Depremin yaşandığı ilk günlerden itibaren farklı sivil toplum kuruluşlarıyla gönüllülük faaliyetlerine katılan uluslararası öğrenci Nurgazi Kırgızbayev, yaşadıklarını aktardı. Asrın felaketi olarak anılan depremlerin ardından ismi ‘Kahramanlar’ listesinde anılan isimlerden olan Kırgızbayev, soydaşı olarak gördüğü Türkiye’de en ön saflarda yer almanın kendisi için bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Depremzedelerle iletişiminde yaşadıklarını anlatan Kırgızbayev, depremzedelerin, götürdükleri eşyaları yeni aldıkları eşyalara benzeterek üzüldüklerini belirtti.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Nurgazi Kırgızbayev. Kırgızistan’dan gelerek yaklaşık 5 yıldır Konya’dayım. Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde Dinler Tarihi bölümünde doktora yapıyorum.

‘SOYDAŞ OLARAK EN ÖN SAFTA YER ALMALIYDIK’

Deprem için yardım çalışmalarından nasıl haberdar oldunuz, yardım çalışmalarına katılma sebebiniz neydi?

Depremin yaşandığı 6 Şubat’tan beri elimden geldiği kadar ‘ne yapabilirim’ diye araştırmaya başladım. İlk olarak deprem bölgesine gitmek istedim ancak araç bulamadığım için gönüllülük faaliyetleriyle faydalı olmaya çalıştım. Diyanet’e giderek bölgeye gönderilecek TIR’ların yüklenmesine yardımcı oldum. Daha sonra İki Doğu İki Batı Uluslararası Öğrenci Derneği’nin paylaşımları doğrultusundan Büyükbayram Ortaokulu’ndaki faaliyetlere devam ettim. Konya Valiliği koordinasyonunda depremzedelere yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Neden katıldığım sorusuna gelecek olursak; biz aynı soydan geldik, aynı kanı taşıyoruz. Bu yüzden bu tür durumlarda Kırgızlar olarak en ön saflarda yer almamız gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden Türkiye için bir kardeşlik duygusundan öte soydaşlarımız olarak görüyoruz ve bu acı olaylar her zaman bizim de canımızı yakıyor.  

Faaliyetler kapsamında neler yaptınız?

Büyükbayram Ortaokulu içerisinde bulunan spor salonunda bize ulaşan depremzedelere yardımcı oluyoruz. Konya’nın neresinde olursa olsun, valilik nezdinde bize ulaşan depremzedelerin ihtiyaç listelerini karşılamaya çalışıyoruz. Yardımcı olmak isteyen vatandaşlarımızın getirdikleri, depremzedelere umut oluyor. Buraya getiremeyip bağış yapmak isteyen kişilerin de adreslerine giderek hayra vesile oluyoruz. Okulda sadece öğrenci derneği olarak değil; farklı kurumlardan birbirini tanımayan pek çok kişi bir arada çalışıyor.

‘GEÇEN YIL ALDIĞIMIZ EŞYALARA BENZİYOR’

Çalışmalarda etkilendiğiniz, etkisinde kaldığınız bir anı oldu mu?

Depremzedelerin evlerine eşya taşırken onların durumlarını görmek, bizi çok hüzünlendirdi. Onların da duygulandıklarını görüyoruz. Örneğin Kahramanmaraş’tan gelen bir aileyle görüşmüştük. Verdiğimiz her eşyaya bakarak, kendi eşyalarını hatırlayan; ‘geçen yıl aldığımız eşyalara benziyormuş’ diyen olmuştu. Başka bir aileye gittiğimizde ise, hayattan ümitlerini kesmiş gibiydiler. Birkaç gün teselli etmek için ziyaret etmiştim. Gerçekten durum çok zor. Onlarca yıl çalışıp çabalamışlar ve dakikalar için her şeyi yok olmuş; yakınlarını kaybetmişler.

Daha önce bu tür bir faaliyete katılmış mıydınız?

Türkiye’ye geldiğimden beri sivil toplum faaliyetlerinde aktif olmaya çalışıyorum. Bu kapsamda Kızılay, İHH, Türkiye Diyanet Vakfı’nın yürüttüğü faaliyetleri yakından takip ediyorum. İslam döneminden miras kalmış bir vakıf kültürünün Türkiye’de devam ettirilmesi, çok özendiricidir. Bunun tüm Türk ve İslam cumhuriyetlerinde yayılması gerekiyor. Buraya gelen uluslararası bütün arkadaşlarımıza da bu faaliyetlerde yer almalarını tavsiye ediyoruz.

Deprem ve sonrasında yaşananlar hayatınızda bir şeyler değiştirdi mi?

Bu depremin herkese ibret olduğunu düşünüyorum. Kıymet verdiğimiz maddi eşyalar bakımından bu felaketin çok büyük bir ders olduğunu düşünüyorum; herkesin işini ne kadar büyük bir ciddiyetle yapması gerektiğini görmüş olduk. Bunun aynı zamanda herkes tarafından ilahi bir ikaz olduğunun da düşünülmesi gerekiyor. Daha spesifik konuşmak gerekirse; benim açımdan bu dünyadaki hayatımızın boş olduğunu hissettim. Arkadaşlarımın kendi hayatlarına çeki düzen verdiklerine şahit oldum. 

‘KENDİ ÜLKEMDE DE UYGULAYACAĞIM’

Depremde yaşananlarla birlikte yürüttüğünüz faaliyetlerle acı tecrübe kazandığınız noktalar neydi?

Bu depremde birlik olmanın önemini ve bu anlamda sivil toplum kuruluşlarının ne kadar gerekli olduğunu tecrübe etmiş oldum. Bu tür kuruluşlar insanları birlik ve dayanışma içinde olmaya itiyor. Ülkeme döndüğüm zaman, burada gördüğüm, öğrendiğim birlik ve beraberliği, dayanışmayı kendi ülkeme de aşılayacağım. Burada katıldığım her faaliyet, gelecekte benim ülkemde uygulayacağım bir tecrübe oluyor.

‘NE ZAMAN DÜŞSEK, BİRBİRİMİZE SARILDIK’

Peki Kırgızistan’ın Türkiye’ye bu konudaki tutumu nasıldı?

Depremin yaşandığı ilk günlerde Kırgızistan’dan arama kurtarma ekipleri Türkiye’ye yollandı. Ülkemizdeki vatandaşlar da soydaşlarının bu durumuna duyarsız kalmayarak TIR’lar dolusu yardım malzemeleri gönderdi. Kırgızistan Cumhurbaşkanımız Sadır Caparov, otağ dediğimiz 100’den fazla Türk çadırının deprem bölgesine ulaştığını söylemişti. Ne zaman dara düşsek, kardeş olarak birbirimize sarıldık, birbirimizi hatırladık.

Vatandaşlara depremle ilgili başka neler söylemek istersiniz?

Başımız sağ olsun. Bu acı hepimizin. Yaptığımız işi özenerek, sonucunda neler olabileceğini düşünerek adım atmamız gerekiyor. Kötü atılmış bir adımın sonucu, başka insanlara da dokunuyor. Devletin selameti için önce tedbir almalıyız. Herkes için acı bir tecrübe yaşandı, tekrarının olmamasını diliyorum.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim