Peygamberler diyarı Kudüs, İslam’da özel bir yere sahiptir. Müslümanları ilk kıblesi olması ve Allah Resulü’nün İsrâ gecesinde girip namaz kıldığı ve kıldırdığı Mescid-i Aksâ’yı bünyesinde barındırması sebebiyle Kudüs evvela peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in, sahabenin daha sonra da bütün İslâm âleminin ilgi odağı haline gelmiştir.

      İnsanlık tarihinin kadim şehirlerinden biri olan ve günümüze kadar varlığını koruyan Kudüs, bütün İslam dünyası için dini bir merkez hüviyetindedir. Bu itibarla Hz. Peygamber (sav), sahabiler ve İslâm ümmeti tarihi ve kültürel dokusuyla İslâmi bir geçmişi olan Kudüs’e gerekse bu şehrin gözbebeği olan ve hassaten Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde zikri geçen Mescid-i Aksâ’ya özel bir ilgi göstermişlerdir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra da sahabiler Kudüs’e olan özel ilgilerini devam ettirmiş, buraya sahip çıkılması gerektiği bilinciyle hareket etmişler ve nihayet bu mukaddes belde, Hz. Ömer (ra) döneminde fethedilmiştir.

     Kudüs ki gökte yapılıp yere indirilmiş şehirdir. Mescid-i Aksa ki, yeryüzünde Ka’be’den sonra inşa edilen ikinci mesciddir. Mekke, Medine ve Kudüs. İslam inanç ve medeniyetinin sacayağıdır… İslam’ın kalpgâhını teşkil ediyorlar. Üçü de birer “harem-i şerif” barındırıyor sinesinde…

      Efendimizin (as) İsrâ (gece yürüyüşü) ve Mirac mucizelerine şahit olmuş kutsal beldedir. Hz. Zekeriya’nın sessiz çığlığı, Hz. Meryem’in çilesi, İmam Gazali’nin şaheseri İhya’yı kaleme aldığı ilham bulutu. Hz. Ömer’in adalet anahtarı, Abdülmelik bin Mervan’ın göz nuru, Selahaddin Eyyûbî’nin göz bebeği, Eyyûbîlerden Melikül-Adil’in, Memlûklerden Baybars’ın sebili, Yavuz Sultan Selim’in binlerce kandil altındaki hazin münacatı, Kanuni Sultan Süleyman’ın akıttığı berrak çeşmeler, Sultan II. Abdülhamid’in Kubbetü’s- Sahra duvarlarına çiniler üzerine yazdırdığı Yasin, 26 cami, 63 medrese, 9 dergâh, 36 zaviye, 11 tekke, 29 çeşme, 9 türbe ve 144 dönümlük kutsal pınardır Kudüs…

    Mescid- Aksa yerinin tespiti ve planlanması Hz. Davut (as) ile başlar. Hz. Davut (as) Kudüs’te inşa etmek için başladığı fakat bitiremediği mabedin inşasını bitirmesini oğlu Hz. Süleyman (as) a vasiyet ve emreder. Mabedin yapılması ile ilgili bütün malzemeleri ve elemanları oğlu Süleyman (as)a teslim eder. . Babasının vasiyetine uyarak Süleyman (as) Kudüs’te Beytu’l- Makdis’i inşa etmiştir.  (İslam Ansiklopedisi, 29/ 268-271). Kenan bölgesin de Kenâniler bir şehir kurup adını Urşelim koydular, şehir merkezi haline getirdiler, vatan ve toprak sahibi oldular, bundan dolayı şehrin adı Yebus oldu. Kudüs şehri ilk olarak Ofil Tepesinin Silvan Köyüne bakan kısmında kuruldu.

     Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in İsrâ hadisesi gerçekleştikten sonra bizzat teşvikleriyle  İslam fetihleri devri başladı. Bu hadisede Kâbe ve Mescid-i Aksa’nın aralarında manevi olarak bağlantı da kurulmuş oldu. İslam Ordusu Ubeyde Bin Cerrah önderliğinde şehri kuşattılar. Patrik Safronyus şehrin anahtarını Hz.Ömer’in kendisine vermek istedi ve Hz.Ömer şehre geldi. Maddi olarak bağlantı Hz.Ömer (r.a)'ın şehre gelmesiyle gerçekleşti (636). Şehri aldıktan sonra bir emanname (güven fermanı) yazıldı ve Hz Ömer (r.a) şehrin ismini İlya'dan Kudüs’e çevirdi. Mescid-i Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletilmiştir.

 Hz.Ömer (r.a) devrinden sonra Emeviler şehri kontrol altına aldılar ve çok önem verdiler. 661 ile 750 yılları arasında hüküm sürdüler. Abbasiler 750 ile 878 yılları arasında Kudüs şehrine hâkim oldular.

