Şivlilik, Konya dâhilinde yapılan ve adeta bayram havasında büyük bir coşkuyla kutlanılan çocuklara yönelik eğlencelerden biridir. Sadece Recep ayının ilk perşembesinde kutlanılır. Çocuklar bu günde kapı kapı gezerler ve her evden bişi, leblebi, kuru üzüm v.s çerez ve yiyecekleri torbalarına koyarlar, Gezerken da kendilerine mahsus bir teganni ile:

Şivli şivli şişirmiş

Erken kalkan pişirmiş

İki çeyrek bir börek

Bize Namazlık gerek”

Şivlilikten önceki gece Konya'da “Fener Alayı” düzenlenir. Çocuklar havanın kararmasıyla birlikte, genelde akşam namazından sonra sokağa çıkarlar ve rengârenk şekil ve desenlerde fenerlerle dolaşırlar, şarkılar türküler söyleyerek kendi ararlında eğlenirler. Bu gün bu eğlencelerin arasında ateş yakma ve üzerinden atlama, maytap patlatmalar, boru sesleri, düdük öttürme v.s. gibi ekinliklerle zenginleştirilmiştir. Geçmişteki uygulamalara bakarak bu günkü kutlamaların çok daha masumane olduğu söylenebilir.

Fener Alayı ve Şivlilik hakkında bir Makale kaleme alan Naci Fikret Baştak, fener alayının kökeninin Friglere kadar götürmektedir. İleri sürdüğü teze göre çocukluğunda kutlanılan fener alaylarında kullanılan trampet ve flütün Friglerde kullanıldığını mitolojiye dayanarak izah etmiş, dinlerin istilasıyla galip gelen örf ve adetlerin değişik isimler adı altında halk tarafından uygulandığını ifade etmiştir. Kutlamanın sadece Konya'ya özgü olması ve etrafındaki yerleşim yerlerinde görülmemesi Naci Fikret'in görüşünü kısman doğrulamaktadır. Hâlbuki aynı çalgı aletlerinin değişik versiyonları, Sakalarda ve Hun Türklerinde saray ve ordu müziğinde kullanılmaktadır.

Fikret Naci, çocukluğundaki fener alayı kutlamalarında çok aşırıya gidildiği, gençlerin muharip guruplar oluşturarak başka bir mahalleye baskın verdiklerinden bahsederek; ilk önde kaval ve trampet çalan gurubun gittiğini, korkunç trampet sesleri ve nazanenin kaval ezgileri arasında “vurun ülen vurun” nidalarıyla ilerlediklerini, onun arkasında ellerinde cop, kama, sopa ve değnek bulunan muharip gurubun yürüdüğünü, en arkada da ellerinde rengârenk fener ve meşaleler buluna gurubun yol aldığını, bildirmektedir. Yine Naci Fikret, iki hasım mahalle çocuklarının birbirlerine saldırdıklarını, bazen kafaların yarıldığı, dudakların patladığı olayların vuku bulduğunu, baskın olayından habersiz veya hazırlıksız bulunan hasım mahalle gençlerinin kaçtıkları ve saklandıklarını kaydetmiştir.

Naci Fikret, aynı makalede fenerin nasıl yapıldığına da değinmiş ve bizlere şu malumatı nakletmiştir:

“!Şimdiki gibi stearin mumlar pek tammüm etmediği için yapılar mumlar hep iç yağından yapılır ve bunların dipleri kırmızı ve yeşil boyalarlarla telvin edilerek dükkânların önlerinde telvin edilirdi. Herkes gerek kendi hanesi gerekse mensubu bulunduğu mahalleni mescidi için bu mumlardan deste deste alır, getirir ve mescide verirlerdi. Bizim işal edeceğimiz kâğıt fenerler için de yine aynı yağdan yapılır; fakat daha ince mumlar kullanılırdı. Bir deste mum tedarik ettik mi sevincimize payan olmazdı.

Yan fener nasıl yapılırdı?... Yarım veya bir top eser-i cedid kâğıdı alınır. Üzeri renkli boyalarla muhtelif şekiller, at, at üzerine binmiş ve elinde kılıç tutan bir kahraman; mesela Şah İsmail, Aslı ile Kerem resimleri yapılır, sonra yarıca hazırlanmış ortası delik bir tahta tekerleğin ortasına bir üstüvan teşkil edecek şekilde yapıştırılırdı. Bu tahtadan delikin ortasından da ekseriya bir karga kamışı veya bir değnek geçirilerek onların çukur olan içlerine de iş'al edilmiş (yakılmış) mum konurdu. Her çocuk elinde fener olduğu halde sokağa çıkardı. (1)

 Naci Fikret makalesinin devamında şivliliğin dini olgusuna değinmekte, İmam Şibli'nin Hz. Muhammed'i rüyasında görerek, Recep ayının ilk perşembesinde ana rahmine düştüğünü görmüş, uyanınca mahallesindeki evlerin her kapısını vurarak bu sevincini paylaştığını, dile getirmiştir. O günden sonra bu kelimenin halk dilinde “Şibli<Şivli adını aldığını belirtmiştir.

Böylece dini bir havaya da bürünen şivlilik günümüze kadar kutlanan bir olgu olmuştur. Şivlilik sabahı hanımlar erkenden kalkarlar, hamuru mayalarla ve çocuklar dolaşmaya başlayıncaya kadar “bişi” adı verilen içsiz çöreği susam yağında kızartıp hazır ederlerdi. Bu yetiştiremeyen hanımlar komşuları tarafından ayıplanırdı. Çocuklar sabahtan öğleye kadar dolaşırlar, öğleden sonra dolaşmazlardı. Konya'da çocuklar sadece şivlilikte şeker toplarlar, diğer bayramlarda ev ev dolaşmazlardı.

Şair, halk ozanı İsmail Detseli de (2)şivlilik günü ev ev gezerek bişi topladıklarını, bişiyi ucu çatallı bir iğde sopasına astıklarını nakletmekte ve şu dörtlükleri söylediklerini ifade etmektedir:

“Bişi bişi yağlı bişi

Bunu gezen iki kişi,

Ya arkadaşı ya kardaşı

Biri erkek biri dişi

Yağ kızarır kokar havada

Pişiler oynar tavada

Yemesi pek tatlı olur

Şekerle yufka arasında 

Çatalımı elime aldım

Yanıma arkadaş buldum

Bişi topladım yoruldum

Doymadım e aç kaldım

Şivli şivli şişirir

Erken Ablalar pişirir

Bir eli tavadan alırken

Bir eli durmadan aşırır.

Pişi pişi yağlı pişi

Bunu gezen iki kişi

Gelin pişi toplayalım

Karışalım erkek dişi

Haydi pişi verin pişiiii.”

Güzel adetlerimizi terk etmeyim ve birbirime zara vermeyecek şekilde kutlayalım. Cümle İslam âleminin Regaip Kandilini mübarek olsun. Selametle!

Dipnot:

1)Baştak, Naci Fikret, “Konya Mahallerinin Eski Bir Adedi: Namazlık ve Şivlilik” Halkevi Mecmuası, Eylül 1936,s.53.

2)Detseli, İsmail, Hatırla Ey Şehir,s.111,Memleket Gazetesi Yay.haziran 2010/KONYA