enerji kaybı göstereceğini, iyi düşünemeyeceğini, konsantrasyon güçlüğü çekeceğini ve problemleri çözmedeki başarısızlığını yetenek yoksunluğu ve kendisinin yetersizliğiyle açıklayacağını öne sürmektedir. Öğretmenler, çaresizliğin beklentilerle doğrudan ve olumsuz bir şekilde, özgüvenle dolaylı ve olumlu bir şekilde ilişkili olduğunu gözlemişlerdir.

Seligman'ın 1984 çalışmasında çocuk ve yetişkinlerin yükleme biçimleri ile depresif semptomların benzediği ortaya çıkmıştır. Üniversite öğrencileri ile mahkûmlar üzerinde yapılan bir çalışmada da depresyon ile öğrenilmiş çaresizlik arasında yüksek bir ilişki bulunmuştur.

Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak, bir şey yapsa da hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybetmesidir. 

Öğrenilmiş çaresizlik, geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir.

Daha önceki denemelerde karşılaşılan başarısız sonuçları, kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlamaktır.

Öğrenilmiş çaresizlik hepimizin içinde az ya da çok vardır. Hepimiz bir şeyleri defalarca deniyor, yanılıyor, başaramıyoruz. Sonra bir daha yanılmamak için, bir daha denememeyi öğreniyoruz. Bu sırada şartlar değişiyor. Eğer denersek başarılı olabileceğimiz bir hale geliyor ama biz ezberlediğimiz gibi yaşamaya devam ediyoruz. Arazi değişiyor ama bizim zihin haritamız değişmiyor. Böylece başarısızlığı öğrenmiş oluyoruz.

Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet, insanın potansiyelini kendinden çalıyor. Düşlerimizi çürütüyor. Özgüvenimizi eritiyor, cesaretimizi kırıyor. Aslanı kediye çeviriyor. Kazanmayı değil, kaybetmeye katlanmayı öğretiyor.

Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet yüzünden başarısızlık bölgesini vatanımız, zirveleri gurbetimiz gibi görmeye başlıyoruz. İçimizdekini söylemeyi değil, kendi kendimize söylenmeyi öğreniyoruz. Sorumluluk almak yerine suçlamaya çalışıyoruz. Başarısızlıklarımızın sorumluluğunu dışımızda arıyoruz. Kendi ayakları üzerinde durmayı ve kendi kendine yetebilmeyi beceremiyoruz.

Hayatınızda yaşamak istediğiniz hayat ile yaşadığınız hayat arasında farklar vardır. Düşüncelerinizi yeniden düzenleyerek, yeni bazı şeyler öğrenerek, daha başarılı işler yapıp, daha yüksekler yaşayabilirsiniz.

Kendinizi aşmak, daha büyük yaşamak isteyenler için bir yol haritasıdır. Sloganınız: Hayatta ya tozu dumana katarsın ya da tozu dumanı yutarsın. 

Bernard Shaw'ın dediği gibi: "Bir işin nasıl yapılabileceğini biliyorken, bir başkasının yapamadığını görüp dilini tutmak imkânsızdır!"

Dr. Feldenkrais'in, "Amacımız, imkânsızı mümkün, mümkünü kolay, kolayı da zarif ve zevkli yapmanın yollarını bulmaktır," özdeyişi size ilham vermelidir.

Bazılarımız üniversiteye hazırlanıyoruzdur. Kazanıp kazanamayacağımızı hemen görmek isteriz. Hazırlığın daha ikinci ayında hemen deneme sınavlarına girer, kazanabileceğimizi görmek isteriz. İstediğimiz sonucu göremeyince, "Zaten kaybedeceğim, bari çok çalışmayayım da emeğim boşa gitmesin!" akıllılığına kaçarız!

Tekrar ediyorum. UNUTMAYIN!Kendi ZİNCİRlerinizden kurtulabildiğiniz an gerçek özgürlüğü tadarsınız, çaresizliklerinizden kurtulursunuz!!