Güller, çoktan serilmiş damarlarımıza...

Akış, aynı akış.

Kâlpler bir.

Atış, aynı atış.

Gözlerimizi serdik yollara...

Bir bekleyiş, özlem dolu bakış.

Kapı tokmakları, vuslata vurulan...

Sonra,

Ziller, eteklerimizde çalan...

Eşiklere bırakılan; yalnız, ayakkabılar değil.

Dert, keder, tasa,

Ne varsa hüzünden yana,

Kapı önlerindeki o paspasta.

"Hoş gelen" bir girsin içeri,

Mutluluk, "hoş bulan" a atılan o adımda.

Hâne bahane.

Sefâ, ömrümüze.

İyiliktir, güzelliktir, şifâdır,

Sırtlarından yükünü aldıklarımız...

İncilerimizi saran paltolardır,

Cennete dokunan kumaşlardır,

Vestiyere astıklarımız...

Vestiyerler...

Rahmet ve bereket dolu selamlara,

Duâ dolu vedâlara,

Şahit vestiyerler...

Dolup da şükre, taşıp da hâmde,

Sevginin zikrine, güzeller güzeli ibâdete,

Kilit vestiyerler...

Öpülesi eller,

Bakılası gözler,

Tek tek,

Pırıl pırıl bir hazineyi,

Hiç duyulmamış bir şiiri,

Keşfedilmemiş bir gezegeni,

Aksettirerek,

Dizilirler, gönüllerimizin en geniş odasına.

Huzur koşturur köşeden köşeye,

Hâl, yâren olur hatıra,

Muhabbet koyulur deme,

Bir şölen ki ne hayır,

Ân, işte o ândır,

Hemdemlik yazılır anılar defterine.

Saatler kurulsun; dursun zaman,

Sofralar kurulsun; vurulsun şeytan.

Dört bir ağızdan besmele...

Rızık, Allah'ta.

Allah ne verdiyse...

Gönüllerimizi kavuşturana,

Kavuşur âfiyet dualarımız.

Kâlplerimize bahşedilen kurbiyet,

Allah'a yol almalıdır.

Hayırsa niyet,

Serencam hayırdır.

Ya hânede,

Yahut telefon rehberinde...

Kuşlar konar,

Ya gözlere,

Yahut elektrik tellerine...

Sılâ yola çıkar,

Râhîm'e...

Lütuf,

İhsan,

Müjde,

Sılâ-i Râhîm'de...