FETÖ'cü iblislerin hain girişiminin ardından yaklaşık 1 ay kadar bir zaman geçti. Bugüne gelinceye kadar çok şeyler yazıldı, çizildi. Özellikle FETÖ'nün bugünlere nasıl geldiği, bu hainliği nasıl yaptığı ve/veya yapabildiği konusunda bir çok fikir ortaya atıldı. İyi de oldu. Ancak, 21 Temmuz tarihli “Türkiye'nin yeni yol haritası” başlıklı yazımda 15 Temmuz'dan sonrası için yapılabilecekleri kaleme aldığım gibi, bugüne kadar gelinen süreçten sonraki duruşu da ele almak istedim. Özellikle FETÖ'nün doğurduğu olumsuzlukların bahsedilmesi bir yana, artık bundan sonra Türkiye'nin bu durumu fırsata çevirebilmesinden ve FETÖ'nün bu hain girişiminin ardından meydanlarda oluşan sevindirici durumdan bahsetmek gerek. 

15 Temmuz'dan sonra Türk milleti meydanlara çıktı. Bu durum, Türk milletinin kendini bir kez daha tanıdığının, Türk bayrağının ne kadar değerli olduğunun bir sonucu olarak ortaya çıktı. 

Bu durum gösterdi ki; Türk milleti tarihinden ve ecdadından emanet aldığı gücü, hala damarlarında barındırıyor. Bu gücün de hiçbir zaman yok olamayacağı açıkça ortaya çıktı.

Ayrıca meydanlar görüldü ki, Türk milleti “Milliyetçilik ve vatanseverlik” duygularıyla hainlere göğüs gerdi. Kucaklaşma, safları sıklaştırma, ayrıştırma değil birleştirme durumları hat safhaya ulaştı. Ne mutlu ki, Türk milleti hainlere karşı birleşmeyi her zaman ki gibi yine bildi.  

Meydanlardaki bu duruş, 7 Ağustos'ta İstanbul Yenikapı'da taçlandırıldı. 7 Ağustos günü İstanbul Yenikapı'da ve 81 ilde meydanlarda toplanan Türk halkının o görüntüsü, basit bir olay değildi. Meydanları dolduran milyonlar ve liderler önemli mesajlar verdi. Meydanlardaki Türk halkının haykırışı, FETÖ'ye karşı değildi aslında. Çünkü olay FETÖ de değildi. FETÖ asıl düşmanın Türkiye'deki kuklasıydı sadece. Asıl düşman emperyalist Batı'ydı, siyonizmdi, haçlı ordusuydu. Velhasıl Batıl'dı. Bundan dolayı, Türk halkının meydanlardaki haykırışı, varlık - yokluk mücadelesinin bir tezahürüydü. Türk milleti varlığı seçti. Türk milleti "biz buradayız" dedi. Türk milleti, ecdattan aldığı emanete sahip çıktığını gösterdi. Malazgirt'le girdiği Anadolu'nun sahibi olduğunu, Fatih'le fethedilen İstanbul'un şehit kanlarıyla yoğrulduğunu hatırlattı dünyaya. Olay FETÖ değildi ve olmayacak da. Hakk ve Batıl mücadelesinin, gerçekleşecek savaşın bir önizlemesiydi meydanlardaki. Türk milleti ve liderler Haçlı zihniyetine ve siyonist çetelere "Bakın biz buradayız, hadi gelin" dedi. Bu zihniyeti “ecdadımız dün nasıl yenilgiye uğratıldıysa, bugün de uğratırız" dedi Türk milleti. Bu açıdan oldukça önemliydi aslında meydanların sesi. Ve bu ses, Türk milletinin silkinmeye başladığını gösterdi. 

Buna karşın Türkiye denge gütmek amacıyla uçak krizinin ardından bozulan Rusya ilişkilerini, şimdi yeniden düzeltme amacındadır. Türkiye olarak, Türk-İslam dünyasının kalesi olarak, bölgesel güç olma yolunda elbette komşu ve çevre ülkelerle ilişkiler geliştirilmelidir. Fakat şaşkınlıkla izliyorum ki, Rusya yakınlaşması oldukça abartılmış durumda. Öyle ki; sanki Rusya bizim kadim dostumuz da, Türk – İslam coğrafyası için oldukça önemli bir gelişmeymiş gibi görülüyor. Başta da ifade ettiğim gibi, Türkiye komşu ve çevre ülkelerle ilişkiler konusunda elbette hassas davranmak zorunda. Bugüne kadar bu konuda bir çok kez hatalar yapıldı zaten. Fakat, nasıl ki Amerika'dan, Avrupa'dan, İsrail'den dost olmazsa Rusya'dan da dost olmaz. Herkes aklını başına alsın. Emperyalizmin koltuğundan kalkıp Komünizmin koltuğuna oturmak bizleri kurtarmayacak. Bizi kendi tarihimiz, kendi inancımız kurtarır ancak. Bu açıdan, artık Türk – İslam coğrafyası adına girişimlerin derhal gerçekleştirilmesi, Türk – İslam birliğinin kudretli bir şekilde kurulmasının gündeme gelmesi gerekiyor. Artık dönüş yok, Hakk ve Batıl'ın büyük savaşı çok yakındır diye düşünüyorum. Bu yüzden, hazır kendimize döndüğümüz şu günlerde, aynı hataları tekrarlamamak, kendi kültürümüzü, inancımızı güçlü bir şekilde ayağa kaldırmak gerekiyor. Türk – İslam kılıcı çekilmeli, zafer için hazırlanmalıdır. Saygı, sevgi ve dua ile!