Osmanlı’nın son demlerinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ise ilk yıllarında ‘idarî sistemi içindeki yönetim ünitesi ya da ilçelerdeki küçük idarî birimleri’ anlamını taşıyan nahiyeliğin Akören’e verilmesi, ilçe halkı için ‘Akören için bir milat’ olarak nitelendirildi. Nahiyeliğin ve nahiyeliğin Akören’e verilmesinin çok önemli bir devlet politikası olduğunu aktaran Araştırmacı Yazar Muzaffer Tulukcu, Padişah Abdulhamid Han döneminde İstanbul’a götürülerek okutulan 3 zeki çocuktan bir tanesi olan ve aynı zamanda ilçenin ilk belediye başkanı olan Akörenli Topal Veyis’in hayatını aktardı.
‘BENİM TARİHİ TABİRİMLE AKÖREN İÇİN MİLAT!’
1914 yılında nahiyeliğin Hatunsaray’dan Akören’e verilmesinin nedenini, Prof. Dr. Caner Arabacı’nın anlatımıyla daha iyi kavradığını aktaran Tulukcu, bunun çok önemli bir devlet politikası olduğunu da o zaman anladığını söyledi. O yıl hem nahiye hem de ilçe olan Akören’in bu sayede ilkokul ve karakola da kavuştuğunu ifade eden Tulukcu, “Bu, benim tarihi tabirimle Akören için milattır!” dedi.
KONYA’DAN EĞİTİME GÖNDERİLEN 3 ZEKİ ÇOCUKTAN BİRİYDİ!
Osmanlı’nın son dönemlerinde Abdülhamid Han’ın talimatıyla Anadolu’daki zeki çocukların İstanbul’a getirilerek medresede eğitim verildiğini söyleyen Tulukcu, Konya’dan da 3 zeki çocuğun İstanbul’a okutulmaya götürüldüğünü; bunlardan birinin ise Akörenli Veyis Efendi olduğunu belirtti. Aynı zamanda Merhum Eğitimci Yazar Veyis Ersöz’ün de amcası olan Veyis Efendi’nin eğitimlerini tamamlamasının ardından sarayda da görev aldığını ifade eden Yazar Tulukcu, “O dönemde padişah karşıtlarıyla çarpışmalar oluyor ve bu çarpışmalarda bacağına kurşun yiyen Veyis Efendi bacağını kaybediyor. Lakabı da Topal Veyis olarak kalıyor.” şeklinde konuştu.