1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Hittin Savaşında haçlıların elinden geri almayı başardı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele yaptı. Kübbetü's Sahra’nın üstündeki haç işaretini kaldırttı. Şehrin restore, mimari ve yenilenmesine çok önem verdi. Mübarek Mescid-i Aksa’ya Nureddin Zenki'nin hazırlamış olduğu minberi hediye etti. Bu minberin işlemesi İslam şaheserlerindendir. Selahattin Eyyübi’nin vefatından sonra Fransızlar kral Federik zamanında Kudüs’ü tekrar ele geçirdiler. İngilizlerin elinde 11 yıl boyunca kaldı. 1244 yılında Salih Kral Necmettin Eyyüp tarafından tekrar Müslümanlar tarafından geri alındı. 1243 ile 1244 yılları arasında Moğollar saldırıda bulundular ve şehri aldılar. Fakat Memluküler 1259 yılında Ayn Calut savaşında Seyfettin Kutz ve Zahir Bibars önderliğinde Moğolları yendiler. Ve 1517 yılına kadar Filistin Kudüs dâhil Mısır ve Şam’a hâkim olan Memluklerin hâkimiyetinde kaldı.

Osmanlılar 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferinde Kudüs’e girdiler. Kudüs’ün Fethinden sonra Yavuz Sultan Selim Mukaddes Kudüs şehrini 31 Aralık 1516 tarihinde ziyaret etti ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdi. Osmanlı Devleti Kudüs'e 400 yıl hâkim olmuştur. Osmanlı için Kudüs her zaman büyük önem taşımıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 4.Murad, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve 2.Abdülhamid han Kudüs Şehri için pek çok hizmette bulunmuştur.

Gelelim 1917 senesine… Kudüs için bir kader yılıdır 1917. Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour Siyonist hareketin liderlerinden Lord Rothshild’e bir mektup göndererek Yahudilerin bölgede siyasi varlık oluşturmalarını destekleyeceğini açıkladı.1917 senesinin Ekim ayında General Allenbey komutasındaki yüz otuz bin kişilik işgalci İngiliz ordusu Gazze’yi kuşattığında Kudüs’ün kaderide değişti. Kudüs’egiren İngiliz İşgal Orduları Komutanı Edmund Allenby Selahaddin Eyyubi’nin mezarını tekmeler ve bağırır: ‘kalk Selahaddin biz yine geldik!’şüphesiz buradaki kastı üçüncü haçlı seferine katılıp başarısız olan İngiliz kralıdır. Türk askeri sadece Gazze Kudüs hattında yirmi beş bin şehit vermiştir. Osmanlının kahraman Türk askerinin Filistin’den gidişi hiç dinmeyecek savaşların kan, gözyaşı ve kargaşanın da başlangıcıdır.

14 Mayıs 1948’de bölgede İsrail devleti resmen kurulmuştur artık…1948 Arap-İsrail savaşında İsrail Batı Kudüs’ü işgal etmiştir. 1948 Arap-İsrail savaşında yüzlerce Filistinli katledilmiştir. Yüz binlerce Filistinli yurtlarından sürülmüştür. Filistinliler heryıl 15 Mayıs tarihinde yaşadıklarını ‘Nakba’ Türkçe karşılığı ‘büyük felaket’  adıyla tüm dünyaya haykırıyorlar.

1967 Arap-İsrail savaşında şehrin tamamını işgal eden İsrail bazen aşırı güç kullanarak şehri Yahudileştirme çalışmalarına hız vermiştir. Yeni yerleşmeleri özellikle doğu Kudüs’e yoğunlaştırdı ve 21 ağustos 1980’de doğusu ve batısıyla birleşik Kudüs’ün İsrail’in ebedi başkenti olduğunu ilan etmiştir. Şimdi de yeniden fitne ateşini yakmak, Ortadoğu’yu ateş çemberine çevirmek için Siyonist İsrail’in uşağı Yahudi aşığı Donald Trump Kudüs’ü başkent olarak kabul ettiğini ilan etmiştir. Dünya Müslümanları (hadislerde belirtildiği gibi çerçöp nevinden) maalesef yine yeterli bir tepki vermemişlerdir. Sadece Kudüs’ün üç din açısından kutsal olduğunu belirterek başkent olarak tanımadıklarını açıklamışlar, büyükelçilerini bile çekme ortak kararlılık ve cesaretini gösterememişlerdir.

İslam dünyasının Hz. Ömer, Salahaddin Eyyubi, yavuz Sultan Selim gibi basiretli, ferasetli, 

kararlı ve cesur liderlere ihtiyacı var... Kudüs’ün yeniden fethi Müslümanların inanç ve idealinin gereğidir. Çocuklarımıza ve gençlerimize şahadeti ve Kudüs’ün fethi düşüncesini aşılamaya devam etmemiz, Müslümanları ve Kudüs’ü Siyonist İsrail’in zulmünden kurtararak tekrar asli hüviyetine ve özgür günlerine döndürmemiz gerekmektedir. Haydi kavli ve fiili duaya... Selam ve hürmetlerimle…