Başkanlık Sistemi = Hilafetin Külliyen İlgası(3)

Biz, “Bir milletin istiklali”nden; o milleti teşekkül ettiren bütün unsurların -tek tek bütün fertlerine kadar- istiklalini anlıyoruz. Her fert, her aile, her köy, her şehir bağımlılıktan, bağlardan kurtularak, bile isteye milli varlığa dahil olduğu takdirde bir milli inisiyatif doğabilir. Tahkim edilmesi gereken bir birinden komut alan değil; birbirini anlayan ve arkalayan unsurların dayanışma ruhudur. Millet varlığımızı da istiklalimizi de talimat kabul etmeyen mebuslardan müteşekkil bir millet meclisimiz olmasına borçluyuz. O meclis ne İstanbul hükümetinden, ne reisinden, ne de ihtilaf kuvvetlerinden talimat kabul etmediği için bir harp idare etmiş ve bu harbe 'İstiklal Harbi' denilmişti. O meclisin azaları ferden ferda istiklal sahibi oldukları için bir istiklalimiz olabildi. O meclisin üyelerinden Kürdistan mebusu olanlar gavurların onlara yürümeyi teklif ettikleri farklı rotayı reddetmişlerdi.

Milli varlığımızın inisiyatif sahibi olarak işe el koyması Millet Meclisimizin 1 Kasım 1922'de aldığı “Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Hukuku Hâkimiyet Ve Hükümraninin Mümessili Hakikisi Olduğuna Dair” 308 Nolu Meclis Kararı ile olmuştu:

“1. — Teşkilâtı Esasiye kanuniyle Türkiye halkı, hukuku hâkimiyet ve hükümranisinin mümessili hakikisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti mâneviyesinde gayrikabili terk ve tecezzi ve ferağ olmak üzere temsile ve bilfiil istimale ve iradei milliyeye istinat etmiyen hiç bir kuvvet ve heyeti tanımamağa karar verdiği cihetle misakı millî hudutları dahilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden başka şekli Hükümeti tanımaz. Binaenaleyh Türkiye halkı hâkimiyeti şahsiyeye müstenit olan İstanbul'daki şekli Hükümeti 16 Mart 1336'dan itibaren ve ebediyen tarihe müntakil addeylemiştir.

2. — Hilâfet, Hanedanı Âli Osmana ait olup Halifeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu Hanedanın ilmen ve ahlâkan erşet ve eslâh olanı intihap olunur.Türkiye Devleti Makamı Hilâfetin istinatgâhıdır.”

Millet hadiselere TBMM imkânı ile el koydu. Cumhuriyetin ilanından bir sene evvel alınan bu kararla şu ilan ediliyordu: “Türkiye Halkı, TBMM hükümetinden başka şekli hükümet tanımaz.”

Bu sebeple yeni devlet bir TBMM devletidir. 3 Mart 1924'de kabul edilen “Hilafetin İlgasına Ve Hanedanı Osmanînin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun”da “Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyetin mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan!” denilmiştir. Bu kanun mecliste görüşülürken yapılan müzakerelerden anlaşılıyor ki bu ifade“Hilafet, TBMM'nin şahs-ı manevisinde mündemi町eklinde yorumlanır. Bu sebepledir ki aynı kanununda yer alan 'millet' ifadesi tatbikatta TBMM olarak uygulanmıştır.

Madde 8 – Osmanlı İmparatorluğunda Padişahlık etmiş kimselerin Türkiye Cumhuriyeti arazisi dahilindeki tapuya merbut emvali gayrimenkuleleri Millete intikal etmiştir.

Madde 9 – Mülga Padişahlık sarayları, kasırları ve emakini sairesi dahilindeki mefruşat, takımlar, tablolar, asarınefise ve sair bilumum emvali menkule Millete intikal etmiştir.

Madde 10 – Emlaki Hakaniye namı altında olup evvelce Millete devredilen emlak ile beraber mülga Padişahlığa ait bilcümle emlak ve sabık Hazinei Humayun, muhteviyatlariyle birlikte saray ve kasırlar ve mebani ve arazi Millete intikal etmiştir.

Bu kanundan sonra milli saraylar TBMM mülkiyetine geçmiş ve halen TBMM mülkiyetinde ve idaresindedir. Millet denilince Türkiye'de TBMM anlaşılmıştır.

TBMM denilince de ne anlaşıldığını o kanun mecliste müzakere edilirken kanunu savunmak için konuşan Tunalı Hilmi Bey'den öğreniyoruz: “Hilâfetin ilgası deniliyor arkadaşlar. Ben, hilâfetin ilgasını kabul etmiyorum arkadaşlar. Hilâfet ilga edilmiyor. Hilâfetin makamı kaldırılıyor. Hâlbuki hilâfet mevcuttur arkadaşlar. İmamet de burada, hilâfet de burada.”

Bu sebepledir ki TBMM'nin imkan, iktidar, kuvvet ve masuniyetini değil haleldar edecek; onun imkanlarınısınırlandırabilecek her türlü girişimler millet varlığına sui kast eden bir faaliyet olarak anlaşılmıştır.

Çünkü o meclisin adı 'Büyük' Millet Meclisidir. O meclis o 'Büyük Millet'in meclisidir. O meclisi büyük yapan binasının azameti, üyelerinin sayı itibariyle çokluğu değildir. Büyük milletin; Türk Milleti'nin meclisi olması sebebiyle büyüktür. Büyüklüğü taşıdığı yük sebebiyledir. Şayet bir 'İslam'ın İstiklali' davasından bahis açılacaksa bu istiklal; Türk İstiklaliyle birebir merbuttur. O istiklal davasının merkezi, odağı, imkânı, ümidi olduğu kadarbüyüktür, millet meclisi.Halkların meclisi değildir TBMM. Büyük Türk Milletinin meclisidir. Bu sebeple Türk Milletine mensup olmadığını alenen ilan edenlerin milletvekili seçimlerine girmesi Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine ve 3.maddesinde İstiklal Marşı bulunan Anayasa'ya  aykırıdır.

İslam ve Türkiye düşmanları,bu sebeplerden dolayı TBMM'nin itibarını düşürmek için mebusları sistematik olarak liyakatsizleştirdiler. Çok uzun bir zamandır milletvekili seçimleri milletin hakiki mümessillerini meclis dışına iterek teşkil ettiriliyor. Milletvekili seçilme yaşının 18'e düşürülmesi gibi işler de bu meseleyle irtibatlıdır. Milletvekilleri hususen TBMM'nin mana ve idealinden kopuk insanlardan teşekkül ettirilmeye çalışılıyor ki millet nezdinde itibarsızlaşacak olan TBMM'nin siyasi kuvvetinin törpülenmesi kolaylaşsın.

29 Ekim 1923'de kabul edilen 354 Sayılı Kanunla,'Meclis Hükümeti' sisteminden “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne geçişe zorlanan Türkiye, bugün de Cumhurbaşkanlığı Sisteminden,  “Başkanlık Sistemi”ne geçişe zorlanmaktadır. “Türkiye normalleşiyor” diyenler 29 Ekim 1923'de ilk büyük darbeyi yiyen TBMMiradesini büsbütün imha yolunda en zorlu dönemeci geçmek istiyorlar. Şayet normalleşiyor olsaydı, 29 Ekim 1923'den önceki siyasi sisteme 'Meclis Hükümeti' sistemine dönüyor olurduk; kimin, kime, niçin telkin ettiğini bilmediğimiz şekli şemaili belirsiz 'Başkanlık Sistemi'ne değil.

Söndürülmek istenen neyi kaybettiğimizi hatırlatmaktan vazgeçmemiş olanların inisiyatifidir. Milli inisiyatif, bir çok mekanizmada yer alarak hala ayaktadır. Bu fertler bazen bir köy muhtarı, bazen bir belediye meclis üyesi, bazen bir mahalli gazete muhabiri, bazen bir çoban, bazen bir oda başkanı, bazen bir milletvekili, bazen bir anne olarak hala hayatiyet gösterebilmektedirler. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi mavrasıyla bunların yüzlerce yıldır yok edilemeyen insiyatifi bitirici bir darbeye maruz bırakılmak istenmektedir.

Yeni Anayasa sakızı çiğneyenlerin histerik tavrının sebeplerinden birisi ise Anayasanın başlangıç kısmında yer alan “...sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu...” ifadesidir.

Yeni Anayasa'ya razı ediliş bir millet olmaktan irtidat edip bir topluluk olma derekesine düşürülmektir. Suikasta maruz kalan şey "millet hayatı"na dair son seğrimelerdir.

(Bu yazı Çelimli Çalım'ın 10. sayısında "Millet demek TBMM; TBMM demek, İmamet ve Hilafet demektir." başlığıyla neşredilmiştir.)